Mesajı Okuyun
Old 18-03-2010, 11:30   #8
cecom

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1993/10-976
K. 1994/161
T. 23.3.1994
• HİZMET TESBİTİ DAVALARI ( Mahkemece Gözönüne Alınması Gereken Hususlar )
• HİZMET TESBİTİ DAVALARI ( Tanık Beyanlarının İnandırıcılığı Üzerinde Durulması Gereği )
• MAHKEMECE GÖZ ÖNÜNE ALINMASI GEREKEN HUSUSLAR ( Hizmet Tesbiti Davaları )
• TANIK BEYANLARININ İNANDIRICILIĞI ( Hizmet Tesbiti Davaları )
• HİZMET TESBİTİNDE İŞ YERİNİN O DÖNEMDE VARLIĞI - KAPSAMA ALINIP ALINAMAYACAĞININ BELİRLENMESİ
506/m.3/B ve D, 79/8, 79/2
1086/m.288
ÖZET : Yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesi olan hizmet tesbiti davalarında, öncelikle; davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği, ya da çalıştıklarının Kurum'ca tesbit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa, işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "hizmet tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Kartal İkinci İş Mahkemesi )nce davanın kabulüne dair verilen 19.6.1992 gün ve 403-200 sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi'nin 9.2.1993 gün ve 10156-1061 sayılı ilamı ile; ( ... Hükme dayanak kılınan tanık anlatımları inandırıcı olmaktan uzaktır. Gerçekten tanık Osman, davacının tesbitini istediği 1.1.1983-1.12.1989 dönemine ilişkin talebini de aşar biçimde 8 - 9 yıllık çalışmadan sözetmiştir. Öte yandan, diğer tanık Hikmet, işyerinin; 1989 yılında iki oğlu arasında devir gördüğünü bildirmiş ise de, işyerini devraldığı iddia edilen Metin adına vergi kaydının 23.1.1992 tarihinde başladığı görülmektedir. Açıklanan olgular karşısında, tanık anlatımları hüküm kurmaya yeterli sayılamaz... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı SSK. Genel Müdürlüğü vekili.
KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesi olan bu tür davalarda, öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren tarafından verilip verilmediği, yada çalıştıklarının Kurum'ca tesbit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa; iş yerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeri ile ilişkileri, bazan uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabildiği düşünülmeli ve tanıklar buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile, o işyerine komşu ve yakın işyerlerinden bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek, tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendiktan sonra, ücret konusu üzerinde durulmalı, tesbiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıcı sayılabilecek ödeme belgeleri vesair bu nitelikte bir belge yoksa, Hukuk Muhakemeleri Usulu Kanunu md. 288'de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Kanun md. 3/B ve D'de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda, ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır.
Söz konusu fiili ve hukuki gerekçeler ve özellikle 506 sayılı Kanun md. 79/8, 2-9 hükümleri dikkate alınmadan, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), 23.3.1994 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.


Biraz zaman geçmiş üzerinden ama yinede ihtiyaç doğabilrir diye düşündüm. davalı işletmenin bordrosuz tanıklarının beyanlarındaki lehe olan hususlarda sırf bordrosuz oldukları için dikkate alınmazmı acaba? bir tane bile bordrolu çalışan yok çünkü...