Mesajı Okuyun
Old 04-10-2006, 13:48   #8
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Kararlar arasındaki öncelikli fark, ilk kararda murisin muvafakatı ile yapılmış bir işlem var Muris bağışladım, sattım, vs. diyerek taşınmazın resmi memur tarafından oğullarından biri adına tescilini sağlıyor. Şekil yönünden uygunsuzluk ayrık düzenleme getiren yasalar nedeniyle ileri sürülemediğinden muvazaa da söz konusu olamıyor. Yalnızca tenkis mümkün. Peki ikinci karardaki fark ne? Burada muris işleme hiç katılmamış. Mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile yolsuz tescil yapılmış ve iddiaya göre muris de bunu bildiği halde askı ve 10 yıllık hak düşürücü süreler içerisinde dava açmamış. Burada murisin açık muvafakatı ile yapılmış bir bağış veya satış işlemi yok. Murisle korunan mirasçı arasındaki anlaşma, bir biçimde bu şekilde tescili sağlayıp, bu sağlandıktan sonra da 10 yıllık süreyi geçirip diğer mirasçıları dışlamak yönünde bir irade birliğinden ibaret. Yani murisin muvafakatı bu kez zımni. Dolayısıyla bu kez 3402 ve 766 sayılı yasalardaki şekle de uyulmayarak zımnen muvafakat edilmek suretiyle muvazaa oluştuğu kabul edilmiş. Yani MK'ya ve Gayrimenkullerin devrine ilişkin genel geçer kurallara ayrık düzenleme getiren özel yasalardaki şekillere de riayet edilmemiş ve muvazaa oluşmuş.