Mesajı Okuyun
Old 06-12-2009, 13:36   #12
msahinparlak

 
Varsayılan

arkadaşlar ilginiz için çok teşekkür ederim, icra mahkemesinin kararlarının kazıye-i muhakeme teşkil etmeyeceğine dair bir kaç karar buldum saygılar
3. Hukuk Dairesi 1989/9571 E., 1990/5935 K.
• ALACAK
• ALACAK DAVASI
• İCRA TETKİK MERCİİ KARARI
• KESİN HÜKÜM
• USUL
"İçtihat Metni"

T.C.
Y A R G I T A Y
Üçüncü Hukuk Dairesi

E. 1989/9571
K. 1990/5935
T. 25.6.1990


ÖZET : İtirazın kaldırılmasına ilişkin İcra Tetkik Mercii Kararları ancak icra
takibinin gerektirdiği hukuki sonuçları doğurur nitelikte olup HUMK.nun 237.
maddesinde nitelikleri belirlenen kaziye-i muhkeme teşkil etmez.

(1086 s. HUMK. m. 237)

Dava dilekçesinde, 188.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı
taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş;
hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, bonoya dayalı alacak takibine karşı itirazda bulunan davalının
itirazının kaldırılması ve takibin devamı için İcra Tetkik Merciine vaki
başvurusu üzerine İcra Tetkik Merciince itirazın reddedilmesinden sonra
davacı ağır ceza mahkemesinde sahtecilik suçundan yargılanmış, ancak
yargılama sırasında yapılan tahkikat sonunda sahteliğe konu yazı ve imzanın
davalıya ait olduğu saptanarak beraat etmiştir.

Davacı bu surette kesinleşen hukuki durum karşısında bonoya bağlı alacağının
tahsilini genel mahkemeden talep etmektedir.

Mahkemece, kesin hükmün varlığı ileri sürülerek dava red edilmiş ise de,
itirazın kaldırılmasına ilişkin İcra Tetkik Mercii kararları ancak icra
takibinin gerektirdiği hukuki sonuçları doğurur nitelikte olup HUMK.nun 237.
maddesinde nitelikleri belirlenen kaziye-i muhkeme teşkil etmez.

Davanın iddia ve savunma doğrultusunda tahkikatı icra olunarak sonucuna göre
bir karar verilmesi gerekirken kesin hükmün var olduğu gerekçesi ile reddi
doğru değildir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde
hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan
kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin
ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.6.1990
gününde oybirliğiyle karar verildi.

11. Hukuk Dairesi 2003/4149 E., 2003/11292 K.
• GÖREVSİZLİK KARARI
• İCRA TETKİK MERCİİ KARARI
"İçtihat Metni"
T.C.
YARGITAY
ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ
ESAS KARAR
2003/4149 2003/11292

