Mesajı Okuyun
Old 21-09-2006, 01:37   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Davanın sonucunu beklemeye gerek yoktur. Söz konusu şart Avukatlık Kanununa uygundur. Vade tarihinde borç ödenmediği takdirde istifa edebilirsiniz. Hiçbir sakınca yok bana göre. Tabi istifa beyanınızın müvekkile ulaşmasını sağlayınız. Şartın bozucu şart niteliğinde olduğuna katılamıyorum. Zira burada akit kurulmuş taraflar için hüküm ifade etmeye başlamıştır. Şarta bağlı sözleşmelerde şartın gerçekleşmesi ile sözleşmenin baştan itibaren hiç kurulmamış sayılması sonucunu doğurur. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde edimlerin yerine getirilmemesi halinde karşı tarafa fesih hakkı tanınması bozucu şart değildir. Tarafların yüklendiği edimler kanunun tabiriyle "meşkuk hadise" kabul edilemez. Sözleşme yapıldığı andan itibaren iki tarafı da borç altına sokmuştur. Edimlerin yerine getirilmesi Ahde vefa ilkesinin olağan gereğidir "meşkuk hadise" niteliğinde değerlendirilemez. Burada kararlaştırılan edimin yerine getirilmemesi halinde tek tarafa fesih yetkisi veren bir şarttır. Edimini yerine getirerek işe başlayan Avukat lehine bir tek taraflı fesih hakkı tanınmıştır. İşe başladığı anda ücretin tümünü hak edeceği ise Avukatlık Kanunu gereğidir. Vadenin dolmasıyla icra takibi yapılabilir. Böyle bir durumda dileğim bu kişi icra takibi esnasında geldiğinde "parayı ödeyeyim devam et" teklifinin reddedilmesi ve parasının sonuna kadar alınıp çatır çatır yenmesidir, tabi işinize karışmak olmaz. Ayrıca aşağıdaki karar edimlerin yerine getirilmemesi durumunda tanınan fesih şartının infisahi şart olmadığına ilişkindir.

**************
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI - YEMİN - İŞLETMENİN DEVRİ - BOZUCU YENİLİK DOĞURUCU ŞART - YEMİN YÖNELTME HAKKINI HATIRLATMA
Karar Tarihi : 22.11.2004
Karar No : 11316
Karar Yılı : 2004
Esas No : 2065
Esas Yılı : 2004
Daire No : 11
Daire : HD
**************
(2004 S. K. m. 67) (818 S. K. m. 152) (1086 S. K. m. 345)
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Alanya Asliye 2.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 09.50.2003 tarih ve 1998/464-2003/330 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin işlettiği bir restaurantın içindeki demirbaş ve menkul mallarla birlikte işletilmesinin 06.06.1996 tarihli sözleşme ile ( 20.000 ) Alman Markı karşılığında davalıya devrettiğini, işletmenin devredilmesine rağmen davalının borcunu ödemediğini, bu hususta girişilen icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini ve %40 icra-inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu işletmenin müvekkiline devredilmediğini, müvekkilinin ise anılan meblağdaki devir bedelini ödediğini, davacının buna rağmen işletmeyi üçüncü kişilere devrettiğini, ayrıca sözleşmede 20.06.1996 tarihine kadar taraflardan birisinin edimini yerine getirmemesi halinde sözleşmenin kendiliğinden fesholacağının kararlaştırıldığını savunarak, davanın reddini istemiş, %40 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, noterde düzenlenen 06.06.1996 tarihli sözleşme ile davalının açıkça işletmeyi devraldığını ve borcunu 20.06.1996 tarihinde ödeyeceğinin bildirdiği, davalının işletmeyi devralmadığına ve borcunu ödediğine ilişkin savunmalarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, ( 22.209 ) Alman Markı üzerinden itirazın iptaline ve takibin devamına, %40 icra-inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre ve dava konusu devir sözleşmesinde devir bedelinin tamamının 20.06.1996 tarihine kadar ödenmemesi halinde sözleşmenin kendiliğinden fesholunacağına ilişkin hükmün, BK.nun 152 nci maddesi anlamında bir bozucu yenilik doğurucu şart niteliğinde olmamasına, kaldı ki devir bedelinin esasen ödendiğinin davalı tarafından savunulmak suretiyle bu hususun benimsenmiş bulunmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak davalı vekilinin sunduğu cevap dilekçesinde "her türlü kanıt" denmek suretiyle yemin deliline de dayanılması karşısında mahkemece HUMK.nun 345 nci maddesi uyarınca yemin yöneltme hakkının davalıya hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.