Mesajı Okuyun
Old 14-04-2010, 11:45   #3
Pınar

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde makul süre değerlendirmesinde bildiğim kadarı ile temel üç unsur önemlidir:
1. Davanın toplam süresi; yani tüm yargılama işlemleri için geçen süre

2. Davanın karmaşıklığı; yani davaya konu olan kişiler, toplanması gereken delilleirn çokluğu gibi dava süresini uzatmada etken olarak değerlendirilebilecek temel olgular,

3. Başvurucunun tutumu: yani davayı uzatmak için başvurucunun herhangi bir davranılın olup olmadığı: istenen verileri zamanında sunmamak vs.

Tüm bu olgular sizin davanızda değerlendirildiğinde detayları bilmeden pek birşey söylemek zor gözükse de; en azından usule ilişkin şunları söyleyebilirim, makul sürede yargılama için Yargıtay aşamasında da gidebilirsiniz, ancak bu dava da tüm yargılama süresini beklemek belki daha iyi olabilir. Bu konuda Ramazanoğlu v. Türkiye Davasına bakabilirsiniz. Dİğer taraftan, makul sürede yargılama açısından tüketeceğiniz başka bir iç hukuk yolu olmadığı için iç hukuk yollarının tüketilmesi zorunluluğu da ortadan kalkmaktadır.

Dosya da ajan kullanılmasına ilişkin de bazı AİHM kararları mevcut ancak bu olguyu nasıl ele alacağınız bence dava sonucu açısından önem arzeder diye düşünmekteyim.

Konuya ilişkin bazı karar örnekleri aşağıdadır:

Yargılamanın Başlaması
“Mahkeme’ye göre bir ceza davasında uygunluğu incelenecek olan dava süresinin başlangıcı,kişiye ilk kez suç yönetildiği tarihtir. Bu dönemin bitişi, isnadın kesin olarak karara bağlandığı tarihtir. Eğer karar temyizden sonra kesinleşmişse, uygun sure temyiz dönemini de kapsar.”
(Neumeister/Avusturya,1968)

“Yargılamanın 21 yıldan fazla sürdüğü de gözden uzak tutulmamalıdır. Bu sürenin 16 yılı aşan kısmı Mahkeme’ nin incelemesi kapsamındadır. Bu süre,karmaşıklık olasılığını haklı çıkaramayacak kadar uzundur. Ayrıca Hükümet gecikmenin davada başvurucunun davranışlarından kaynaklandığına yönelik herhangi bir iddiada da bulunmamıştır. Mahkeme’nin kanısına göre yargılamanın uzunluğu, ulusal mahkemelerin davayı gayretli bir biçimde ele almamasıyla açıklanabilir.
Mahkeme bu bağlamda Sıkıyönetim Mahkemesi’nin 12 yıl 4 ay sonra 19 Temmuz 1994 tarihinde bir karara varabildiğini gözlemlemektedir. Askeri Yargıtay ve Yargıtay’daki temyiz yargılaması sadece 1,5 yıl sürse de, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir karara varması 6,5 yıl almıştır. Dava halen Yargıtay’da sürmektedir. Bu aşırı gecikmeler için davalı Hükümet tarafından inandırıcı bir gerekçe gösterilememiştir.” (Ramazanoğlu v. Türkiye(1993))

“Davaları belirli bir sıra içinde ele almayı içeren geçici hızlandırma yöntemi, davaları açılış tarihlerine göre değil, fakat ivedi oluşlarına ve önem derecelerine, özellikle başvurucular açısından tehlikede olan nedenlere göre inceleyip sonuç almaya yönelmiştir. Ne var ki işler uzamış ve yapısal bir organizasyon sorunu haline gelmişse, bu tür yöntemler yeterli gelmeyecektir. Devlet etkili önlemler almayı daha fazla erteleyemez.”
(Zimmermann ve Steiner / İsviçre, 1983)
[/i][/i]