YARGITAY KARARI

MAHKEMESİ : Konya 3.Sulh Hukuk Mahkemesi

GÜNÜ : 20.02.2003

SAYISI : 2002/1033 - 2003/209


Taraflar arasında görülen davada Konya 3.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 20.02.2003 tarih ve 2002/1033 - 2003/209 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin ortağı olup aidat borcunu ödemediğini, alacağın işlemiş faiziyle tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, % 40 icra-inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tetkik merciinde itirazın iptali davası açılmayacağını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının girişmiş olduğu takibe vaki itiraz üzerine icra tetkik merciince dava açtığı, tetkik merciince görevsizlik kararı verilerek, dava dosyasının sulh veya asliye hukuk mahkemesine gönderilmeyeceği, eğer Tetkik Mercii görevsiz olduğu kanısında ise davanın reddine karar vereceği, bundan sonra davacının İİK'nun 67 nci maddesi uyarınca bir yıllık süresi içerisinde genel mahkemelerde harcını yatırarak itirazın iptali ya da alacak davası açmasının gerektiği, işbu davanın ise harcı yatırılarak usulünce açılmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kooperatif aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itiraz etmesi nedeniyle, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı kooperatif, başlattığı icra takibi ile davalının aidatlardan kaynaklanan borcunun tahsilini amaçlamış, davalı borçlunun icra takibine vaki itirazı üzerine, İcra Tetkik Mercii'nde itirazın iptali davası açmıştır. İcra Tetkik Mercii'nin itirazın iptali davasında kendisini görevli görmemesi nedeniyle verilen görevsizlik kararının ardından dosya Sulh Hukuk Mahkemesine gelmiş, anılan mahkemece, İcra Tetkik Mercii'nin aralarında görev ilişkisi bulunmayan diğer mahkemelere görevsizlik kararı veremeyeceğinden bahisle, süresi içerisinde açılmayan itirazın iptali davasının reddine ilişkin temyize konu edilen karar verilmiştir.
İcra Tetkik Mercii ve icra iflas uyuşmazlıkları için kurulmuş özel bir yargı organıdır.İcra Tetkik Mercii'nin görevine giren işler İcra ve İflas Kanununda belirtilirken Tetkik Mercii'nin görevi dışında kalan ve mahkemelerin bakması gereken uyuşmazlıklar da yine İcra ve İflas Kanunu'nda açıklanmıştır.
Somut olayda temyiz nedeni olan husus, İcra Tetkik Mercii'nce, uyuşmazlığın genel mahkemeler olan Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, İİK.nun Tetkik Mercii'nce verilecek kararlardan hangilerinin temyizi kabil kararlardan olduğunu düzenleyen 363 ncü maddesinin 2 nci bendinde "göreve" ilişkin kararların da temyizi kabil kararlar arasında gösterilmiş olmakla, mercice görevsizlik kararı verilebileceği açıkça anlaşılmaktadır.
Tetkik Mercii'nce İİK.nun 68 nci maddesinin 2 ve 3 ncü fıkralarına uygun düşen uyuşmazlıklar nedeniyle ancak takibe vaki itirazın kaldırılması veya reddi kararı verilebileceği, bu gibi durumlarda görevsizlik kararı verilemeyeceği doktrinde tartışma konusu olmuş ise de, (Bkz. Prof. Dr. İ. Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, İst. 1982, sh. 202 vd.) somut olaydaki dava, İİK.nun 67 nci maddesinde düzenlenen ve esasen mahkemede açılması gereken "itirazın iptali" davası olmasına nazaran, Tetkik Mercii'nin görevi ile bağdaşmayan bu tür davada görevsizlik kararı verebileceği tartışmasız bir husustur. Nitekim, Yargıtay H.G.K.nun 19.11.2003 gün ve 2003/3 - 737 Esas ve 2003/700 Karar sayılı içtihadında da bu ilkeler çerçevesinde İcra Tetkik Mercii'in görevsizlik kararı verebileceği kabul edilmiştir.
O halde, mercice usulüne uygun bir görevsizlik kararı verilmesi ile görevli mahkemeye gönderilen iş bu davada, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.12.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



16. Hukuk Dairesi 2008/94 E., 2008/394 K.
• İCRA TETKİK MERCİİ KARARLARI
• KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
• KESİN HÜKÜM

"ÖZET"
İcra Tetkİk Mercİİ dar yetkİlİ bİr mahkeme olup, İlamIn İnfazI sIrasInda İcra memurunun İşlemİnİn şİkayetİ üzerİne verİlen karar taraflar yönünden kesİn hüküm oluşturmaz. DavacIlar dayanağI tapu kaydI revİzyon gördüğünden tapu kaydInIn kapsamInIn yenİden belİrlenmesİ ve taşInmaz müşterek mülkİyete dönüştüğünden paylar oranInda tescİlİne karar verİlmelİdİr.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında 469 ada 1 parsel sayılı 1.147.647,12 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kadim kullanım nedeniyle mer'a olarak tespit edilmiş ve kesinleşmiştir. Davacılar, yasal süresi içinde tapu kaydına dayanarak dava açmıştır.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli parselin 30.06.2007 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen kısmının Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile Şebinkarahisar Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2002/173-179 esas ve karar sayılı veraset ilamındaki payları oranında Ahmet mirasçıları adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar Mehmet ve arkadaşları ile davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere göre davacılar vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2- Davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı'nın temyiz itirazlarına gelince; mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesinin 1947/167 esas, 1948/184 karar sayılı dava dosyasında davacıların murisi Ahmet ile davalı Hazine arasında görülen "men'i müdahale davasında" çekişmeli taşınmazın mer'a olmadığı belirlenerek, davalı Hazine'nin müdahalesinin men'ine karar verildiği ve kesinleşen bu hükümle dava konusu taşınmazın mer'a olmadığının belirlendiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de, değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı taraf Haziran 1290 tarih 19 sıra numaralı sicilden gelen tapu kayıtlarına dayanmakta olup, kaydın yüzölçümü 14 dönüm iken Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Yargıtay denetiminden geçerek 03.05.1949 tarihinde kesinleşen 1947/167 esas, 1948/184 sayılı kararı ile 200 dönüme çıkarılmıştır. Kararın infazı sırasında, Hazine'nin icra memurunun işlemlerini şikayeti üzerine İcra Tetkik Mercii'nin 1953/3 esas, 1953/6 karar sayılı ilamıyla "Asliye Hukuk Mahkemesi ilamına konu taşınmazın miktarının sabit sınırlar içinde 600 dönümün üzerinde olduğuna ve icra memuru da aynı hudutlar içindeki taşınmazı teslim ettiğine göre Hazine'nin tüm itiraz ve şikayetlerinin reddine" dair karar verilmiş ve 13.11.1953 tarihinde Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Bu karar nedeniyle, tapu kaydındaki taşınmazın yüzölçümü 55 hektar 1.400 metrekare olarak değiştirilmiştir. Taraflar açısından Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1947/167 esas, 1948/184 sayılı kararının kesin hüküm teşkil ettiği ve bu şekilde tapu miktarının 200 dönüme çıktığında tereddüt bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık, İcra Tetkik Mercii'nin 1953/3 esas, 1953/6 sayılı kararının da taraflar yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı hususundadır. İcra Tetkik Mercii dar yetkili bir mahkeme olup, ilamın infazı sırasında icra memurunun işleminin şikayeti üzerine verilen karar, taraflar yönünden kesin hüküm oluşturmaz. Hal böyle olunca, Nisan 1954 tarih 49 sıra numaralı tedavül kaydında yüzölçümünün 55 hektar 1.400 metrekareye çıkarılmasının yasal dayanağı bulunmamakta olup, tapu kaydının miktarının 200 dönüm olarak kabulünde zaruret vardır. Davacılar dayanağı tapu kaydı dava dışı 149 ada 5 parsel sayılı taşınmaza 116563 metrekare olarak revizyon görmüştür. 149 ada 5 sayılı parselin miktarı olan 116563 metrekare 200 dönümden düşülmek suretiyle davacıların tapu kaydına kapsam tayini gerekir. Ancak tapu kaydı müşterek mülkiyete dönüşmüş olup, davacılar dayandıkları tapu kaydının müstakilen maliki değildirler. Bu durumda tapu kaydına geçerlik tanınacak miktardan davacıların paylarına düşecek yüzölçümü ile sınırlı olarak davanın kabulü gerekirken, dava dışı paylara dahi değer verilerek uygulama yapılması isabetsizdir. Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan şekilde tespit edilen ve tapu kaydı kapsamında kalan taşınmaz bölümünün tapu kaydındaki payları oranında davacılar adına tesciline karar vermekten ibarettir. Kabule göre de, adına tescile karar verilen kişilerin adlarının ve pay oranlarının karar yerinde gösterilmesi gerekirken, hükmün eki olmayan veraset ilamına atıf yapılarak tescil hükmü kurulması da usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 25.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.


11. Hukuk Dairesi 1995/8370 E., 1995/9323 K.
• İSTİRDAT DAVASI
• YEMİN HAKKI
"İçtihat Metni"
T.C.
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi

E. 1995/8370
K. 1995/9323
T. 18.12.1995



ÖZET : Davacı; davalının yetkili hamil olmadığını belgelerle kanıtlayamadığına
göre, dava dilekçesinde vs. demek suretiyle dayandığı yemin hakkının,
davacıya hatırlatılarak, sonucuna göre bir hüküm kurmak gerekir.

