Mesajı Okuyun
Old 09-11-2009, 20:44   #9
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

İİK 40. maddesi düzenlemesi karşısında; ilgili bu maddeye uyan bir durum var ise ve bu yol işletilebiliyorsa alacaklı durumunda olan kişinin gerek dava açmakta ve gerekse icra takibi yapmakta "hukuki yararı" olmadığı kanaatindeyim.
Eklenen Yargıtay kararlarından 4. Hukuk Dairesi kararı dışındakilere de katılmak mümkün değildir (diye düşünüyorum ).
Kararlarda Yargıtay "sebepsiz zenginleşme" hükümlerine binaen dava ikame edilebileceğini belirtmiş. Oysa ki Borçlar Kanunu 61 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmede "muteber olmayan, tahakkuk etmemiş sebep, ihtiyariyle ödeme" gibi unsurlar ilamlı icra sebebiyle ve icra tehdidi altında ödenen paranın iadesi için kullanılamaz (diye düşünüyorum ). Bunlardan maada; Kanunun düzenlemesi ile gösterilen bir yol vardır. Eğer dava ikamesi ve icra takibi yapılmasını hukuki kabul edersek bu halde, MAHKEMECE VERİLEN BİR KARARA MESNETLE icra takibinde bulunan alacaklıya "Mahkeme kararı yanlış olabilir; o yüzden kararın kesinleşmesini bekle, aksi takdirde ekstra vekalet ücreti, yargılama harç ve giderleri ödemek zorundasın" da demiş olacağız ki; bu, tüm Mahkeme kararlarını -zımni olarak- "kesinleşmeden icraya koyma" gibi bir sonuç doğuracaktır. Bu da hukuk mantığıyla örtüşmez (diye düşünüyorum )

Saygılarımla...