Mesajı Okuyun
Old 14-10-2009, 18:55   #11
Av.Kaan

 
Varsayılan

Yetkisiz temsilciye yapılan ödeme hususunun da göz önüne alınması gerektiği kanaatindeyim. Bir yandan bu durumun müvekkil vekil arasında bir ilişki olduğu görüşüne de hak veriyorum ancak yine de temsilcinin yetkisiz olması ve bu kişiye ödeme yapanın bunu bilebilecek durumda olması hususu beni kararsızlığa itiyor.

Alıntıladığım HGK kararı yetkisiz avukata yapılan ödemeyi geçersiz sayan ifadeleri barındırıyor.


Alıntı:
<H4>T.C.
Alıntı:

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/19-249

K. 2002/258

T. 3.4.2002

• AHZU KABZ YETKİSİ ( Vekilin Yetkili Olmamasından Dolayı Vekile Verilen Paranın Kabul Edilmeyerek İcra Takibine Başvurulması )

• İTİRAZIN İPTALİ ( Para Çekmeye Yetkisi Olmayan Vekile Paranın Ödenmiş Olması Dolayısıyla Davalı Banka Hakkında İcra Takibine Geçilmesi - İtiraz )

• İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Para Çekmeye Yetkisi Olmayan Vekile Paranın Ödenmiş Olması Dolayısıyla Davalı Banka Hakkında İcra Takibine Geçilmesi - İtiraz )

• VEKALET ÜCRETİ VE YARGILAMA GİDERLERİ ( Ödemeyle Yükümlü Kılınılan Paranın Dışında Olması - Vekilin Özel Yetkiye Gerek Olmaksızın Alabileceği )

• YARGILAMA GİDERLERİ VE VEKALET ÜCRETİ ( Ödemeyle Yükümlü Kılınılan Paranın Dışında Olması - Vekilin Özel Yetkiye Gerek Olmaksızın Alabileceği )

818/m.388

1086/m.33,63

1136/m.171


ÖZET : Müddeabihi kabz için özel yetki gereklidir. Ödemeyle yükümlü kılınılan paranın dışında kalan yargılama giderlerini ( ve bu arada vekalet ücretini )müddeabihin dışında kalmış olması nedeni ile vekil, özel yetkiye gerek olmaksızın alabilir.
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.10.2000 gün ve 2000/307-945 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 19.6.2001 gün ve 2001/1013-4804 sayılı ilamı ile , ( ...Davacının taşıtının trafik kazası sonucu hasarlanması dolayısıyla davacı, sigorta şirketinin sorumluluğu bakımından şirkete başvuruda bulunmuş; daha sonra bu işinin takip ve sonuçlandırılması için üçüncü kişiye vekaletname vermiştir. Vekil, vekaletnameye dayanarak sigorta şirketinin yolladığı parayı davalı bankadan davacı adına almış ve yeni adres bırakmadan adresini terk ettiğinden davacının, onunla hesaplaşmasına olanak kalmamıştır.
Davacı, kabza ( para çekmeye )yetkisi olmayan vekile paranın ödenmiş olması dolayısıyla davalı banka hakkında icra takibine geçmiş; davalı banka, vekaletnamede kabz yetkisinin verilmemiş olduğu yolunda kesin bir ifadenin yer almamış olduğunu, aksine bu amaçla düzenlendiğinin kabulü gerektiğini belirtip, takibe itiraz etmesi üzerine davacı, itirazın iptali davasını açmış ve %40 icra inkar tazminatı istemiştir.
Yerel mahkemece, vekilin vekaletnamede ahzu kabza yetkisi bulunmadığı nedenine dayalı olarak istek doğrultusunda hüküm oluşturulmuştur.
BK'nun 388.maddesi uyarınca "vekalet akdinin şümulü mukavele ile sarahaten tespit edilmemiş ise taallük eylediği işin mahiyetine göre tayin edilir". Somut olayda, vekaletname sigortadan para alabilmeyi gerçekleştirmek için düzenlenmiştir. İşin mahiyetinden vekaletname, sigortanın saptadığı paranın alınmasını da kapsar niteliktedir. Özel yetki verilmesi gereken durumlar HUMK'nun 33 ve 63.maddeleriyle Avukatlık Kanununun 171/2 ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşuna Dair Kanunun 31. maddesinde yer almıştır. Bunun yanısıra, İçtihat ve öğretinin getirdiği sınırlamalar da bulunmasına rağmen, belirtilen bu hususlar konumuzla bağlantılı değildir. Ne var ki, yerel mahkeme, ahzu kabza özel yetki bulunmamasını hükmüne dayanak yapmıştır. Kabz için özel yetkinin yasal dayanağı, HUMK'nun 63 .maddesidir. Anılan maddede açıkça belirtildiği üzere "müddeabihi kabz" için özel yetki gereklidir. Ödemeyle yükümlü kılınılan paranın dışında kalan yargılama giderlerini ( ve bu arada vekalet ücretini )müddeabihin dışında kalmış olması nedeni ile vekil, özel yetkiye gerek olmaksızın alabilir. Olayımızda, mahkemece hüküm altına alınmış bir para söz konusu değildir. O nedenle de açık yetki verilmiş olması gerekmez. Amaç ve seçilen sözcüklerle vekil, bankadan parayı almakla yetkili kılınmış olmaktadır. Bu yönler gözetildiğinde, davalı bankanın parayı haksız olarak vekile ödemiş olduğu söylenemez.
Bu nedenlerle yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir..." )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 3.4.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Dava, davacının vekil edilenin, davaya konu olan parayı alma konusunda yetkili kılınmadığı halde, paranın davalı banka tarafından vekile ödenmesi nedeniyle, elde edemediği alacağının, vekilden ve bankadan alınması istemine ilişkindir.
Mahkeme, vekalette paranın vekile ödenmesi için vekalette açıklık bulunmadığı gerekçisi ile istem kabul edilmiştir.
Daire vekaletteki yetkinin yeterli olduğu gerekçesi ile yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Sorun vekaletle vekile söz konusu olan sigorta bedelini alma yetkisinin verilip verilmediğidir. Vekaletname, kazaya uğrayan bir aracın sigorta işlemleri için düzenlenmiştir. Duruksama yaratan bölümü, "... motorlu aracın hasara uğraması nedeniyle adıma tahakkuk etmiş ve edecek ne isim altında olursa olsun tüm sigorta bedellerini, mali masuliyet ve kasko..."biçimindedir. burada daire ve genel kurul "bedellerini" kelimesinden sonra, "almaya" kelimesinin varlığının kabul edilmesi gerektiği düşünülmüş olacak ki, yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Daire bozma ilamında belirtildiği üzere, somut olaya BK.nun 388. maddesinin uygulama olanağı yoktur. Vekil idenin vekile vermediği bir yetkiyi ve irade açıklamasının, yerine geçmek hukuka uygun olarak kabul edilemez. Davalı banka dahi davaya karşı verdiği cevapta vekaletteki ifadelerin duraksama yaratacak nitelikte olduğunu, iş yoğunluğu nedeniyle ödeme yaptıklarını belirterek bu açıklaması ile vekalet yetki olmadığını ve böylece kusurunu kabul etmiştir. Vekaletnamede, vekile davacı adına tahakkuk eden paranın alınması için yetki verilmediğinden yerel mahkeme kararının gerekçesi değiştirilerek sonucu bakımından doğru olan kararın onanması gerektiği düşüncesindeyim.
</H4>

