Mesajı Okuyun
Old 10-10-2006, 02:59   #36
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Son derece ilginç ve gerekli bir tartışma geliştirilmesi de gerekir

Sevgili arkadaşlar;

Ben sayın dikicinin bu tartışayı açarken boşanmanın da sadece idari bir işlemle yerine getirilmesini değil "daha kolay nasıl gerçekleştirilebileceğini" kastetdiğini düşünüyorum.

Burada uzlaşılan bir nokta var. evlenme taraf iradeleri ile oluşan bir akittir.

Peki bu aktin bozulması neden taraf iradelerine bağlı değildir? Uzlaşılmayan nokta bu.

Hukukumuza göre evlilik taraf iradelerinin beyanı ile gerçekleşir. Bu olamz ise olmaz koşuldur. Bu beyanın tutanağa geçirilmesi (deftere kaydı) kurucu değil açıklayıcıdır. Ancak bu sözleşmenin kurulmasının ve ÖZELLİKLE BOZULMASININ toplum açısından farklı özellikleri vardır. Bu nedenle bu sözleşme özel şekle bağlanmıştır.

Nedir bu özellikler?

Öncelikle aile kurumunun toplumu yeniden yaratan en güçlü kurum olduğunu unutmayalım. Bu yeniden yaratma kendinin/toplumun alışkanlıklarını ve değerlerini çocuklarına aşılama, onun senden farklı bir anlayışa sahip olmasını engelleme, sana verileni ona kabul ettirme anlamındadır. Bunu az veya çok herkes yapar.

Burada toplumsal yaşamı/hukuku biçimlendiren güçlerin çıkarı vardır. Önlar var olan statüyü sürdürmek istiyorlar ve "aile" dediğimiz kavram da bunun en önemli araçlarından birisi.

İki kişi birlikte yaşıyor. Değerler birbirine aktarılıyor. Değerler çatıştığında hadi ayrılalım diyemiyorsun. Devlet dur bakalım benden izinsiz olmaz diyor. Sonra çocuğun oluyor sen de sana aktarılmış olan değerleri ona aktarmaya başlıyorsun. Bir sistem için bundan daha emin bir yol olabilir mi? Burada "hayata atılmış, ekmek parası kazanmak zorında olan" insanların hem kendilerini hem de çocuklarını bu konuda kendiliğinden eğittklerini, muhalefet etmelerine engel olduklarını unutmamakta da yarar var.

Sonuçta her kuruluş/egemen sistem durağanlığı tercih eder. Burada devlet/sistem için kimin kiminle yttığı önemli değildir. O bununla ilgilenmez. Onun ilgilendiği şey kurulmuş yapının devam etmesidir. Böylece herkes ORTAK YAŞAMI SÜRDÜRMEK İÇİN bir şeylerden vaz geçecek, daha UYUMLU olacaktır. Bu durağanlık onun yaşamının devamı demektir. Hiç bir şey değişmez ise o da değişmeyecektir. Ama toplumda bir şeyler değişirse o da değişme riski ile karşı karşıya kalacaktır. Bu çerçevede de VERİLENİ AKTARAN aile kurumu onun en büyük güvencelerinden birisidir. Bu nedenle kurumu koruma altına almıştır.

Bu tartışmada ilgimi çeken ikinci konu kamu çıkarı.

Nedir kamu çıkarı? Hangi çocuğun kime verileceğine hakimin mi karar vermesi? Kime ne kadar nafaka bağlanacağına mı karar verilmesi? bunlar daha çok insani konulardır. Çocuğu ikisi de istemiyorsa hakim kuruma varacektir. Bir kimseye bu çocuk senin al bak denebilir mi? İstemediği bir çocuğun yetişmesi için gereken özeni gösterdiği nasıl denetlenecektir? Ya da tam tersi. İkisi de çocukları istiyor. Hakim hangi kıstaslara göre hangi çocuğu kime verecektir? Olayı, insanları, duygusal yaklaşımlarını ve tercihlerini bilmiyor ki.

Bence burada en iyi çözüm evlendikleri gibi trafların serbest irade ile ayrılmalarıdır. Bunun da en iyi yolu iki hukukçunun katılacağı bir sözleşme ile gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır. Örneğin bir boşanma sözleşmesinin tarafların avukatlarınca düzenlenmesi ve imzalanması sizce "taraflaın hakimce dinlenmesi"nden daha sakıncalı mıdır?

Sonuç olarak sayın Dikici'nin önemli bir sorunda tartışma açtığına inanıyorum Ancak bence bu olay taraflar ve avukatları/veya seçilmiş hukukçular tarafından düzenlenen ve imza altına alınan bir sözleşme ile yapılmalıdır. Burada gerek görülürse yargıç sadece sözleşmenin serbest irade ile yapılıp yapışmadığı konusunda bir kontrol/onay merci olmalıdır. Bu da ister komisyon oluşturulsun ister oluşturulmasın önceden alt yapısı oluşturulacağı için hakim açısından tek celselik bir sorundur.

Saygılarımla