Mesajı Okuyun
Old 04-01-2010, 16:12   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın av.c_elif;

Sunduğum yargıtay kararı, yazılı ve altında imzası bulunan bir belgenin içeriğinin aksini iddia eden davacının tanık dinletemeyeceği, ancak karşı tarafa yemin teklif edebileceğine ilişkin. Faydalı olması dileğiyle..


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 1988/8704 K. 1989/6349

• İSBAT KÜLFETİ ( Yazılı değil, şartı ve hile )

• HİLE ( İsbat külfeti )

• MENFİ TESBİT DAVASI ( İsbat külfeti )

743/m.6

ÖZET : M.K.’ nun 6. maddesi hükmü gereğince herkesin iddiasını ispat etmesi gerekir. Davacı yazılı bir belge içeriğinin aksini iddia etmektedir. Böyle bir iddia ancak aynı kuvvette yazılı bir delille kanıtlanabilir. Durumda mahkemece esas borçlu değil fakat kefil olduğu konusunda davacının davalıya bir yemin teklif hakkı bulunduğu hususu davacıya hatırlatılarak sonucuna göre hüküm vermek gerekirken yazılı şekilde hükümkurulması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki davadan dolayı Salihli Asliye 2. Hukuk Mahkemesince verilen 21.6.1989 tarih ve 361 - 322 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından İstanbul ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY 11. HUKUK DAVASI:
Davacı vekili; müvekkilinin traktör alan davalıya tanık Bilgisayar’dan alınan kredi için kefil olduğunu, kefil sıfatıyla imzalanan 260.000,- TL. bedelli senedin ödenmemesi üzerine vadesi uzadığı için bu kez 10.7.1983 vade tarihli ( 300.000,- ) TL. bedelli bono düzenlenmek suretiyle borcun yenilendiğini, yenilenen bu bonoyu asıl borçlu olan davalının vadesinde ödemesi üzerine müvekkilinin bu kefalet borcunun sona ermesi gerekirken müvekkilinin yenilenen bononun düzenlenmesi sırasında acele işi çıktığı için imzasını atıp gitmesinden faydalanan davalının kendisini kefil müvekkilini asıl borçlu gibi göstermesi nedeniyle aslında kendisinin olan borcu kefalet hükümlerine dayanarak icra yoluyla geri almaya giriştiğini iddia ederek borçlu olmadıklarının tespitiyle birlikte %15 kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini dava etmiştir.
Davalı vekili; yazılı belgeye karşı tanık dinletilemeyeceğini, olayda hile olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; tarafların iddia ve savunmalarına, icra dosyasına, senet lehtarı tanık Dulda beyanına dayanılarak, davalının ilk senet olan ( 260.000,- ) TL. yarısını ödediğinin tespitine, kalan borç için tanzim olunan ( 300.000,- ) TL. lık senetle de bakiyesinin kefili olması gerektiğine, ancak kefil sıfatıyla bakiye borç için davalının davacıya rücu hakkının olduğuna ilişkin olarak verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine dairemizin 2.7.1986 tarih ve 986/3881 E. 4099 K sayılı ilamıyla ilkv e ikinci senetlerin düzenleniş sebebi, ödeniş biçimi, temin olunan paranın kimin tarafından kullanıldığının tespiti ve olayın açıklığa kavuşturulması için davanın taraflarının istivabından sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği görüşüyle yaptığı bozmaya uyan yerel mahkeme bozma doğrultusunda tarafları dinledikten sonra bundan da aydınlatıcı bir sonuç çıkmadığını, yemin teklifine gerek görülmediğini, davalı savunmasının hayatın olağan akışına ve tecrübelerine uygun olmadığını kabul ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşamadığından kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiştir.
Kararı yasal süresinde davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacının iddiası kendisinin kefil olarak gösterilmesi gereken dava konusu bonoda asıl borçlu gibi gösterildiği hususuna dayanmaktadır. Davacı açıklanmasında bonoya imzasını atıp gittiğini ve bu olayın kendisinden sonra davalı ve 3. Şahıs alacaklı tarafından yapıldığını bildirmiştir. M.K.’nun 6. Maddesi hükmü gereğince herkesin iddiasını ispat etmesi gerekir. Davacı yazılı bir belge içeriğinin aksini iddia etmektedir. Böyle bir iddia ancak aynı kuvvette yazılı bir delille kanıtlanabilir. Oysa davacı böyle bir yazılı delil ibraz edememiştir. Olayda tanıkta dinlenemez. Bu itibarla davalının muhalefetine rağmen mahkemece tanık dinlenmesi de usule aykırıdır.
Bu durumda mahkemece esas borçlu değil fakat kefil olduğu konusunda davacının davalıya bir yemin teklif hakkı bulunduğu hususu davacıya hatırlatılarak sonucuna göre hüküm vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.