Ayrıca aşağıdaki karar açıkça yetkisiz vekile yapılan ödeme ile borcun ödenmiş olduğu kabul edilemeyeceğini belirtmiş.

Alıntı:
<H4>T.C.
Alıntı:

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 1995/8285

K. 1995/9461

T. 14.12.1995

• ÖZEL YETKİ ( Ahzu Kabze Yetki Verilmediği Halde Avukatın Alacağı Haricen Tahsil Etmesi )

• İPOTEĞİN KALDIRILMASI DAVASI ( İcra Takibinde Borcun Ahzu Kabze Yetkili Olmayan Avukata Ödendiği İddiası )

• VEKALET ( Ahzu Kabze Yetkili Olmayan Avukata Haricen Yapılan Ödeme Borcun Ödendiğini Göstermez )

• AHZU KABZ ( Vekilin Özel Yetkisini Gerektirmesi )

818/m.386

1086/m.63

743/m.800


ÖZET : Ahzu-kabza yetki vermeyen vekâletnameye dayanarak icra takibine girişen, ancak borcun ödendiği hususu müvekkili ( alacaklı ) tarafından kabul edilmediği gibi, bilahare borçlunun vekâletnamesini alarak ipoteğin kaldırılması ( fekki ) davası açan vekilin haricen tahsil ettiği borcun ödenmiş kabul edilmesi, prensip olarak mümkün değildir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 9.12.1994 gününde verilen dilekçe ile ipöteğin kaldırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, davanın kabulüne dair verilen 4.7.1995 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davalı tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, ipoteğin kaldırılması istemine yöneliktir. Davalı, borcun ödenmediğini savunmuş, mahkemece istem gibi karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir.
Gülnar İcra Dairesi'nin 1988/200 sayılı dosyasında, davalı Ümmüye tarafından dava konusu taşınmaz kaydındaki ipoteğin paraya çevrilmesi istenmiştir. icra dosyasında alacaklı vekili olan Av. Yılmaz, 26:9.1989 tarihli İcra Müdürlüğüne verdiği yazılı beyanı ile ipotek bedelinin tamamını borçludan haricen tahsil ettiğini bildirmiştir. Av. Yılmaz'ın,11.11.1985 tarih ve 4355 nolu genel vekaletnamesinde alacaklı tarafından ahzu-kabza yetki verilmediğine göre, prensip olarak bu borcun ödendiği kabul edilemez. Av. Yılmaz, aynı tarihte borçlunun vekaletini alarak eldeki davayı açmış ve ipotek bedelinin ödendiğini ifade etmiştir. Ancak, ahzu-kabza yetki vermeyen vekaletname ile yaptığı takipte alacağı haricen tahsil ettiğini ve alacaklıya ödediğini bildirmesine karşılık alacaklı davalı bu paranın kendine verilmediğini savunduğuna göre, davacıya adı geçen vekilden davalıya parayı ödediğine dair delillerin istenmesi ispatına imkan verilmesi ve tüm deliller birarada değerlendirilerek sonucuna göre bir karar kurulması gerekirken, ahzu-kabza yetki vermeyen vekaletnameye istinaden vekilin haricen tahsil ettiği borcu ödenmiş sayarak, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan hükmün ( BOZULMASINA ), peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 14.12.1995 günü oybirliği ile karar verildi.
</H4>

Bu durumda kuruma karşı açılacak davadan netice alınamayacağı kanaatindeyim. Tek yapılabilecek yetkisiz vekile dava açmaktır .

Kolay gelsin...