(1086 s. HUMK. m. 337-343)

Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce
verilen 18.7.1995 tarih ve 227-293 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı
vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği
anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı; muhatabı Bostanlı ..... Bankası Şubesi olan ve müvekkili tarafından
hamiline keşide edilmiş (5.000.000) TL. ve (6.000.000) TL. meblağlı iki adet
çekin kaybedildiğini, iptali için dava açıldığını, ancak, bilahare davalı
elinde olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin annesine ait işyerinde işçi
olarak çalışan davalının çekleri haksız olarak ele geçirdiğini ileri sürerek,
istirdadını talep etmiş, yargılama sırasında çek bedellerinin ödendiğini
açıklayarak davasını istirdada dönüştürmüştür.

Davalı vekili; fiilen davacının işlettiği işyerinde ustabaşı olarak çalışan
müvekkiline bir kısım ücretlerinin çek olarak ödendiğini savunarak, davanın
reddini istemiştir.

Mahkemece; iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran,
davacının annesine ait işyerinde önceden işçilik yapan davalıya ücretlerinin
bordro karşılığı ödendiği, davalının, çeklerin verilmesini gerektirecek
davacı ile aralarındaki iş ve hizmet bağlantısını ispatlayamadığı gibi ciro
ve temlik gibi nedenlere de dayanmadığı, bu itibarla çekleri haksız kuşkulu
ve iyiniyet dışı iktisap ettiği sonucuna varılarak davanın kabulü ile iki
adet çek bedeli toplam (11.000.000) TL.'nın istirdadına karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava konusu çek hamiline yazılı olup, davalı elinde bulunduğuna göre, dava
konusu çekin kaybolduğunun ve davalının meşru hamil olmadığı iddiasının ispat
külfeti davacı çek keşidesine ait bulunmaktadır. Mahkemece, davanın reddine
dayanak olarak davalının ücret alacağının bordrolarla ödendiği sonucuna
dayanılmış ise de, bu bordrolarda davalı imzası bulunmadığından bu kabul
şekli doğru görülmemiştir. Bu durum karşısında davacı davalının yetkili hamil
olmadığını belgelerle kanıtlayamadığına göre, dava dilekçesinde vs. demek
suretiyle dayandığı yemin hakkının davacıya hatırlatılarak sonucuna göre
hüküm kurmak gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz
itirazlarının reddi ile hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz
peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.12.1995 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.


19. Hukuk Dairesi 2008/6337 E., 2009/2466 K.
• HAVALE
• İSPAT YÜKÜ
• SENET BEDELİ

"ÖZET"
Özet: DavacI, dava konusu senet bedelİnİ ödedİğİnİ İddİa ettİğİne ve buna İlİşkİn banka havale dekontlarInI sunduğuna göre, davalI, yapIlan ödemenİn başka bİr alacakla İlgİlİ olduğuna İlİşkİn İddİasInI yazIlI olarak kanItlamalIdIr.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Dava, takibe konu 20.09.2001 tarihli ve 3500 USD bedelli bononun ödendiği gerekçesiyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davalı vekili, davalının dayandığı dekontların dava konusu bono ile ilgisi olmadığını, bu ödemelerin takibe konu senetler dışındaki borçlar için yapıldığını, taraflar arasında birden fazla alacak ilişkisi, yani birden fazla senet olduğunu, ödemelerin davaya konu senetlere ait olup olmadığının belli olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine, tedbir kararı olmadığından tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı, dava konusu senet bedelini ödediğini iddia etmiş ve buna ilişkin banka havale dekontları sunmuştur. Dekontların tarihleri senedin vade tarihinden sonra olup, içeriklerinde "senet karşılığı" açıklamaları bulunmaktadır. Kural olarak havale bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tediyesi amacıyla yapıldığının kabulü gerekir. Davalı, iddiaya konu ödemelerin dava konusu senetle ilgisi olmşyıp, başka bir alacakla ilgili olduğunu savunmuştur. Bu durumda yapılan ödemelerin başka bir alacağa yönelik olduğu yolundaki savunmasını davalı yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Başka bir ifade ile somut olayda ispat külfeti davalı taraftadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden, ispat külfetinin tayininde hataya düşülerek ve icapsız yemine de dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonu ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 30.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 1989/9571 E., 1990/5935 K.
• ALACAK
• ALACAK DAVASI
• İCRA TETKİK MERCİİ KARARI
• KESİN HÜKÜM
• USUL
"İçtihat Metni"

