10-03-2010, 16:28
|
#34
|
|
Herkese merhaba, ben bu sitenin yenilerindenim. Sitede gezinirken karşılaştığım bu tartışma şu açıdan ilgimi çekti. Tüm üye arkadaşların konu hakkındaki görüşlerinden ortaya çıkan şey; hukuk ile yaşamın içiçeliği. Bu tartışmasız doğru ilişki içinde ortaya çıkan diğer bir sonuç ise; hukuk algısının, yaşam algısıyla şekillendiği. Doğal hukuk olarak tanımlanabilecek bu şekillenişte hukukçunun görevi herkes tarafından kabul görecek bir toplumsal sözleşme yaratmak.
Din etkisindeki hukuk sistemleri, çocuğun anne karnına girmekle dokunulmazlığını savunmuştur bu güne kadar. Ancak modern hukuk özellikle de kadın hakları üzerindeki kazanımları da göz önünde bulundurarak, kadının karar hakkını gözetmiştir. Bunu da yeterli bir karar süresiyle sınırlandırmış, bu sürenin sonunda çocuğun yaşam hakkının dokunulmazlığını düzenlemiştir.
Modern hukuk yine taşıyıcının (annenin) ve çocuğun sağlığını da düşünerek, tıptaki gelişmelerden yararlanarak bu süreyi aşan ve doğum anına kadar uzayan süreler öngörmüştür.
Binlerce yıldır süren insanın bilgi birikimi üzerine yapılan bu düzenleme, (koşulları oluşturulmuş 'kürtaj'ın gerekliliği ve kadın için bir hak oluşu) şu anda daha iyisi düşünülmedikçe en iyi gibi gözükmektedir.
Hukuk nosyonu dahi olmayan insanlar açısından bile uyulması en uygun yöntem olarak belirlenmiş bu hukuki müessese üzerine, hukukçuların yapacağı tartışmanın daha evrensel değerlere sahip olması, en azından kişisel algılardan uzak olması gerekmez mi?
|