Mesajı Okuyun
Old 11-01-2010, 12:50   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yüksek İdare Mah.
3.Dairesi

Esas: 2007/959
Karar: 2007/1040
Karar Tarihi: 27.09.2007

TAZMİNAT DAVASI - GÖREVİ ESNASINDA DÜŞME SONUCU YARALANAN VE SAKAT KALAN VE VAZİFE MALÛLÜ OLARAK EMEKLİYE SEVKEDİLEN DAVACI - AYİM İKİNCİ DAİRENİN GÖREV ALANI

ÖZET: İdari eylemler sonucu sakat kalan ve emekli edilen kişilerin açmış oldukları tam yargı davalarına zarar emekli edilmekle ortaya çıkıp istenebilir olduğu kabul edilerek hep AYİM 2 nci Dairesinde bakılmıştır. Bu uygulamadan dönülmesini gerektirecek bir mevzuat değişikliği de söz konusu değildir.

(2709 S. K. m. 125)

Davacı vekili, 13.11.2006 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaydına geçen dava dilekçesinde özetle; davacının Çukurca-Köprülü Jandarma Sınır Komutanlığı Üzümlü 15 nci Jandarma Sınır Komutanlığı emrinde J.Ütğm.olarak görev yapmakta iken, 1994 yılı Aralık ayında, teröristlerce imha edilen birliğe ait telefon hatlarının onarım faaliyetleri esnasında yoğun bir kar yağışının da etkisiyle kayalardan düşerek boynundan yaralandığını, yapılan tedavisi sonucunda <Sınıfı görevi yapamaz> raporu verildiğini, bilahare rahatsızlığının ilerlemesi sebebiyle GATA Sağlık Kurulunun 12.04.2006 tarih ve 882 sayılı raporuyla, <D/63 F3 Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görev Yapamaz> kararı verildiğinden vazife malûlü olarak emekliye ayrıldığını, vazifenin sebep ve tesiri ile meydana gelen yaralanma olayında davacının maddi ve manevi kayıplarının olduğunu belirterek, olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte 250.000 YTL. maddi ve 50.000 YTL. manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Yapılan yargılama sonunda AYİM 2 nci Dairesinin 28.03.2007 tarih ve 2006/1320-289 Esas-Karar sayılı kararıyla, <Tazminat isteminin sebebi olan yaralanma olayının (idari eylem) 1994 yılının Aralık ayında meydana geldiği ve aynı zamanda öğrenildiği dikkate alındığında, davacının her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemesi gerektiği, halbuki davacı beş yıllık kesin süre geçtikten sonra 05.09.2006 tarihinde tazminat istemiyle idareye müracaat ettiğinden davada süre aşımı bulunduğu, her ne kadar davacı hakkında eylem tarihinden yaklaşık oniki yıl sonra kesin işlemli rapor tanzim edilmiş ve davacı bu rapor üzerine 05.09.2006 tarihinde ön karar tesis için idareye müracaat ettikten sonra davasını ikame etmiş ise de, anılan raporun geçirilen dava süresini ihya kabiliyeti bulunmadığı> gerekçesiyle davanın süre aşımından reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin kararın düzeltilmesi talebi AYİM 2 nci Dairesinin 11.07.2007 tarih ve Gensek No: 2007/1274, Esas No:2007/624 Sayılı kararı ile kabul edilerek, AYİM 2 nci Dairesinin 28.03.2007 tarih ve Esas No: 2006/1320, Karar No: 2007/289 sayılı davanın süre aşımından reddine dair kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

AYİM 2 nci Dairesinin 12.09.2007 tarih ve Esas No: 2007/624, Karar No: 2007/684 Sayılı kararıyla; davanın konusunun davacının vazife malûlü olarak erken emekliye ayrılması (idari işlem) nedeniyle uğradığı zararlara ilişkin olduğu, AYİM Başkanlar Kurulunun 09.12.2005 tarih ve 118 Sayılı Kararı gereği bu işlem nedeniyle uğranılan zararların tazmini için açılan davaya bakma görevinin AYİM 3 ncü Dairesine ait olduğunu belirterek dava dosyası Dairemize tevdii edilmiştir.

