Mesajı Okuyun
Old 03-10-2009, 21:16   #2
Av.Feridun Yurtsever

 
Varsayılan

Ben adli tıp raporunu esas alarak, A'nın eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığını düşünüyorum. Zira raporda ölümün bıçak darbeleri nedeiyle mi yoksa meydana gelen yangın nedeniyle mi meydana geldiği şüphelidir. Bu nedenle şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince teşebbüs aşamasında kalan bir öldürmeden bahsedilmesi gerekir. Kaldı ki; raporda da olaya tanık olanların ifadesinde de yangın başlamadan önce maktulün yaşadığına dair tespitler yar almaktadır. Kısmen işinize yarayabileceğini düşündüğüm bir kararı ekliyorum Saygılar

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

E:2003/1-196
K:2003/212
T:08.07.2003

765 s. TCKm.29,62,448,456,457

Kasten adam öldüRmeye Kalkişmak suçundan sanık E.A.'in TCY.nın 448, 62, 51/1, 59. maddeleri uyarınca 10 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince 14.02.2002 gün ve 326-40 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1.
Ceza Dairesince 20.11.2002 gün ve 3238-4267 sayı ile;
"Kastın öldürmeye yönelik dulunduğunun sair kanıtlarla netleştirilemediği delici - kesici - batıcı alet yaralanmalarında; iç organlara nüfus eden ancak önemli ölçüde tahribata neden olmayan darbenin tek olduğu ahvalde, eylemle açığa çıkan kastın yaşam hakkına yöneldiğini kuşkulu kılacağına ve kuşkunun da lehe yorumlanacağı ilkesinden hareketle yaralama kastıyla hareket edildiğini kabul etmek gerekeceğine ilişkin süreklilik kazanan uygulama karşısında; tek nafiz darbe ile mağdurun hayati tehlike geçirmesine ve yirmibeş gün iş ve güçten engellenmesine neden olan sanığın, TCY.nın 29/son maddesi hükmü de değerlendirilerek, Yasanın 456/2, 457/1. maddelerince cezalandırılması gerekirken dosyada dayanağı bulunmayan engellemelerin varlığına ve saldırının devamını bu engellemelerin sonlandırdığına işaretle öldürmeye tam kalkışmaktan suça vasıf verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise; 31.01.2003 gün ve 484-28 sayı ile;
"Dosyada mevcut 14.11.2001 tarihli Kadıköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporunun tetkikinde, mağdurda biri sağ pektoral adele üzerinde 2 cm, diğeri sol kaburga aralığının ön claviculer hat üzerinde olmak üzere iki adet kesici delici alet yarasının 4. kaburga üzerini sıyırarak toraksa girmediği, diğer yaranın ise toraksa girdiği belirtilmektedir. Yani yaralardan biri mağdurda hayati tehlikeyi ve 25 gün iş ve güçten kalmayı meydana getirmiş ise de sol kaburgadaki yaranın
4. kaburgaya isabet etmesi sonucu toraksa girmediği anlaşılmaktadır. Bu durum sol taraftaki bu ikinci yaranın mağdurun hayati bölgesi olan göğüs bölgesine vurulduğunu, ancak mağdurun şansı sonucu diğeri kadar etkili olmadığı, sanığın kastı açısından her iki darbenin aynı mahiyette olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Bu nedenle yüksek Yargıtay'ın yaralardan sadece birinin hayati tehlike yarattığı ve öldürme kastının olmadığı şeklindeki görüşüne mahkememiz katılmamıştır.
Her iki yaranın mağdurun hayati bölgesine yönelmesi aynı bölgeye birden fazla bıçakla vurulması, tartışma birkaç kişi arasında meydana gelmekle birlikte kavganın sanıkla mağdur arasında olması, bu kavgada sanığın hakkındaki rapordan anlaşılacağı gibi her hangi bir travmatik darbeye maruz kalmaması, mağdurun yaralanması sonrasında bağırarak olay yerinden kaçması, yani sanık kendiliğinden bıçakla vurma hareketlerini bırakmayıp mağdurun kaçması ve olay yerine kalabalığın gelmesi sonucu sanığın olay yerinden kaçtığı gibi hususlar nazara alınarak sanığın yaralama kastıyla değil öldürme kastıyla hareket ettiğine kanaat getirilmiştir." gerekçesi ile ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcıhğının "onama" istekli 11.06.2003 günlü tebliğnamesi ile Birinci
Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, kasten adam öldürmeye kalkışmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suç niteliğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Sonuçlarını bilerek ve isteyerek fiili işleme iradesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. Öldürme kastının varlığı, öğreti ve yerleşmiş yargısal kararlarda;
a)Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
b)Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
c)Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti
d)Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,
e)Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği,
f)Olay sonrası mağdura yönelik davranışları, başka bir anlatımla olayın kendine özgü tüm özellikleri dikkate alınarak saptanmalıdır.
Somut olayda suç niteliğinin belirlenebilmesi için dosyadaki tüm kanıtların birlikte ele alınarak değerlendirilmesi zorunludur.
Mağdur C.K. kolluk tarafından alınan ifadesinde; olay günü akrabası H.B.ile birlikte arkadaşları olan ve olay yerinde otobüs bileti satan M. adlı kişiyi ziyarete gittiklerini, aynı yerde otobüs bileti satan tanımadığı kişilerin yanlarına gelerek arkadaşları M.'a "burada bilet satmayacaksın, burayı terk edeceksin" demeleri üzerine, araya girerek yaptıklarının ayıp olduğunu, birbirlerini idare etmeleri gerektiğini söylediklerini, bu kişilerin yanlarından ayrıldıklarını ve 15 dakika sonra ikisinin yanlarına gelerek bunlardan birisinin bir şey söylemeden aniden bıçakla kendisine vurmaya başladığını, göğsünden iki bıçak yarası aldığını, onları tanımadığını, şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Duruşmada, arkadaşı M.'un yemek yemeğe giderken yerine bakmasını söylemesi nedeniyle onun elindeki biletleri aldığını, satarken 5-10 dakika sonra daha önceden tanımadığı sanığın yanına gelerek hiçbir şey sormadan elindeki bıçakla üç darbe vurduğunu, birisinin kalbinin üzerine, bir tanesinin sağ akciğere, birinin de koltuk altına isabet ettiğini, sanığın bıçak darbelerine devam edeceğini ancak koşarak olay yerinden kaçarak kurtulduğunu, halen tedavisinin devam ettiğini, kendisinin veya arkadaşlarının sanığı bilet satmaktan men etmek için tehdit etmelerinin söz konusu olmadığını, şikayetçi olduğunu belirtmiştir.
Sanık E.A. kolluk tarafından alınan ifadesinde; Kadıköy bölgesinde değişik otobüs duraklarında İETT bileti satarak geçimini sağladığını, olay günü saat 18.30 sıralarında yanında arkadaşları A., F. ve A. olduğu halde Altıyol'da bulunan otobüs durağında bilet sattıkları sırada, bir hafta öncesinde kendisini tehdit etmeleri nedeniyle tanıdığı üç kişinin önüne gelerek ellerinde bulunan seyyar bilet tezgahını acıp kendisinin sattığı fiyattan bilet satmaya başladıklarını, yaptıklarının ayıp olduğunu, aynı ^erde kendisinin bilet sattığını, baska yer gitmelerini soylediğinde "sen sus, burada biz bilet satacağız" dıye bagırarak uzerine saldırdıklarını, kendisini kurtarmak bakımından üzerinde bulunan ekmek bıçağını çekerek üzerine saldıranlardan birisinin göğüs kısmına doğru iki defa sapladığını, bu kişinin geriye doğru kaçtığını, durakta bulunan bir bayana çarptıktan sonra aşağıya doğru kaçtığını, kendisinin de önceden tanıdığı O. adlı kişinin "polis" diye bağırarak elindeki bıçağı atmasını isteğinde bıçağı yere bıraktığını, evine gidip üzerini değiştirdikten sonra karakola giderek teslim olduğunu beyan etmiştir.
Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda ve duruşmada özünde benzer şekilde anlatımda bulunmuş, ayrıca olaydan bir hafta önce kendisini tehdit edenler arasında mağdur C.'in bulunmadığını, diğer arkadaşlarının kendisini tehdit ettiklerini söylemiştir.Tanık H.B. kollukta; otobüs durağına doğru gelirken yaklaşık 10 m. kala mahalleden arkadaşı olan C.K.'ya birisinin bıçak salladığını gördüğünü, bu kişinin aynı yerde bilet satan bir kişi olduğunu, yanlarına vardığında bıçaklanan arkadaşının koşarak kaçtığım, bıçaklayan kişinin ise olay yerinde kaldığım ancak elinde bıçak görmediğini beyan etmiştir. Asliye Ceza Mahkemesinde, olay günü mağdur C. ile birlikte, Kadıköy Altıyol'da seyyar olarak bilet satmakta olan arkadaşları M.'un yanına gittiklerini, M. ile yemeğe giderlerken biletleri C.'e bıraktığını, yemek dönüşü sanığın, mağdur C.'in göğüs kısmına bıçakla vurmakta olduğunu gördüklerini, bir anda mağdurun kaçmaya başladığını, sanığın ise küfür ederek bağırmakta olduğunu, bilet satmaması için sanığı tehdit etmediklerini belirtmiş, Ağır Ceza Mahkemesinde de benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Tanık M.