Mesajı Okuyun
Old 14-04-2010, 18:04   #4
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu Esas No: 1995/15-411Karar No: 1995/644Tarih: 21.06.1995
  • İSTİHKAK DAVASI
  • ARAÇ SAHİBİ
  • SAHİPLİK BELGESİ
  • MOTORLU TAŞITLARIN SATIŞ VE DEVRİ
ÖZET:Kanun, araç sahibi olarak; aracı sahiplik belgesi ile satın alan, taşıt alım vergisini ödemiş ve elinde teknik belge ile karayolu uygunluk belgesi bulunan kişiyi kabul etmektedir. Burada, sahiplik belgesi ile anlatılmak istenen; yetkili satıcı tarafından, aracın yetkili satıcıdan satın alınmasından sonra ve fakat trafiğe tescilden önce satış ve devrinin de ancak sahiplik belgesi esas alınarak noterlerce yapılabilir. Somut olayda; araç sahibi yetkili satıcı davalı borçlu tarafından üçüncü şahıs durumunda olan Kaan adına düzenlenmiş bir fatura yoktur. Kaan'la davacı arasında düzenlenen adi yazılı bir belge de komisyon sözleşmesi olup, davacıya satışın yapılacağını taahhüt eder. Ayrıca, araç ona teslim edilmediğinden mülkiyet geçmez. Davacı da noterden yapılan satış belgesine dayanmadığı, satış vaadi sözleşmesini ileri sürdüğüne göre, mahcuz aracın mülkiyeti davacıya geçmemiştir. Bu nedenle davacının istihkak davasının reddi gerekir.

Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Üsküdar İcra Hakimliği)'nce davanın kabulüne dair verilen 8.6.1994 gün ve 1994/303-415 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi'nin 29.9.1994 gün ve 1994/4236-5345 sayılı ilamı ile;
  1. (…Alacaklı İbrahim vekilince 1 milyar liralık alacağın tahsili için borçlu Ç…….Oto Ticaret Ltd. hakkında Eskişehir'de başlatılan takipte, gönderilen talimat yazılarına uyularak Üsküdar Birinci icra Müdürlüğü'nce ithalatçı firmaca düzenlenmiş faturaya göre borçluya ait olan tescilsiz 1994 model BMW marka 1 milyar 300 milyon değerinde oto, 25.4.1994'de haczedilmiştir. Haciz anında hazır bulunan Hikmet adlı kişi, otonun 12.4.1994'de Kaan adlı üçüncü şahsa adi yazılı sözleşmeyle satıldığını bildirip, aynı günlü "aracın satışı istendiğinde hemen ve gerekirse Kaan Bey'in arzu edeceği bir başka şahsa" verileceğini gösterir belgeyi ibraz etmiştir. Haciz anında aracın Kaan'a ait olduğunu bildiren Hikmet, 27.4.1994 tarihinde bu kez aracın davacı Zekai'ye aidiyetinden bahisle davacı avukatı olarak bu davayı açmıştır. Davacıya satış yapıldığını kanıtlamak için "762.000.000 lira bedel mukabilinde bay Zekai'ye satış vaadinde "bulunulduğuna", satış muamelesinin azami… gün zarfında" yapılacağına, satıcı Kaan'ın "sa dece komisyoncu sıfatıyla" hareket ettiğine dair "otomobil alım ve satımına ait sözleşme senedi" adı altında düzenlenmiş belgeye dayanılmıştır.
    Davalılarca, davacıya geçerli bir satış bulunmadığından davanın reddi istenilmiş, merci hakimliğince oturumda haczin mal kendisinin de ortağı bulunduğu E……. Otomotiv'in elinde yapıldığına dair davacı vekilinin beyanı alınmış, 2918 sayılı Yasanın 20/d maddesince ancak tescilli araçların satışının noterlikçe yapılması gerekeceği, mahcuz oto tescilsiz ve menkul hükmünde olmakla davanın kabulüne, % 15 tazminatın davalılardan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Tescilsiz araçlarda "araç sahibi", 2918 sayılı Yasanın 3. maddesinde; ".. adına sahiplik belgesi düzenlenmiş kişi.." olarak tarif edilmiştir. Anılan yasa uyarınca can ve mal güvenliği bakımından karayollarında trafik düzeninin sağlanması ve trafik güvenliğini ilgilendiren hususlarda alınacak tedbirleri göstermek için çıkarılan Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 35/c maddesi hükmünce de hiç tescil edilmediğinden, tescil belgesi bulunmayan araçların satış ve devirlerinin sahiplik belgesi esas alınarak noterlikte yapılması zorunlu tutulmuştur. Olayımızda, borçlu adına tanzim edilen faturada taşıt alım vergisinden söz edilmemesinden, sicil tasdiknamesi ve Oda sicil kayıt örneğinden anlaşıldığı gibi yetkili satıcıdır. Bu sıfatından ötürü aracı alıcısı adına sahiplik belgesi olan fatura tanzimiyle satabilir. Faturayla "araç sahibi" sıfatını alan kimsenin ise tescil yaptırsın ya da tescil yaptırmadan aracı satabilmesi ancak noterlik kanalıyla mümkündür. Satın