Mesajı Okuyun
Old 29-01-2010, 15:33   #4
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan themis01
Sayın Karabulut, cevabınız için çok teşekkür ederim.

Bankaya temlik cirosu ile devredilen senetler kredi sözleşmeleri dolayısıyla teminat senedi olarak niteleniyor.. Bu konuda Yargıtay İBGK'nın E. 1969/6 -K. 1969/7 5.11.1969 T. kararından yararlanmış bulunmaktayım. Yine Yargıtay 11. HD 1988/6774 E.-1989/4238 K. sayılı ilamında "bankanın kredi ilişkisi nedeniyle elinde bulunan teminat senedini takip etmesinin kredi borçlusuna karşı bir görevi olduğu, takipsiz bırakması halinde kambiyo ilişkisinden doğacak zararlara sebebiyet veren durumuna düşmüş olma ihtimali bulunduğu" ifade edilmiştir. Somut olayda müvekkil banka senetleri protesto ettikten sonra bir işlem yapmamış, borçluyu ve kefillerini takip etmiş ayrıca ipotek takibi başlatmıştır. Elbette bankanın dilediği teminatı mükerrer tahsilat olmamak kaydıyla paraya çevirme yoluna gitme hakkı vardır. Yine teminat senedi borcun ödendiği ispatlanmadıkça iade edilmek zorunda da değildir. Bu halde borçlunun senetleri "tahsil yahut protesto edilmek için" bankaya verdiğini söylemesi ve "tahsil edilmeyen ve iade de edilmeyen senetlerin bedelinin kredi borcundan düşülmesini" talep etmesi mevcut bilgim dahilinde anlayabildiğim bir durum değildir.

Değerli Meslektaşım;

Mesajlarımızın aynı yönde olmasına sevindim. Müsaadenizle yukarıda alıntı yaptığınız kararı forumu okuyanlar açısından ekliyorum. Saygılarımla.

Alıntı:
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 1988/6774
Karar: 1989/4238
Karar Tarihi: 12.09.1989

Dava: Hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında 7.5.1987 tarihli 11.000.000 liralık genel kredi sözleşmesi yapılıp borçlusu dava dışı M.S. olan dört adet toplam 13.000.000. TL’lik bonoları davalının rehin cirosu ile müvekkiline verdiğini, davalının dönem sonunda kredi faizlerini ödemediğini, bonoların da protesto olup ödenmediğini, hesabın kat edilip davalı hakkında icra takibine geçildiğini, 11.022.658. TL.’dan yapılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, % 15 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, müvekkilinin davacıya 11.010.458. TL. borçlu olduğunu, ancak davacının 13.000.0000. TL’lik teminat bonoları ile ayrı bir icra takibi yaptığını, bu durumda aynı borcu 22.020.916. TL. olarak iki kez tahsil etmiş olacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece icra memurluğunun 1987/1659 ve 1662 sayılı takip dosyalarına, Tetkik Mercii’nin 1987/262 E., 1988/78 K. sayılı dosyasına, kredi sözleşmesi ve tüm dosya içeriğine dayanılarak, davacı bankanın kredi borçlusu olan davalıdan asıl alacak miktarı olan 11.010.458. TL. için teminat bonolarının keşidecisi hakkında bu bonolarla geçtiği 13.022.000. TL’lik icra takibinde M.S.’nun borcun 11.010.458.-TL’lik kısmını kabul ettiği, bu miktarı aşan kısma ilişkin icra takibinin mercice iptal edildiği, takibin 11.010.458. TL.’den devam etmekte olduğu, hal böyle iken davacının bu defa aynı alacak için 11.022.658. TL.’den kredi borçlusu hakkında ikinci kez icra takibi yaptığı, böylece aynı alacağı mükerrer tahsil etme durumunun doğacağı sonucuna varılıp, dava reddedilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Mahkemece, davacı bankanın kredi ilişkisinin teminatı olarak aldığı bonolarla, bu bonoların keşidecisi hakkında icra takibine giriştiği ve takibin kredi borcu miktarında kesinleşip devam etmekte olduğu, hal böyle iken davacının ayrıca kredi borçlusu olan davalı hakkında aynı borç için işbu davayı açarak mükerrer tahsil sonucunu doğuracak şekilde talepte bulunduğu, bunun da doğru olmadığı açıklanarak dava reddedilmiştir. Ancak, davacı bankanın esasen kredi ilişkisi nedeniyle elinde bulundurduğu teminat bonolarını takip etmesi, bu bonoları rehin cirosu ile kendisine veren kredi borçlusuna karşı görevi olup, takipsiz bırakması halinde kambiyo ilişkisinden doğacak zararlara sebebiyet veren durumuna düşmüş olma ihtimali vardır. Bu itibarla davacının hem teminat bonoları ile keşidecisi hakkında takip yapması ve hem de akti ilişkiye dayanarak kredi borçlusu davalı hakkında alacağın tahsili yoluna gitmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak, mahkemece aynı alacağın mükerrer tahsilini engellemek için, kararın hüküm fıkrasında tahsilde tekerrüre esas olmamak üzere denilmek suretiyle hüküm tesisi cihetine gidilmesi gerekirdi.

Mahkemece yukarda açıklanan hususlar dikkate alınmadan yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 12.09.1989 tarihinde oybirliği ile karar verildi.