Mesajı Okuyun
Old 22-04-2002, 09:21   #33
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Bahsedilen Mahkeme kararı

Sayın seyyah' ın affına sığınarak bahsettiği Yargı kararını aşağıya aynen aktarıyorum. İşin benim açımdan sevindirici yanı, benim yazdıklarımla uzaktan yakından ilgisinin olmamasıdır. Sn. seyyahın, bu yargı kararı ile benim yazdıklarımı hangi noktada bir araya getirebildiğini bilemiyorum. Kararı gönderdiğiniz için teşekkür ederim sn.seyyah.

Saygılarımla..

SANDIKLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO. : 1998/150
KARAR NO. : 1998/331

Davacı : Sandıklı Cumhuriyet Başsavcılığı
Dava : Evliliğin İptali
Dava Tarihi : 27.4.1998
Karar Tarihi : 22.9.1998

Sandıklı C.Başsavcılığı'nın 21.4.1998 gün ve 1998/1 sayılı davanamesiyle Sandıklı ilçesi nüfusuna kayıtlı davalıların, 24.7.1992 tarihinde yaptıkları evliliğin Medeni Yasa'nın 112/1. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.
Davalılar duruşmaya ayrı ayrı davet edilmiş, davalılardan MK vekili Av. R.Orhan davaya diyecekleri olmadığını, müvekkilinin yabancı uyruklu bir kadınla evli iken diğer davalı R ile yaptığı evliliğin mükerrer olup iptali gerektiğini ifade etmiş, diğer davalı RK ise MK ile evlendiğinde onun yabancı bir kadınla evli olduğunu bilmediğini, bu yüzden kendisi ile evlendiğini, davalı MK'nun amacının kendisini boşamak olduğunu ifadeyle davanın reddini istemiştir.
Tarafların vukuatlı aile nüfus kayıtları ile davalılardan MK'nun daha önce yaptığı iddia olunan evliliğe ilişkin evrak celp ve tetkik edilmiş, keza her iki davalı hakkında C.Başsavcılığınca yürütülen ve takipsizlikle sonuçlanan soruşturmaya ilişkin evrak getirtilerek dosyaya eklenmiştir.
Celbedilen belgeler kapsamı uyarınca davalıların Türkiye'de ve evlendirmeye yetkili Türk makamları önünde 24.7.1992'de evlendikleri, evliliklerinin tarafların nüfus kayıtlarına aynı tarihte işlendiği, bu işlem sırasında davalı koca MK'nun kayden bekar göründüğü, davalıların evlilik birliği devam ederken davalı MK'nun Türkiye'nin Anvers Başkonsolosluğuna 6.3.1998 tarihinde bizzat başvurarak 21.6.1990 tarihinde Belçika'nın Dendermonde Belediyesi'nde A.L.L. adlı Belçika uyruklu bir kadın ile evlendiğinden bahisle buna ilişkin anılan Belediyece düzenlenen evrakı ibraz ettiği, Başkonsolosluğumuzun 6.3.1998 tarihli bir yazıyla keyfiyeti TC vatandaşı MK'nun nüfusuna kayıtlı bulunduğu Sandıklı Nüfus Müdürlüğü'ne bildirimde bulunduğu, Sandıklı Nüfus Müdürlüğünce mezkur evlilik kaydının kütüğe işlenmekle birlikte 31.3.1998 tarihli yazısıyla keyfiyeti Sandıklı C.Başsavcılığına ihbarda bulunarak MK'nun 112. maddesi gereğinin takdir ve ifasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava Medeni Yasa'nın 112/I-1 ve 113. maddelerine temas etmekte olup aynı yasanın 114. maddesinin koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması bu davanın konusu olmadığı gibi bu madde ile ilgili herhangi bir iddia ve savunma da mevcut değildir.