alan kimsenin adına tescil yaptırabilmesi için sözü ed ilen Yönetmeliğin 30/a-2.maddesi uyarınca sahiplik belgesi ibrazına zorunlu tutulması da bunu gösterir. Oysa olayımızda, araç sahibi yetkili satıcı borçlu tarafından Kaan adına düzenlenmiş bir fatura yoktur, ibraz edilen adi yazılı belge dahi "satışın yapılacağına" dairdir. Bu belgeyle mülkiyet Kaan'a geçmez. Kaan ile davacı arasında düzenlenen adi yazılı belgede de Kaan, "komisyoncu" sıfatıyla satışın yapılacağını taahhüt etmektedir. Bu taahhüde dayanılarak davacının araç sahibi olduğunu kabul etmek yasadaki "araç sahibi" tarifiyle bağdaşmaz. Yasa ve yönetmelikte yer alan hükümler kamu düzeniyle ilgili olduğundan hakimlikçe doğrudan göz önünde bulundurulmaları gerekir. Bu hükümlere aykırı olarak özellikle taşıt alım vergisinin zayiine neden olur biçimde yapılan sözleşmelere değer tanınması yasanın amacıyla bağdaşmayıp, konusundaki kargaşayı himaye olur. Bu nedenle karar, usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekir.
    Öte yandan, haciz Kaan'a ait oto satış galerisinde yapılmıştır. Bir an için Kaan ile davacı arasında düzenlenen belge satış için yeterli kabul edilse dahi teslim olmadığı sürece satışın tamamlandığından söz edilmesi de doğru değildir.
    Ayrıca; haciz anında aracın Kaan'a ait olduğunu ileri süren kişi o işyerinin ortağı ve avukat olup, bir gün sonra adi belgeyle Kaan'dan aracı satın aldığını ileri süren davacının da vekilidir. Düzenlenen bu adi belge HUMK.nun 299. maddesince üçüncü kişi durumunda olan davalılar hakkında hüküm ifade etmez. Bu haliyle de; delillerin tahlilinde, red ve üstün tutulma nedenlerinde ve takdirinde düşülen bariz hatalar sonucu merci hakimliğinin kabul ve kararı isabetli olmamıştır. "
  2. İİK.nun 97/15. maddesince istihkak iddiasına karşı itiraz eden davalıların tazminatla sorumlu tutulmaları, "kötü niyetli" olmaları koşuluna bağlı olduğu halde, ne sebeple kötü niyetli oldukları belirtilmeden davacı yararına tazminata hükmedilmesi de isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalılar (alacaklı ve borçlu vekilleri).
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesi uyarınca, araç sahibi; araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik ya da satış belgesi düzenlenmiş kişidir. Yine aynı Kanunun 20/a-1, 2. maddesi hükmü ile araç sahiplerine tescili zorunlu ve ilk tescili yapılacak araçlarını satın alma tarihinden itibaren üç ay içinde yönetmelikte belirtilen bilgi ve belgeleri sağlayarak tescil ettirme yükümlülüğü getirilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğininin, Tescilin Yapılması İşlemleri başlığını taşıyan 30/a-2 maddesi hükmüne göre de, tescil için müracaat sırasında araç sahibinin; sahiplik belgesi, taşıt alım vergi belgesi, teknik belge ve karayolu uygunluk belgesi ibrazı zorunludur. Zira kanun; araç sahibi olarak, aracı sahiplik belgesi ile satın alan, taşıt alım vergisini ödemiş ve elinde teknik belge ile karayolu uygunluk belgesi bulunan kişiyi kabul etmektedir. Burada, sahiplik belgesi ile anlatılmak istenen, yetkili satıcı tarafından araç alıcısı adına düzenlenmiş faturadır. Diğer taraftan, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 35/c maddesinde de, aracın yetkili satıcıdan satın alınmasından sonra ve fakat trafiğe tescilinden önce satış ve devrinin de ancak sahiplik belgesi esas alınarak noterlerce yapılacağı ve ayrıca satış işleminin sahiplik belgesine tarih konulup yazılarak tasdik edileceği kuralı getirilmiştir. Bütün bu düzenlemeler araç sahibinin, aracın yetkili satıcıdan satın alınması halinde adına sahiplik belgesi olan fatura, bundan sonraki satış ve devirlerde ise, noterlerce yapılan satış belgesi düzenlenmiş kişi olduğunu açıkça göstermektedir. Somut olayda, yetkili satıcı tarafından Kaan adına düzenlenmiş bir fatura bulunmadığına, davacı da noterden yapılan satış belgesine dayanmadığına göre, mahcuz araç mülkiyetinin davacıya geçmediği aşikardır. Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. Sonuç: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 21.6.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.