Mesajı Okuyun
Old 13-01-2010, 08:57   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesine göre “Barolar; ……..kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır."

Ankara Barosu Başkanı Sayın Av.V.Ahsen Coşar'ın 29 Ekim 2009 tarihindeki konuşmasının ilgili bölümü aşağıda sunulmuştur:

"Barolar, sivil topluma ait olan kuruluşlar olmakla birlikte, tam olarak sivil toplum kuruluşları değildir. Lunguistik olarak karşılamamakla birlikte, barolar, Anglo-Saksonların aracı yapılar/mediating structures diye isimlendirdikleri kurumlara daha benzer yapıdadırlar. .
Boston Üniversitesi profesörlerinden olan ve aynı zamanda Ekonomik Kültür Araştırmaları Enstitüsünün direktörlüğünü yapan Peter L.Berger’in işaret ettiği üzere, demokrasi aracı yapıları korumanın en pratik metodu, aracı yapılar ise bizatihi demokrasinin koruyucusudurlar.
Peter L.Berger’in ifade ettiği üzere, gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda mevcut bulunan aracı yapılar, belli çıkarları korumak ya da geliştirmek amacıyla kurulmuş kooperatifler gibi, sendikalar gibi, meslek kuruluşları gibi, ya da aile, dini kurumlar ve yerel toplumlardaki yapılanmalar gibi, kişilerin pek aziz saydıkları değerler ve kimlikler ile ilişkili olan kurumlardır.
Aracı yapılar, kişileri, modernleşmenin bedeli olan yabancılaşmadan, kimliklerini ve aidiyetlerini yitirmekten koruduğu gibi, siyasi iktidarın kişilerin yaşadığı değerlerlerle ilgisini ve ilişkisini sağlar. Aracı yapılar, otoriter ve totaliter rejimlerden çok farklı olarak, anayasal demokrasinin gelişmesine ve yerleşmesine olanak sağlayan toplumsal zeminlerdir. Esasen totaliter düzenler, aracı yapıların nisbi bağımsızlığına dahi tahammül edemedikleri gibi, bu kurumların denetimini, sayılarının en aza indirilmesini, idarenin bütünlüğüne dahil edilmesini isterler.
Bu açıdan bakıldığında, 1982 Anayasası’nda, baroların ve sivil topluma ait diğer meslek kuruluşlarının devlete eklemlenerek anayasal kuruluşlar olarak düzenlenmesini, demokratik bulmak, anayasacılığın amacı ve işlevi ile bağdaştırmak mümkün değildir.
Günümüz anayasalarının incelenmesinden anlaşılacağı üzere, başta barolar olmak üzere, diğer meslek kuruluşları, anayasada düzenlenen veya düzenlenmesi gereken kuruluşlar değildir. Bizde olduğu gibi ‘Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları’ başlığı altında ve devlete eklemlenmiş yarı resmi kuruluşlar hiç değildir.
Diğer taraftan aile, cemaat, devlet muhafaza eden kurumlar niteliğinde olmakla statükonun devamından yanadırlar. O nedenle bu kuruluşlar değişime karşıdırlar. Oysa ki başta barolar olmak üzere benzeri diğer yapılar değişime öncülük etmek, toplumsal dönüşüme katkı yapmak zorundadırlar. Bu işlevleri gereği “statüko bozucu” olmak durumundadırlar.
Baroları 1982 Anayasasında olduğu gibi “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” olarak anayasada ve devletin hiyerarşik şemsiyesi altında devlete eklemleyerek düzenlediğinizde, baroların az önce işaret ettiğimiz anlamda statüko bozucu olmak niteliğini ve işlevini ortadan kaldırmış olursunuz. Bu durumda Baroları Adalet Bakanlığı müfettişleri de, Devlet Denetleme Kurulu da, CMK ve Adli Yardım uygulaması bağlamında Sayıştay da denetleme yetkisine sahip olur. O nedenle ve kimilerinin yaptığı gibi hem bu denetimlerin varlığından şikayet etmek ve hem de anayasadaki mevcut statüyü sürdürmeyi savunmak ciddi bir paradokstur."