Şu hale göre davanın çözümü için davalılardan MK'nun diğer davalı RK ile evlendiği sırada evli olup olmadığının tesbiti gerekir. Doğrudan nüfus kayıtlarındaki evlilik tarihlerinden hareketle davalı MK'nun 1990 yılında Belçika uyruklu bir kadınla evlendiği ve 1992 yılında RK ile evlenme merasimi sırasın-da evli olduğu söylenebilirse de, bu çözüm tarzı kanaatimizce doğru olmayacaktır. Medeni Yasa'nın 112. maddesinin 1. bendinin ilk fıkrasında sözü edilen "...evlenme merasiminin icrası zamanında evli olmak" ibaresindeki "evli olmak" deyiminin Evlendirme Yönetmeliğinin 2.maddesindeki tanımlar bölümünde belir-tilen "Evlenme" alt başlığındaki tarife uygun şekilde Türk Hukuku bakımından geçerli ve tamamlanmış bir merasimle gerçekleştirilmiş bir evliliği kastettiği açıktır. Bir evliliğin "geçerli" olabilmesi için herşeyden önce evlendirmeye yetkili makamlar önünde icraı şarttır. Bu makamların kimlerden ibaret olduğu Medeni Yasa'nın 105 vd. maddeleriyle ilgili yönetmeliğin çeşitli maddelerinde belirlenmiş, yurtdışında evlendirme memurluğu görevinin konsolos ve başkonsoloslara ait olduğu, Yönetmeliğin 10. maddesinde özellikle belirtilmiştir. Yurtdışında bulunan Türk vatandaşlarının birbirleriyle yahut yabancı uyruklu şahıslarla yabancı yetkili makamlar önünde de evlenebilecekleri müteakip 11. maddede belirtilmiş ise de, bu makamlar Türk hukuku bakımından evlendirmeye yetkili makamlar arasında sayılmadığından, yabancı makamlar önünde yapılan bu biçimdeki birleşmenin tamamlanması, bir başka deyimle evlenmenin Türk hukuku bakımından geçerli olarak kabulü için aynı maddenin 2. fıkrasında zikrolunduğu üzere asıl yetkili evlendirme görevlisi başkonsolos yahut konsolosa bildirime bağlanmıştır. Öylesine bağlanmıştır ki, İç hukukumuza dair bir yönetmelik ile yabancı makama ya da evlenmenin tarafı olan yabancı uyruklu kişiye bu konuda herhangi bir yükümlülük öngörülemeyeceğinden, özellikle yabancı ile evlenen TC vatandaşına yabancı makamdan alacağı belgeyi engeç 1 ay içinde en yakın TC Konsolosluğuna bildirmeyi mecburi kıl-mış, kanaatimizce bu suretle Türk hukuku bakımından geçerli bir evlilik akdi kurulacağını tanımlamak iste-miştir. Esasen Yönetmeliğin 11. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesi de böyle bir evliliğin Türkiye'de geçerli olabilmesini Türk mevzuatına aykırı olmama şartına bağlamıştır ki, kamu düzeni mülahazasıyla ve genel çerçeveye ilişkin koşulan bu şart aynı maddenin 2. ve 3. fıkrasıyla somutlaştırılmış, mevzuatımıza uygunluğun ne şekilde sağlanabileceğini ifade etmiştir. Buradaki TC vatandaşı gerçek kişiye şart koşulan "mecburi ve süreli bildirim" esasının, evlendirmeye yetkili makamlarca ilgililerin nüfus kaydına evliliğin tescili için bildirimde bulunulmasıyla karıştırılmaması iktiza eder. Çünkü Türk Hukuku bakımından geçerli bir evliliğin kurulması için erkek ve kadının evlendirmeye yetkili makam önünde bu yolda irade beyanında bulunmaları yeterli olup, evlendirmeye yetkili makamın evlilik işlemini ilgililerin nüfus kayıtlarına geç bildirmesi yahut hiç bildirmemesi evliliğin geçerliliğini etkiler mahiyette değildir. Somut olayda davalı MK, yabancı uyruklu bir kadınla 1990 yılında evlendiğine ilişkin yabancı makamca düzenlenen belgeleri, 1998 yılında Türk hukuku bakımından evlendirmeye yetkili makam olan Anvers Başkonsolosluğumuza tevdi etmiş olup, ortada anılan makamın tescil için bildirimde bulunmasında gecikme gibi bir durum söz konusu değildir. Davalı MK, kanaatimizce, kendinden menkul sebeplerle üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle, Türk mevzuatı açısından geçersiz kabul edilmesi gereken bir evliliği, üstelik diğer davalı ile evlendiğini bile bile aradan 8 yıl geçtikten sonra ihyaya kalkışmış ve bunda da kısmen başarılı olmuştur. Bilindiği üzere halin icabından iyiniyetli olmadığı açıkça anlaşılan kişinin kötüniyetli olduğunun ayrıca ispatı gerekmeyeceği gibi bu hususun Mahkemelerce re'sen gözönüne alınması iktiza eder. Davalı MK'nun yasayı bilmemenin mazeret sayılamayacağı ilkesinden hareketle böyle bir davranışa ne sebeple tevessül ettiği konusu, Mahkememizin hiç değilse işbu dava bakımından ilgisi ve bilgisi dışındadır. Ancak bir genelleme yapılmak gerekirse, Mahkememizin yukarıda arzettiği görüşler dışında bir yolun benimsenmesi suretiyle, sadece nüfus kaydındaki tarihlere bakılarak iptali gereken "ikinci" evliliğin hangisi olduğuna karar verilmesi durumunda, korkarız ki, çok tehlikeli bir kapı açılacak, özellikle yurtdışında bu şekilde evlenen TC vatandaşı kişilerin, üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemek suretiyle Evlendirme Yönetmeliğinin 16. maddesine sığınarak, yeniden evlenmeleri ve bu evliliklerinden şu ya da bu şekilde memnun kalmamaları ya da önceki yabancı uyruklu şahısla yapılan evliliğin ihyaında çeşitli nedenlerle yarar ummaları halinde, meşru boşanma sebeplerine dayalı bir dava açmakla uğraşmak yerine, cezai bakımdan zamanaşımı süresinin sonuna değin beklemek –somut olayda görüldüğü gibi- yahut cezayı göze alıp nihayetinde önceki evliliğini boşanma sebepleri dışında sona erdirmek cihetine gitmelerine imkan sağlamak gibi bir hukukdışılığa seyirci kalmak durumunda kalırız. Hatta daha da ileri giderek, yurtdışında bu şekilde evlenen kadın yahut erkek TC vatandaşlarının, bildirimde bulunmamak suretiyle, 1-5-10... ve hatta daha fazla sayıda yabancı uyruklu şahısla evlenmelerinin önünün açılabileceği gibi bir sonuca dahi ulaşılabileceği rahatlıkla söylenebilir.
Sözün özü, davalı MK'nun 1990 tarihinde yabancı makam huzurunda yaptığı ve işbu davanın açılmasından bir süre önce buna dair bildirimde bulunduğu yabancı uyruklu şahısla evliliği, bildirim tarihinde yani 1998 yılında Türk mevzuatı açısından geçerli bir evlilik niteliğini kazanmış ise de, 1992 tarihinde diğer davalı RK ile yapmış olduğu ilk evlilik nedeniyle butlanla maluldür, iptali gereken asıl evlilik kaydı yabancı uyruklu şahısla yapılandır. İşbu dava ikinci ve iptali gereken evliliğin davalılar arasında yapıldığından bahisle açılmıştır ki, davalı MK'nun yabancı uyruklu kadınla yaptığı evliliğin iptali cihetine gidilmesi bu dava için söz konusu olamayacak, işbu kararın kesinleşmesinden sonra buna ilişkin ayrı bir dava açılması gerekecektir.
Tüm bu nedenlerle DAVANAMENİN REDDİNE, KARAR KESİNLEŞTİĞİNDE DAVALILARDAN MK İLE YABANCI UYRUKLU A.L.L ARASINDAKİ EVLİLİK AKDİNİN İPTALİ İÇİN C.BAŞSAVCILIĞINA İHBARDA BULUNULMASINA, YASA YOLU AÇIK OLMAK ÜZERE KARAR VERİLDİ.

NOT: İşbu mahkeme kararına karşı davalılardan MK vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuş olup neticesinde verilen Yargıtay ilamı gelecek sayı bülten okurlarına sunulacaktır.