Ç. kolluk tarafından alınan ifadesinde; olay günü arkadaşı C.K. ile birlikte İETT bileti satmak için Kadıköy Altıyol'daki duraklara gittiklerini, tanımadığı 3 kişinin yanlarına gelerek orada bilet satmamalarını söylediklerini, aralarında sözlü tartışma çıktığını, adını olaydan sonra öğrendiği sanık E.A.'m, elinde bıçakla hızla arkadaşı C.'in üzerine saldırarak iki üç defa göğsüne doğru salladığını, sonra Rıhtım yönüne doğru kaçtığını, yaralanan arkadaşını hastaneye götürdüğünü beyan etmiştir. Duruşmada, olay günü otobüs bileti satarken arkadaşları C.K. ile H.B.'ün geldiklerini görünce biletleri mağdur C.'e bırakarak yemek yemeğe gittiğini, sanığın da az ileride bilet satmakta olduğunu, yemekten dönerken sanığın elindeki bıçağı mağdur C.'e salladığını fark ettiğini, mağdurun kendisini korumak için o sırada oradan geçmekte olan bir kızı saçlarından tutarak kendisine siper almaya çalıştığını ve ileriye Hoğru atılarak kaçmaya başladığını, oraya gelen bir polisin sanığın elindeki bıçağı almaya calıştığını fark ettiğini'soylemistir. Savunma tanığı A.U., olay günü Kadıköy Altıyol'da sanık E. ile birbirlerine yakın yerlerde bilet sattıkları sırada tanımadığı bir kişinin sanığın yanına gelerek ona yumrukla vurduğunu ve biraz ileride bekleyen kisilerin yanına gittiğini fark ettiğini, sanığın karakola gittiğini söyleyerek olay yerinden ayrıldığım, biraz sonra tekrar aynı yere döndüğunde mağdur C.'in tekme ile sanığa vurduğunu fark ettiğini, bundan sonra olanları karanlık nedeniyle goremediğini, ancak mağdur C.'ın bagırarak kaçtığını gördüğünü, olaydan bir hafta öncesinden zaman zaman tanımadığı bir takım kişiler tarafından sanığın bilet satmaması için tehdit edilmekte olduğunu, ancak mağdur C.'i ilk defa olay günü gördüğünü beyan etmiştir.
Savunma tanığı H.S., bıçaklama olayını görmediğini, yaklaşık 50 m. uzaklıkta olduğunu, olaydan 10 gün kadar öncesinden itibaren zaman zaman arkadaşı olan sanığın yanına tanımadığı bazı kişilerin gelerek, olay yerinde bilet satmamasını söyleyip onu tehdit ettiklerini bildiğini belirtmiş, tanık A.F. da bu tanık gibi anlatımda bulunmuştur. Mağdur hakkında Özel Vatan Hastanesince 17.10.2001 ve Adli Tıp Kurumu Kadıköy Adli Tabipliğince 14.11.2001 tarihlerinde düzenlenen raporlarda; sağ pektoral adale üzerinde 2 cm. sol 4. kaburga aralığının ön claviculer hat üzerinde olmak üzere 2 adet kesici-delici alet yarası bulunduğu, soldaki kesici delici alet yarasının 4. kaburga üzerini sıyırarak toraksa girmediği, diğerinin ise toraksa girdiği, sağ hemitoraksta hemo-pnömotoraks ve üst lob akciğer laserasyonu nedeniyle toraks tüpü konulduğu, müşahade amacıyla yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındığı, sağ hemopnömotoraks ve sağ akciğer yaralanmasj ile müterafik arızalarının kişinin hayatını tehlikeye maruz kıldığı ve 25 gün iş ve gücüne engel olacağı belirtilmiştir.
Bu kanıtlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanık E.'in aşamalarda birbiriyle uyumlu ve tanıklarca da doğrulanan beyanlarına göre, olay yerinde bilet satışı nedeniyle aralarında başlayan tartışmanın bilahare kavgaya dönüşmesi üzerine mağduru ele geçmeyen bıçağı ile biri hayati tehlikeye neden olacak şekilde sol 4. kaburga aralığının ön claviculer hat üzerinde olmak üzere akciğer yaralanmasına yol açan bir halde, diğeri hayati tehlikeye neden olmayacak şekilde 4. kaburga üzerini sıyıracak halde olmak üzere yaraladığı, eylemine devam etme olanağı olduğu halde kaçan mağduru takip etmeyip eylemini sürdürmeyerek, suçta kullandığı bıçakla olay yerinden kaçtığı, aniden gelişen olayda hayati bölgelerin bilinçli olarak seçilmediği, sanıkla mağdur arasında öldürmeyi gerektirir bir husumet bulunmadığı, sanığın kastının bu belirlemeler ışığında öldürme olmayıp, yaralama olduğu anlaşılmaktadır. Neticenin ağırlığının, yani mağdurun hayati tehlike geçirmiş olması ve iki darbe bulunmasının temel ceza belirlenirken TCY.nın 29. maddesi hükmü gereğince nazara alınması gerekir. Yerel Mahkemece kanıtların yanlış değerlendirilmesi sonucunda dosya kapsamına uymayan gerekçelerle, birden fazla darbe bulunduğundan bahisle eylemin adam öldürmeye kalkışmak suçuna uyduğu kabul edilerek direnme kararı verilmesi isabetsizdir.Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul Üyesi ise, "Yerel Mahkemenin direnme gerekçeleri yerinde olup, usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 08.07.2003 tarihinde tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğu ile karar verildi.