T.C.
Y A R G I T A Y
Üçüncü Hukuk Dairesi

E. 1989/9571
K. 1990/5935
T. 25.6.1990


ÖZET : İtirazın kaldırılmasına ilişkin İcra Tetkik Mercii Kararları ancak icra
takibinin gerektirdiği hukuki sonuçları doğurur nitelikte olup HUMK.nun 237.
maddesinde nitelikleri belirlenen kaziye-i muhkeme teşkil etmez.

(1086 s. HUMK. m. 237)

Dava dilekçesinde, 188.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı
taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş;
hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, bonoya dayalı alacak takibine karşı itirazda bulunan davalının
itirazının kaldırılması ve takibin devamı için İcra Tetkik Merciine vaki
başvurusu üzerine İcra Tetkik Merciince itirazın reddedilmesinden sonra
davacı ağır ceza mahkemesinde sahtecilik suçundan yargılanmış, ancak
yargılama sırasında yapılan tahkikat sonunda sahteliğe konu yazı ve imzanın
davalıya ait olduğu saptanarak beraat etmiştir.

Davacı bu surette kesinleşen hukuki durum karşısında bonoya bağlı alacağının
tahsilini genel mahkemeden talep etmektedir.

Mahkemece, kesin hükmün varlığı ileri sürülerek dava red edilmiş ise de,
itirazın kaldırılmasına ilişkin İcra Tetkik Mercii kararları ancak icra
takibinin gerektirdiği hukuki sonuçları doğurur nitelikte olup HUMK.nun 237.
maddesinde nitelikleri belirlenen kaziye-i muhkeme teşkil etmez.

Davanın iddia ve savunma doğrultusunda tahkikatı icra olunarak sonucuna göre
bir karar verilmesi gerekirken kesin hükmün var olduğu gerekçesi ile reddi
doğru değildir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde
hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan
kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin
ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.6.1990
gününde oybirliğiyle karar verildi.

11. Hukuk Dairesi 2003/4149 E., 2003/11292 K.
• GÖREVSİZLİK KARARI
• İCRA TETKİK MERCİİ KARARI
"İçtihat Metni"
T.C.
YARGITAY
ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ
ESAS KARAR
2003/4149 2003/11292

YARGITAY KARARI

MAHKEMESİ : Konya 3.Sulh Hukuk Mahkemesi

GÜNÜ : 20.02.2003

SAYISI : 2002/1033 - 2003/209


Taraflar arasında görülen davada Konya 3.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 20.02.2003 tarih ve 2002/1033 - 2003/209 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin ortağı olup aidat borcunu ödemediğini, alacağın işlemiş faiziyle tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, % 40 icra-inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tetkik merciinde itirazın iptali davası açılmayacağını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının girişmiş olduğu takibe vaki itiraz üzerine icra tetkik merciince dava açtığı, tetkik merciince görevsizlik kararı verilerek, dava dosyasının sulh veya asliye hukuk mahkemesine gönderilmeyeceği, eğer Tetkik Mercii görevsiz olduğu kanısında ise davanın reddine karar vereceği, bundan sonra davacının İİK'nun 67 nci maddesi uyarınca bir yıllık süresi içerisinde genel mahkemelerde harcını yatırarak itirazın iptali ya da alacak davası açmasının gerektiği, işbu davanın ise harcı yatırılarak usulünce açılmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kooperatif aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itiraz etmesi nedeniyle, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı kooperatif, başlattığı icra takibi ile davalının aidatlardan kaynaklanan borcunun tahsilini amaçlamış, davalı borçlunun icra takibine vaki itirazı üzerine, İcra Tetkik Mercii'nde itirazın iptali davası açmıştır. İcra Tetkik Mercii'nin itirazın iptali davasında kendisini görevli görmemesi nedeniyle verilen görevsizlik kararının ardından dosya Sulh Hukuk Mahkemesine gelmiş, anılan mahkemece, İcra Tetkik Mercii'nin aralarında görev ilişkisi bulunmayan diğer mahkemelere görevsizlik kararı veremeyeceğinden bahisle, süresi içerisinde açılmayan itirazın iptali davasının reddine ilişkin temyize konu edilen karar verilmiştir.
İcra Tetkik Mercii ve icra iflas uyuşmazlıkları için kurulmuş özel bir yargı organıdır.İcra Tetkik Mercii'nin görevine giren işler İcra ve İflas Kanununda belirtilirken Tetkik Mercii'nin görevi dışında kalan ve mahkemelerin bakması gereken uyuşmazlıklar da yine İcra ve İflas Kanunu'nda açıklanmıştır.
Somut olayda temyiz nedeni olan husus, İcra Tetkik Mercii'nce, uyuşmazlığın genel mahkemeler olan Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, İİK.nun Tetkik Mercii'nce verilecek kararlardan hangilerinin temyizi kabil kararlardan olduğunu düzenleyen 363 ncü maddesinin 2 nci bendinde "göreve" ilişkin kararların da temyizi kabil kararlar arasında gösterilmiş olmakla, mercice görevsizlik kararı verilebileceği açıkça anlaşılmaktadır.
Tetkik Mercii'nce İİK.nun 68 nci maddesinin 2 ve 3 ncü fıkralarına uygun düşen uyuşmazlıklar nedeniyle ancak takibe vaki itirazın kaldırılması veya reddi kararı verilebileceği, bu gibi durumlarda görevsizlik kararı verilemeyeceği doktrinde tartışma konusu olmuş ise de, (Bkz. Prof. Dr. İ. Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, İst. 1982, sh. 202 vd.) somut olaydaki dava, İİK.nun 67 nci maddesinde düzenlenen ve esasen mahkemede açılması gereken "itirazın iptali" davası olmasına nazaran, Tetkik Mercii'nin görevi ile bağdaşmayan bu tür davada görevsizlik kararı verebileceği tartışmasız bir husustur. Nitekim, Yargıtay H.G.K.nun 19.11.2003 gün ve 2003/3 - 737 Esas ve 2003/700 Karar sayılı içtihadında da bu ilkeler çerçevesinde İcra Tetkik Mercii'in görevsizlik kararı verebileceği kabul edilmiştir.
O halde, mercice usulüne uygun bir görevsizlik kararı verilmesi ile görevli mahkemeye gönderilen iş bu davada, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.12.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



16. Hukuk Dairesi 2008/94 E., 2008/394 K.
• İCRA TETKİK MERCİİ KARARLARI
• KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
• KESİN HÜKÜM