Görevli Dairenin belirlenebilmesi için öncelikle dava konusunun tespit edilmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin 13.11.2006 tarihinde AYİM kaydına geçen dilekçesi incelendiğinde; davacının Çukurca-Köprülü Jandarma Sınır Tabur Komutanlığı Üzümlü 15 nci Jandarma Sınır Bölük Komutanlığı emrinde görev yapmakta iken 1994 yılı Aralık ayı içinde teröristlerce imha edilen bölüğe ait telefon hatlarının onarımı esnasında yoğun kar yağışı nedeniyle kayalardan düşme sonucu boynundan yaralandığını, yapılan tedaviler sonucunda sınıfı görevini yapamaz raporu verildiğini, rahatsızlığının ilerlediğini ve sonunda GATA Sağlık Kurulunun 12.04.2006 gün ve 882 sayılı raporuyla D/63 F-3 Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz raporu nedeniyle vazife malûlü olarak emekli edildiğini, görev esnasında teröristlerin imha ettiği telefon hatlarını onarma esnasında yoğun kar yağışı sebebiyle kayalardan düşme sonucu vazifenin sebep ve tesiriyle yaralanıp sakat kalan davacının vazife malûlü olarak emekliye ayrılmak zorunda kalması sebebiyle uğradığı maddi (görev aylıkları Oyak, makam tazminatı, Jandarma tazminatı, Silahlı Kuvvetler tazminatı vb. gibi ödemelerin yarattığı gelirden mahrum kalması sebebiyle) ve manevi (genç yaşta görev esnasında sakatlanması sonucu bozulan sağlığı erken yaşta çok sevdiği mesleğinden ayrılmak zorunda kalması, subay olarak binbaşılık, yarbaylık, albaylık, generallik gibi üst rütbelerde görev yapma şansını kaybetmiş olması sebepleriyle çektiği ve bundan sonra ömür boyu çekeceği acı ve ızdıraplar sebebiyle) zararlarının tazminini istediği, zararlı sonuç (davacının yaralanıp sakat kalması) ile fiiller (davacının kayalardan düşmesi eylemi) arasındaki illiyet (hizmet) bağının mevcut olduğunu (davacının güvenlik görevlisi olarak teröristler tarafından imha edilen telefon hatlarının onarımı için yoğun kar yağışı altında çalışması) bu nedenle maddi ve manevi zararlarının kusursuz-objektif sorumluluk esaslarına göre karşılanması gerektiğini ileri sürmüştür.

1994 yılı Aralık ayında görevi esnasında düşme sonucu yaralanan ve sakat kalan ve vazife malûlü olarak emekliye sevkedilen davacı, vazife malûlü sayılmasına ilişkin işlem nedeniyle değil, görev esnasında yaşadığı düşme sonucu uğradığı ve emekliye sevki nedeniyle fiilen subaylık yapamaması üzerine ortaya çıkan zararların tazmini isteminde bulunmaktadır. Dolayısıyla açılmış bulunan tam yargı davası, görev sırasında meydana geldiği ileri sürülen kayalıklardan düşme, bir başka ifadeyle idari eylem nedeniyle uğranıldığı iddia edilen ve emekliye sevk işlemiyle ortaya çıkan, fiilen subaylık yapılamaması sonucu yoksun kalınan haklar olarak tanımlanan maddi ve manevi zararların tazminine ilişkindir. Dava dilekçesinde emekli edilme işleminin haksız ve hukuka aykırı olduğu yönünde hiçbir iddia ve itiraz bulunmamaktadır. Burada davacının vazife malûlü olarak emekliye sevk edilmesi, zararın sebebi değil, zararın ortaya çıkması, kesinlik kazanması ve istenebilir hale gelmesi anıdır. Dolayısıyla davanın konusu bir idari işlem olan vazife malûlü olarak emekliye sevkedilme işlemi nedeniyle uğranılan zararların tazmini değil, idari eylem olan görev sırasında kayalıklardan düşme sonucu uğranılan zararların tazmini istemidir. Zararların doğuş şekli sebebi yaralanma olarak gösterilmiştir. Yaralanmanın yol açtığı zararların vazifesini yapamayacak hale gelerek emekliye sevk edilme ile istenilebilir duruma geldiği belirtilerek tazminat davası açılmıştır. Dolayısı ile tazminat istemi eylemden doymaktadır. Benzer olaylara ilişkin AYİM 2 nci Dairesinin 14.04.1993 tarih ve E. 1992/752 K. 1993/149, 20.05.1998 tarih ve E.1998/357, 1998/411, Danıştay 10 ncu Dairesinin 9.6.1999 tarih ve E.1997/3309, K.1999/3091, 16.12.2005 tarih ve E.2004/9214, K.2005/7816 sayılı kararları da aynı yöndedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki idari eylemler sonucu sakat kalan ve emekli edilen kişilerin açmış oldukları tam yargı davalarına zarar emekli edilmekle ortaya çıkıp istenebilir olduğu kabul edilerek hep AYİM 2 nci Dairesinde bakılmıştır. 1602 Sayılı AYİM Kanununa ve 9.12.2005 tarih ve 118 Sayılı Başkanlar Kurulu Kararına uygun olan bu uygulamadan dönülmesini gerektirecek bir mevzuat değişikliği de söz konusu değildir.

Sonuç itibariyle; AYİM Başkanlar Kurulunun 9.12.2005 tarih ve 118 sayılı Kararında idari eylemden doğan tam yargı davalarına AYİM 2 nci Dairesinde bakılacağı belirtildiğinden, 1602 Sayılı AYİM Kanunun 26 ncı maddesi gereğince görevli dairenin belirlenmesi için dosyanın daireler kuruluna TEVDİİNE, (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları