Mesajı Okuyun
Old 07-02-2010, 22:29   #2
GECE

 
Varsayılan

Toplumumuzda "elalem ne der, insan içine nasıl çıkarım, ayıptır" gibi hep birilerine hesap verme güdüsünün insan davranışlarını yönlendiren temel etken olduğunu görüyoruz. Oysa bunların yerini etik, vicdan, bireysel sorumluluk almalıdır. hele erkekler, herşeyi kendine hak görür ama kadın erkeğin yaptığının yüzde birini yaparsa netice: cinayet, dışlanma...İnsanlar her türlü edepsizliği yapar, kimse görmedi ise sorun yok; ama edepsizliklerin mimarı bu kişi, başkasının hatasını pusuya yatmış bir kurt gibi kollar, çünkü eğlence çıkacaktır. Halbuki darda olanın, yanlışa düşenin elinden tutsak; yanlışı birlikte tamir etsek ya da hiç bir şey yapamıyorsak en azından yüzüne vurmasak yanlışlar yanlışları doğurmayacaktır. Sanırım MEVLANA'nın şu sözü durumu özetler: " Sus artık yeter! Sır perdelerini pek o kadar yırtma. Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır" .
T
oplum olarak yaşanan travmaların herbirinde hemen hepimizin öyle ya da böyle bir payı vardır. Elbette ki güzel değerlerimiz de var ancak içine doğduğumuz çevrenin her kaidesini de mantıksal ve insani değerler süzgecinden geçirmeden; sorgulanamaz birer dogma olarak benimsememeliyiz. Örneğin büyüklere saygı edeptendir, güzeldir de; ancak büyük ne derse sorgusuz sualsiz doğrudur yapılmalıdır anlayışına da bir son verilmeli. örneğin ailenin babası, ailenin onaylamadığı birini kendine eş seçen kızın ailenin namusunu kirlettiğini düşünüyor ve bu kirliliği kan temizler diye düşünüyorsa buna uymak büyüğe saygı değildir; bir yanlışa ortak olmaktır. Toplumsal dogmalar yaşam rotamızda tek pusula olmamalıdır....