Mesajı Okuyun
Old 29-09-2006, 01:04   #1
ibreti

 
Varsayılan Muazzez İlmiye Çığ davası.. (TCK.m.125 ve 216)

Elif Şafak kadar dikkat çekmese de bir dava daha var gündemde.. Muazzez İlmiye Çığ aleyhine...
Sunuyorum;
----------
Uygarlıkların İzinde
OKTAY EKINCI

'Ulusal onur'umuz ve evrensel 'Sümerolog'umuz, türbanın tarihi
yüzünden yargılanacak!
Muazzez Ilmiye Çığ'ımıza saygı Kitabında 'türban' ın ilk kez
Sümerler'de 'genel kadınlar' ca kullanıldığını yazan Muazzez Ilmiye Çığ ile
yayıncı Ismet Öğütücü hakkında, 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme ve
aşağılama ile hakaret' iddialarıyla dava açıldı.
Yaklaşık 3 bin Sümer tabletinin anlamını tarih ve arkeoloji dünyasına
kazandıran 92 yaşındaki Çığ ise diyor ki: ''Bilimsel yazıyorum, yorum
yapmıyorum. Bilgiler Prof. Schmöckle 'nin kitabında da yer alıyor...''
Buna rağmen ceza yasasının 216. ve 125. maddeleri uyarınca 'hapsi'
istenebilen Çığ kimdir? 'Yeterince tanımayan' lar için özetleyelim:



KURTULUŞ SAVAŞI'NDAKI KIZ ÖĞRENCI
1914'te Bursa'da doğmuş. Ilkokulu, Kurtuluş Savaşı yıllarında ve kız
çocuğu olmasına rağmen Çorum'da okumuş. 1926'da Bursa Kız Muallim Mektebi'ni
kazanmış. 1940'ta Ankara'da Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde Hititoloji,
Sümeroloji, arkeoloji eğitimini tamamladıktan sonra da Istanbul Arkeoloji
Müzesi'nde 33 yıl çalışmış.
Müzenin depolarındaki çiviyazısı tabletler üzerinde yoğunlaşan Çığ
diyor ki: ''Örneğin biz, Cumhuriyete kadar evlenmeyi bilmezken binlerce yıl
öncenin Sümer mahkemelerine ait evlenme ilanları bile vardı...''
Bugün dünyada 'bir tarih abidesi' denilen '74 bin tabletlik çiviyazılı
belgeler arşivi' işte böylesine bir emektarlığın ürünü... Türkçenin yanı
sıra diğer dillerde de insanlığa sunulması, erişilmez evrensel düzeyini de
gösteriyor.
''Sümer şiirini, efsanelerini, törenlerini, dinlerini, günlük
yaşamlarını, hukuklarını, hatta mizahlarını yayımladıktan sonra yabancı
araştırmacılar da Sümer dininden Tevrat'a giren birçok konuyu ortaya
koyabildiler'' diyen Çığ, şimdi 'sanık' sayılmasına neden olan, türbanın 5
bin yıllık geçmişini belgelediği 'Kuran, Incil ve Tevrat'ın Sümerdeki
Kökeni' kitabıyla da uluslararası ününe ün kattı.
1972'de emekli olduktan sonra da 8 kitabına 5 kitap daha ekleyerek,
yaşamını araştırma ve 'aydınlatma' yla bütünleştirdiği için, Istanbul
Üniversitesi 2000 yılındaki 'fahri doktor' unvanıyla böylesi bir bilim
neferliğine teşekkür etti.
Peki, Dr. Muazzez Ilmiye Çığ'ı, bütün bu eşi bulunmaz birikimleri ve
engin tarih sevdasıyla 90'lı yaşlarında 'sanık' lığa yakıştırabilenler acaba
neyi 'sorgu' layacaklar?
Dava konusu 'Vatandaşlık Tepkilerim' kitabının 163. sayfasına
bakıyoruz: ''Çoktanrılı olan Sümer dininde, özellikle büyük tanrıların
mabetlerindeki isteyen kadınların kutsal görevlerinden biri de tanrının
gelini olarak 'genel kadın' lık yapmak. Diğer rahibelerden ayrılması için de
başlarını örtmeleri gerekirdi...''
Işte türbandaki bu tarihsel kökenin ilerleyen çağlardaki serüveni ise
şöyleymiş: ''Çok sonra IÖ 1600'lerdeki Asur kanunlarında evli ve dul
kadınların da başlarını örtmesi şart koşularak, yasal seks yapan mabet
fahişeleri gibi kabul edilmişler. Bu gelenek önce Yahudi kadınlarına, sonra
da Islam kadınlarına uygulanmış.''
Bütün bu bilgiler, 1997'de 'Ütopya' dergisinde yayımlandığı halde,
kimse ''başörtülülere hakaret var'' dememiş. 1995'te yayımlanan ''Kuran,
Incil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni'' kitabında da çok daha ayrıntılı
belgeleriyle yer aldığı halde dava açılmamış!..
Acaba şimdi ne değişti de aynı bilgilerin yargılanması gündeme
geliverdi? Yanıtını kendisi bakın nasıl veriyor:
''Hükümetin yaklaşımından kaynaklanıyor. Izmir'de bir avukat ihbarda
bulunmuş. Bu çocukların kafaları maalesef bozuldu.''

AB 'NIN ÖZGÜRLÜKÇÜLERI NEREDELER?
Böylesine bir 'zamanlama' yla başlatılan mahkeme süreci için Hikmet
Çetinkaya özetle şuna dikkat çekmişti; ''Acaba bugüne kadar kaç yazar, kaç
sanatçı, kaç aydın Çığ'ın yanında yer aldı?''
Aynı günkü gazete yazısında Orhan Birgit de demişti ki: ''Medya beş
bin yıllık türban gerçeğini anımsatan bilim kadınının sanık sandalyesine
oturtulmasına kılını kıpırdatmıyor.'' (Cumhuriyet, 22 Eylül 2006)
Çığ'a karşı bu aymazlığın nedenini ise Melih Aşık 19 Eylül 2006
tarihli Milliyet'te bakın nasıl vurgulamıştı: ''Ülke aleyhine yazıp
çizenlerin özgürlüğü konusunda pek hassas olan 'aydın' lardan, Çığ için ne
bir ses çıkıyor, ne bir nefes... Çünkü Muazzez Hanım cumhuriyetçi, laik,
Atatürkçü."
Işte bu nedenlerle 1 Kasım'da mahkemeye çıkacak bir 'bilge kahraman'
ımızın 'dava' için söyledikleri de Sümer tabletleri kadar ders verici değil
mi: ''Aldırmıyorum; çünkü vatandaşlık vazifemi yapıyorum...''
Evet... Ulusal onurumuz ve evrensel Sümeroloğumuz, türbanın tarihsel
gerçeğini belgelediği için sorgulanıyor.
Uygarlıkların birikimlerine asla vefasız olmayan insanlık tarihinin
ise 'suskun' demokratlarımızı; hatta Çığ'ın Avrupa tarihini aydınlatmasına
bile 'kayıtsız' kalan AB'cileri de bir gün mutlaka yargılayacağından o kadar
eminiz ki...
Cumhuriyet 28.09.2006