"ÖZET"
İcra Tetkİk Mercİİ dar yetkİlİ bİr mahkeme olup, İlamIn İnfazI sIrasInda İcra memurunun İşlemİnİn şİkayetİ üzerİne verİlen karar taraflar yönünden kesİn hüküm oluşturmaz. DavacIlar dayanağI tapu kaydI revİzyon gördüğünden tapu kaydInIn kapsamInIn yenİden belİrlenmesİ ve taşInmaz müşterek mülkİyete dönüştüğünden paylar oranInda tescİlİne karar verİlmelİdİr.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında 469 ada 1 parsel sayılı 1.147.647,12 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kadim kullanım nedeniyle mer'a olarak tespit edilmiş ve kesinleşmiştir. Davacılar, yasal süresi içinde tapu kaydına dayanarak dava açmıştır.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli parselin 30.06.2007 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen kısmının Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile Şebinkarahisar Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2002/173-179 esas ve karar sayılı veraset ilamındaki payları oranında Ahmet mirasçıları adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar Mehmet ve arkadaşları ile davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere göre davacılar vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2- Davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı'nın temyiz itirazlarına gelince; mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesinin 1947/167 esas, 1948/184 karar sayılı dava dosyasında davacıların murisi Ahmet ile davalı Hazine arasında görülen "men'i müdahale davasında" çekişmeli taşınmazın mer'a olmadığı belirlenerek, davalı Hazine'nin müdahalesinin men'ine karar verildiği ve kesinleşen bu hükümle dava konusu taşınmazın mer'a olmadığının belirlendiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de, değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı taraf Haziran 1290 tarih 19 sıra numaralı sicilden gelen tapu kayıtlarına dayanmakta olup, kaydın yüzölçümü 14 dönüm iken Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Yargıtay denetiminden geçerek 03.05.1949 tarihinde kesinleşen 1947/167 esas, 1948/184 sayılı kararı ile 200 dönüme çıkarılmıştır. Kararın infazı sırasında, Hazine'nin icra memurunun işlemlerini şikayeti üzerine İcra Tetkik Mercii'nin 1953/3 esas, 1953/6 karar sayılı ilamıyla "Asliye Hukuk Mahkemesi ilamına konu taşınmazın miktarının sabit sınırlar içinde 600 dönümün üzerinde olduğuna ve icra memuru da aynı hudutlar içindeki taşınmazı teslim ettiğine göre Hazine'nin tüm itiraz ve şikayetlerinin reddine" dair karar verilmiş ve 13.11.1953 tarihinde Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Bu karar nedeniyle, tapu kaydındaki taşınmazın yüzölçümü 55 hektar 1.400 metrekare olarak değiştirilmiştir. Taraflar açısından Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1947/167 esas, 1948/184 sayılı kararının kesin hüküm teşkil ettiği ve bu şekilde tapu miktarının 200 dönüme çıktığında tereddüt bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık, İcra Tetkik Mercii'nin 1953/3 esas, 1953/6 sayılı kararının da taraflar yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı hususundadır. İcra Tetkik Mercii dar yetkili bir mahkeme olup, ilamın infazı sırasında icra memurunun işleminin şikayeti üzerine verilen karar, taraflar yönünden kesin hüküm oluşturmaz. Hal böyle olunca, Nisan 1954 tarih 49 sıra numaralı tedavül kaydında yüzölçümünün 55 hektar 1.400 metrekareye çıkarılmasının yasal dayanağı bulunmamakta olup, tapu kaydının miktarının 200 dönüm olarak kabulünde zaruret vardır. Davacılar dayanağı tapu kaydı dava dışı 149 ada 5 parsel sayılı taşınmaza 116563 metrekare olarak revizyon görmüştür. 149 ada 5 sayılı parselin miktarı olan 116563 metrekare 200 dönümden düşülmek suretiyle davacıların tapu kaydına kapsam tayini gerekir. Ancak tapu kaydı müşterek mülkiyete dönüşmüş olup, davacılar dayandıkları tapu kaydının müstakilen maliki değildirler. Bu durumda tapu kaydına geçerlik tanınacak miktardan davacıların paylarına düşecek yüzölçümü ile sınırlı olarak davanın kabulü gerekirken, dava dışı paylara dahi değer verilerek uygulama yapılması isabetsizdir. Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan şekilde tespit edilen ve tapu kaydı kapsamında kalan taşınmaz bölümünün tapu kaydındaki payları oranında davacılar adına tesciline karar vermekten ibarettir. Kabule göre de, adına tescile karar verilen kişilerin adlarının ve pay oranlarının karar yerinde gösterilmesi gerekirken, hükmün eki olmayan veraset ilamına atıf yapılarak tescil hükmü kurulması da usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 25.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.


11. Hukuk Dairesi 1995/8370 E., 1995/9323 K.
• İSTİRDAT DAVASI
• YEMİN HAKKI
"İçtihat Metni"
T.C.
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi

E. 1995/8370
K. 1995/9323
T. 18.12.1995



ÖZET : Davacı; davalının yetkili hamil olmadığını belgelerle kanıtlayamadığına
göre, dava dilekçesinde vs. demek suretiyle dayandığı yemin hakkının,
davacıya hatırlatılarak, sonucuna göre bir hüküm kurmak gerekir.

(1086 s. HUMK. m. 337-343)

Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce
verilen 18.7.1995 tarih ve 227-293 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı
vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği
anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı; muhatabı Bostanlı ..... Bankası Şubesi olan ve müvekkili tarafından
hamiline keşide edilmiş (5.000.000) TL. ve (6.000.000) TL. meblağlı iki adet
çekin kaybedildiğini, iptali için dava açıldığını, ancak, bilahare davalı
elinde olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin annesine ait işyerinde işçi
olarak çalışan davalının çekleri haksız olarak ele geçirdiğini ileri sürerek,
istirdadını talep etmiş, yargılama sırasında çek bedellerinin ödendiğini
açıklayarak davasını istirdada dönüştürmüştür.

Davalı vekili; fiilen davacının işlettiği işyerinde ustabaşı olarak çalışan
müvekkiline bir kısım ücretlerinin çek olarak ödendiğini savunarak, davanın
reddini istemiştir.

Mahkemece; iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran,
davacının annesine ait işyerinde önceden işçilik yapan davalıya ücretlerinin
bordro karşılığı ödendiği, davalının, çeklerin verilmesini gerektirecek
davacı ile aralarındaki iş ve hizmet bağlantısını ispatlayamadığı gibi ciro
ve temlik gibi nedenlere de dayanmadığı, bu itibarla çekleri haksız kuşkulu
ve iyiniyet dışı iktisap ettiği sonucuna varılarak davanın kabulü ile iki
adet çek bedeli toplam (11.000.000) TL.'nın istirdadına karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava konusu çek hamiline yazılı olup, davalı elinde bulunduğuna göre, dava
konusu çekin kaybolduğunun ve davalının meşru hamil olmadığı iddiasının ispat
külfeti davacı çek keşidesine ait bulunmaktadır. Mahkemece, davanın reddine
dayanak olarak davalının ücret alacağının bordrolarla ödendiği sonucuna
dayanılmış ise de, bu bordrolarda davalı imzası bulunmadığından bu kabul
şekli doğru görülmemiştir. Bu durum karşısında davacı davalının yetkili hamil
olmadığını belgelerle kanıtlayamadığına göre, dava dilekçesinde vs. demek
suretiyle dayandığı yemin hakkının davacıya hatırlatılarak sonucuna göre
hüküm kurmak gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz
itirazlarının reddi ile hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz
peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.12.1995 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.


19. Hukuk Dairesi 2008/6337 E., 2009/2466 K.
• HAVALE
• İSPAT YÜKÜ
• SENET BEDELİ

"ÖZET"
Özet: DavacI, dava konusu senet bedelİnİ ödedİğİnİ İddİa ettİğİne ve buna İlİşkİn banka havale dekontlarInI sunduğuna göre, davalI, yapIlan ödemenİn başka bİr alacakla İlgİlİ olduğuna İlİşkİn İddİasInI yazIlI olarak kanItlamalIdIr.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Dava, takibe konu 20.09.2001 tarihli ve 3500 USD bedelli bononun ödendiği gerekçesiyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davalı vekili, davalının dayandığı dekontların dava konusu bono ile ilgisi olmadığını, bu ödemelerin takibe konu senetler dışındaki borçlar için yapıldığını, taraflar arasında birden fazla alacak ilişkisi, yani birden fazla senet olduğunu, ödemelerin davaya konu senetlere ait olup olmadığının belli olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine, tedbir kararı olmadığından tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı, dava konusu senet bedelini ödediğini iddia etmiş ve buna ilişkin banka havale dekontları sunmuştur. Dekontların tarihleri senedin vade tarihinden sonra olup, içeriklerinde "senet karşılığı" açıklamaları bulunmaktadır. Kural olarak havale bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tediyesi amacıyla yapıldığının kabulü gerekir. Davalı, iddiaya konu ödemelerin dava konusu senetle ilgisi olmşyıp, başka bir alacakla ilgili olduğunu savunmuştur. Bu durumda yapılan ödemelerin başka bir alacağa yönelik olduğu yolundaki savunmasını davalı yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Başka bir ifade ile somut olayda ispat külfeti davalı taraftadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden, ispat külfetinin tayininde hataya düşülerek ve icapsız yemine de dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonu ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 30.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.