Mesajı Okuyun
Old 18-10-2009, 12:49   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hilmiseker
.....
Orhan Pamuk kararı, gerçeklikle yolunu ayıran bir potansiyele çağrı yapar. Düşünce özgürlüğünün geleneksel olanla tanımlanması, ideolojik kavramlarla beslenmesi, tekrarlanarak tanımlanması düşünceye patinaj yaptırmak, potansiyel gelişme dinamiklerini iğdiş etmek demektir. Düşünce özgürlüğü devlet aklının kıskacından çıkarılarak, doğal yaşamına bırakılmalıdır. Pamuk’un tarihi yorumlaması, düşünsel bir özerkliğin kullanılmasıdır. Kendince temellendirilmiş, yarışmayı bekleyen, öznel bir düşüncedir. Bu düşünce muhataplarınca çürütülmeye bırakılmalı ya da muhataplarının bu düşünceyle yarışmalarına izin verilmelidir. Gerçek doğasından kopmadan var olmayı seçmektedir. Diyalektik tasarım, gerçeğin yasalar ve yorumlarla dizayn edilmesini veya yatağının protez olanla değiştirilmesini, varlığına müdahale sayar. Müdahale, gerçeği karışma ölçüsünde sözde olana dönüştürür. Tarih yasalarla korunmaya muhtaç değildir. Öznel okumaları kaliye almaz. Yargı, düşünce özgürlüğüne müdahale etmekten olabildiğince uzak durmalıdır. Tarihin yargısını yasalarla önlemeyi bırakmalıdır. Muhtemel engelleri kaldırarak, bu yarıştan gerçeğin çıkması için elinden geleni yapmalıdır. Gerçeğin açığa çıkması, kuşkunun sonudur. Kuşkunun sonu, gerilimin bitmesidir. Yargıtay, içtihatlarıyla bu gerilimin sönümleyecek olanak ve kolaylıkları betimlemelidir. Düşünceye müdahale, yarışma kurallarına aykırılıkla sınırlıdır. Gelişim ve gerçeğin hizmetindeki bir tartışma ve düşünce özgürlüğü toplumun yararınadır. Gelişme, gerçekle aynı kulvarda yürümeyi, düşünceye borçludur.
...

Alıntı:
Yazan hilmiseker

...
Başka bir ifadeyle yasanın hukuku kuşatmasına, devlet aklının gerçeklik olarak lanse edilmesine, ideolojinin hukuka evirilmesine, düşünsel birlikteliğin gerekçeler üzerinden kurulmasına, inancın hükme dönüştürülmesine, gerçeklerin hukukla peçelenmesine, milliyetçiliğin hukukla ilişki kurmasına ve bireyin hukuk üzerinden aşağılanmasına onay vermektir.
Tarih istisna hukukunun yarattığı insanlık trajedisinin çarpıcı örnekleriyle doludur. Eylemlerle istisna yaratmak, tarih ve toplumla inatlaşmak, hukuka patinaj yaptırmaktır. Doğa kendisiyle inatlaşanı karşılıksız bırakmamıştır. Düşünceyle inatlaşmak, doğayla ve yaşamla zıtlaşmaktır. Özgün, özerk, özgür, özgül, özge ve özel olana sırtını dönerek, yaşamı yaşanmaz kılmaktır. Umarımız, bireylere özgün, özerk, özel, özge, özveri ve özgül yaşam vaad eden bir hukuk pratiğinin, egemen kılınmasıdır. Yargıtay, ülkenin düşünce özgürlüğünü bu parametrelere yaslayarak biricik olmayı denemelidir. Biricik olmak, devasa sorunlarla boğuşmaktan, halsiz düşen topluma nefes aldıracak önerilerle mümkündür.

Yeniden; işitmeye, konuşmaya ve soluk almaya başlamak gibi. Ne kadar teşekkür etsem azdır ..