Mesajı Okuyun
Old 23-11-2009, 14:51   #7
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/5023
Karar: 2005/1472
Karar Tarihi: 21.02.2005

ÖZET: İlamlı icra nedeniyle borçlu olmadığı parayı ödemek zorunda kalan borçlunun, İİK.nun 72.maddesi uyarınca, istirdat davası açmak hakkı bulunduğuna ilişkin İİK.nun 33/son madde hükmünden, borçlunun ilamlı icrada menfi tespit davası açamayacağı sonucuna varılmamalıdır. İcra mahkemesince icranın geri bırakılması talebi reddedilen veya icranın geri bırakılması yoluna hiç başvurmamış olan borçlu, ilamlı icrada, borcunu icra dairesine ödemeden önce, ilamın verildiği tarihten sonraki dönemde borcun itfa edilmiş olduğunu ileri sürerek, alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açabilir. Buna karşılık, borçlu, hükmün verildiği tarihten önceki dönemde borcun ödenmiş olduğunu ileri sürerek, istirdat davası veya menfi tespit davası açamayacağının ilke olarak kabulü gerekir.

(2004 S. K. 33, 41, 72) (1086 S. K. m. 237)

Taraflar arasında görülen davada Antalya Asliye 6. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 06.11.2003 tarih ve 2003/249-2003/1423 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından' istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı sigortanın Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi'ne açtığı dava üzerine verilen yetkisizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Sandıklı Asliye Hukuk Mahkemesi'nce karar verilmeden önce, müvekkilinin, davalı sigorta vekiline değişik tarihlerde haricen toplam 1.250.000.000 lira ödeme yaptığı halde, bu ödemelerin dava dosyasına yansıtılmadığını, 1.250.000.000 liranın 03.08.2000 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müvekkilinden tahsiline karar verildiğini ve bu ilamda yazılı asıl alacak, işlemiş faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tahsili için müvekkili aleyhine takip başlatıldığını ileri sürerek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, toplam alacak olan 3.062.500.000 TL. üzerinden % 40 kötü niyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının o dava sırasında ödediği 1.250.000.000 TL. kısmi ödemenin değişik tarihlerde ve geç yapıldığını, bir bölüm faiz borcunun devam ettiğini, ödenen meblağın sehven takip talebinde yer aldığını, bakiye takip borcunun miktarı belirlenerek, buna göre hüküm tesisi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, dosya kapsamına göre, davalı vekilinin beyanı dikkate alındığında davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile takibe konu alacak ile ilgili davacının borçlu olmadığının tespitine, asıl alacak miktarı olan 1.250.000.000 lira üzerinden % 40 kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalı alacaklı vekilinin, haricen tahsil ettiğini açıkça işbu davada kabul ettiği ve alındı belgeleriyle de sabit 1.250.000.000 lira için de takip başlatmakta kötü niyetli olduğunun kabulü ile davacı yararına kötü niyet tazminatı hükmedilmesinde bur usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava, ilama dayalı takip borcunun tamamına ilişkin menfi tespit istemine ilişkindir.

İlamlı icra nedeniyle borçlu olmadığı parayı ödemek zorunda kalan borçlunun, 72'nci madde uyarınca, istirdat davası açmak hakkı bulunduğuna ilişkin İİK.nun 33/son madde hükmünden, borçlunun ilamlı icrada menfi tespit davası açamayacağı sonucuna varılmamalıdır. Zira, aynı Kanun'un 41'nci madde hükmündeki genel yollama, 72'nci maddenin tümünü de kapsar. Menfi tespit davası, bir eda davası olan istirdat davasının öncüsü olup, menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğu açıktır. Buna göre, icra mahkemesince icranın geri bırakılması talebi reddedilen veya icranın geri bırakılması yoluna hiç başvurmamış olan borçlu, ilamlı icrada, borcunu icra dairesine ödemeden önce, ilamın verildiği tarihten sonraki dönemde borcun itfa edilmiş olduğunu ileri sürerek, alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açabilir. Alacaklı, İcra mahkemesinin icranın geri bırakılması talebinin reddi kararına dayanarak, menfi tespit davasına karşı kesin hüküm itirazında bulunamaz. Çünkü, icra mahkemesi kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Buna karşılık, borçlu, hükmün verildiği tarihten önceki dönemde borcun ödenmiş olduğunu ileri sürerek, istirdat davası veya menfi tespit davası açamaz. Çünkü, borçlunun bu iddialarını dava sırasında ileri sürmesi gerekirdi, aksi halin kabulü, maddi anlamda kesin hükme (HUMK.nun 237'nci maddesi) aykırı düşer.(Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, İstanbul, 2004, Sh.817,818)

Somut olayda, davacı yukarıda yapılan iddia özetinden de anlaşılacağı üzere, davacı, davalı olduğu o dava sırasında yaptığı ve dava sonunda aleyhine hükmedilen 1.250.000.000 lira, belgeli harici ödemenin o davanın davacı, işbu davanın davalı vekilince o dava dosyasında yansıtılmadığını ileri sürerek, menfi tespit isteminde bulunmasına ve o ilamı temyiz ettiğini iddia etmemiş olmasına, takip dosyası içeriğinden de temyiz ettiğinin anlaşılmamasına göre, o ilamın verilmesinden önceki dönemde yaptığı ödemeye ilişkin menfi tespit isteminde bulunamayacağının ilke olarak kabulü gerekir.

Ne var ki, davalı vekili, yukarıda yapılan savunma özetinden de anlaşılacağı üzere, 1.250.000.000 liranın toplam alacağından düşülerek, bakiyesine hükmedilmesi gerektiğini yanıt dilekçesinde kabul etmiş olup, bu kısmi kabulü çerçevesinde, mahkemece belirlenecek borç miktarı gözetilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile takip alacağının tamamına ilişkin davanın kabulü doğru olmamıştır.

Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.02.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları