Mesajı Okuyun
Old 26-11-2009, 01:36   #19
Hak Hukuk

 
Varsayılan

Sayın Kapbana, sizi tenzih ederek bu husustaki düşüncelerimi kendi adıma şöyle belirtmek istiyorum:
Trafik kazasında ölenin yakınları (anne, baba, kardeş vb) adına açılacak tazminat davasında ne miktar maddi veya manevi tazminat talep edilmelidir?Bunu Türkiye’de bilmenin imkan ve ihtimali kanaatimce bulunmamaktadır. Bu hususta bilgi sahibi olmanın tek bir yolu vardıreneme, sınama,yanılma metodu.Önümüze böyle bir olay geldiğinde, “miktar ne olmalıdır” diye çekine çekine etrafa bir şeyler sormaya çalışırız.(Hani, bir avukat bunu da bilmeyecekse! Misali.))Elde edebildiğimiz bilgiler dedikodu mahiyetini de aşmaz. Çaresizce kafadan bir rakamı koyup davayı açarız.Ta ki dosyamızdaki karar Yargıtay’dan geçinceye kadar. O takdirde ancak, göğsümüzü gere gere “konunun hakimiyim artık” deriz. Aslında Yargıtay’ın bize söylediği fazla bişey de yoktur: Onama kararı bilinen kalıplaşmış ifadeden ibarettir.
Deneme yanılma metodu dışında bir çözüm olmayışın esas nedeni zannımca Yargıtay içtihatlarının kapalı tutulmasıdır.
Avukatlar da bu toplumun aynı geminin içinde mesleklerini icra eden kişilerdir. Adam mal satmak için mağazanın her tarafını doldurmuş ama zahmet edip fiyat etiketlerini üstüne koymamış. Gerçekten ülkemizin her tarafında dükkanlarda marketlerde sergilenen malların yüzde doksanında etiket olmaz.Acaba sahibi, “canım sohbet ister, bana sorun ben size söylerim sesinizi duyabilmek için fiyat etiketi koymadım!” düşüncesiyle mi fiyatları müşterinin bilgisine sunmaktan kaçınıyor diyesi geliyor insanın. Halbuki fiyat etiketi olan işyerine daha çok müşteri gider.Şimdi, bir mağazada alabilir miyim diye bir malın fiyatının ne kadar olduğunu merak ettiğimiz halde sormakta çekingenlik yaşarız ya.
Velhasıl mağazalarda gördüğümüz kapalılık acaba neden Yargıtay kararlarında da aynen sürmektedir ülkemizde.Bir avukatın bir -eğer o davanın tarafı değilse- Yargıtay kararına ulaşması, kerpetenle diş çekmek kadar zor mu olmalıdır?
Bürolarımızın evlerimizin rafları kara kara kaplı kitaplarla dolu ve bu kitaplarda her şey var ama bir tek şey eksiktir: kaç lira tazminat!Evet içtihatlarda her şey anlatılır.Fakat zurnanın zırt dediği bu nokta hep es geçilir.Mağazadaki adam mala fiyat etiketi koymaz;onun düşüncesini hepimiz biliriz: bulabileceği saf birilerine malı yüksek bir fiyattan satabilmek. Ancak Yargıtay kararlarındaki –fiyat etiketi kadar önemli olan- ne kadar tazminat noktası niçin nokta nokta geçilmektedir. “Elimde fıstık gibi bir Yargıtay kararı var” anlayışının yersiz olduğu gösterilebildiğinde kaç lira maddi kaç lira manevi cevabını da elimizin altında rahatlıkla bulabileceğiz.Açık topluma doğru evriliyoruz olacak inşallah!Yakında artık miktarları saklayamayacaklar.
Yüksek Yargıtay kararlarındaki bu kapalılık sadece tazminat miktarları için değil, ceza miktarları bakımından da sürmektedir.Yayınlanan bütün ceza kararlarında ceza kanununun hangi maddesinin uygulandığı açık açık belirtilir ama ceza MİKTARI yazılı değildir.Halbuki hukukçuların en çok merak ettikleri de işte oradaki ceza miktarıdır;tıpkı mağazaya giren müşterinin olmasını en çok aradığı fiyat etiketi ve ilk tazminat davasını açacak olan avukatın merak ettiği tazminat miktarı olması gibi.