Mesajı Okuyun
Old 27-03-2010, 23:58   #9
Avukat Ali TÜRKER

 
Varsayılan

Sebahattin beyin işaret ettiği meseleyi inkar etmiyorum. Başkasının imzasını taklit edip haksızlık yapan kişi hakkındaki kanaatim de Sebahattin beyden farklı değil.

Ne var ki asıl imzayı taklit eden kişinin babası mağdur gibi görünüyor. Buna oğlu sebep olsa bile meslektaşımız olacak kişinin güven oluşturup senet alması ve takibine mahsup etmeden devam etmesi, benim için asıl dikkat çeken taraftır.
Biz hukukçu olmaya çalışan avukatlarız. Bizim işimiz hakkın adaletle tevziine hizmet etmektir.
Ne haksızlığa aracılık etmek ve ne de başkaları gibi haksızlık yapmak mesleğimizin adı ile de bağdaşmaz. Hukukçuluk önce o kültürü anlamak ve sindirip yaşama biçimi haline gatirmekle mümkün olabiliyor.
Bizim mesleğimiz, yasa tarafından da kamu hizmeti olarak tarif edilmemiş midir... Bu da mesleğimizin özüyle yakından ilişkilidir. Mesleğin adını kirletmeye kimsenin hakkının olmadığını düşünüyorum.
Ben kasten başkasına zarar verip bundan çıkar sağlayan herkesi yanlış bulurum ama bu meslektaşımsa daha da yanlış bulurum. Ben kınarım. İmam yanlış yaparsa cemaat beterini yapar der eskiler.
Hukukçu haksızlık yaparsa vatandaş beterini yapmaz mı... Nitekim oluyor da. Bizden hukuki yardım talep eden vatandaşlardan yalana aracılık etmemizi isteyen olmuyor mu?
Haksızlığına rağmen kendilerini şiddetle savunmamızı bekleyenler olmuyor mu?

Herkesin savunulacak kadar bir haklılığı vardır ama haklı olduğu kadarından fazlasının savunmasını yapmak hukukçunun işi değildir.

Hukukçu yasalardan ve vicdanından öte yol bilmemelidir.

Sahte imza ile çıkar sağlayan kişi ile güven oluşturup senet ve taahhüt alan, babayı kandıran meslektaşımız arasındaki farkı anlatabilir misiniz bana Sebahattin bey...
İsterseniz yorulmayın ben farkındayım. Fark yok gibi... Selamlar.