Mesajı Okuyun
Old 04-03-2010, 09:18   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın KOÇ;

Sunduğum Hukuk Genel Kurul kararına göre, inançlı işlem ancak yazılı delille ispat edilebilir. Ancak yazılı delil boşluğu var ise tanık delili yoluna gidilebilir. Sizin bahsettiğiniz durumda, tapu iptal ve tescil davasında tanık beyanlarına itibar edilemez, zira yazılı delil başlangıcı niteliğinde elinizde bir belge olup da, söz konusu yazılı delilbaşlangıcı ispat konusunda mahkemede yeterli kanaati uyandırmamış olsa idi tanık ile ispat yoluna gidebilirdiniz. Saygılarımla..


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Özet: İnanç sözleşmesine dosyalı tapu iptal ve tescil davasında sözleşmenin varlığı yazılı delille kanıtlanabilir. Yazılı delil boşluğu varsa tanık dinlenebilir.

YARGITAY KARARI


Taraflar arasındaki “tapu iptali, tescil, tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
P.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.7.2004 gün ve 11-90 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 31.3.2005 gün ve 8969-2654 sayılı ilamı ile; (.... Dava,inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi;inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla,inanç gösterilen kişi inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmeleri anıIan içtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil tarafların getirecekleri ve onla imzalarını taşıyan ve inanç gösterilen kişi adına taşınmazın tapuda tescil edildiği tarihten önce düzenlenmiş bir belge olmalıdır. .

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı (HUMK.m.292) niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesinin "tanık" dahil her türlü delil ile kanıtlanması olanaklıdır. İddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıç niteliğinde bir belge varsa her türlü delille kanıtlayamayan davacının yemin deliline dayanması durumunda mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; Davacı, kardeş oldukları davalı ile birlikte iş ortaklıklarının devam ettiğini oradan edindikleri ortak gelir ile davaya konu 7176 parsel numaralı taşınmazı satın aldıklarını ve üzerine de birlikte kazançları ile bina yaptıklarını ileri sürerek satın alma sırasında yarı payın ileride kendisine intikal ettirileceği güvencesi verildiğinden temlik sırasında tapunun kardeşi K. adına yapıldığını, ne var ki sonradan yarı payın istenmesine rağmen devredilmediğini bildirerek parsele ait tapunun yarı payının adına tescilini istemiş, davaIı davanın reddini savunmuş, mahkemece iptal ve tescile ilişkin istemin kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir. Dava dilekçesinde birlikte satın almaya dayalı yazılı herhangi bir delile dayanılmamıştır. Yargılama safhasında da birlikte alımı ortaya koyabilecek davalı İmzasını taşıyan başka bir belge ve delil de sunulmamıştır. Yukarıya özeti yapılan 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararının kabul için öngördüğü biçimde bir belge sunulmadığına göre, arsanın birlikte alımının tanık beyanları ile kanıtlanması olanaklı değildir. Açıklanan nedenle yarı payın davacı adına tescili yolundaki istemi reddedilmesi gerekirken, yasaya ve yasa hükmündeki içtihada uygun düşmeyen gerekçe ile birinci istemin kabul altına alınması doğru görülmemiş, davacının tazminata yönelik ikinci istemi hakkında da bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ:


Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 28.12.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.