Mesajı Okuyun
Old 28-03-2010, 12:36   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 24.12.2003 T., Esas: 2003/9106, Karar: 2003/12055: "Kadastro sırasında 837, 912, 913 parsel sayılı sırasıyla 2497.08, 4985.03, 416.78 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar evveliyatında ırmak metrukatı olmaları nedeniyle ayrı ayrı Hazine adına tespit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde davacı A____ kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ve dava konusu 837 parselin davacı A____ adına, 912, 913 parsellerin davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir... Davacı A____'nın 912 ve 913 sayılı parsellerle ilgili hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince: Her ne kadar dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği ve taşkın saha içinde kaldığı gerekçe gösterilerek anılan taşınmazların Hazine adına tesciline karar verilmişse de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. 11.03.2003 günlü Jeolog bilirkişi raporunda taşınmazların taşkın saha içinde kaldığı belirtilmişse de 21.3.2003 havale tarihli ziraatçı bilirkişi raporunda taşınmazın tarım arazisi olduğu, imar ihyanın tamamlandığı, Almus barajının faaliyete geçtiği 1965 tarihinden sonra su ve sel baskınlarına maruz kalmadığı vurgulanmıştır. Ayrıca bilirkişi ve tanıklar taşınmazların tespit tarihine kadar 20 yılı aşkın süreyle davacının zilyetliğinde olduğunu haber vermişlerdir. Açıklanan bu olgulara göre 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşulları davacı yararına gerçekleşmiştir. Bu durumda davanın kabulü ile taşınmazların davacı adına tesciline karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere reddi yoluna gidilmesi doğru değildir."

Saygılarımla...