Mesajı Okuyun
Old 16-09-2006, 21:42   #3
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:

**************
TİCARET ŞİRKETLERİ/ ANONİM ŞİRKET
Karar Tarihi : 30.01.1985
Karar No : 270
Karar Yılı : 1985
Esas No : 6072
Esas Yılı : 1984
Daire No : 11
Daire : HD
**************
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 12.9.1984 tarih ve 1458-208 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı şirket yönetim kurulu ve ayrıca müdahil tarafından istenilmekle; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı Celal, kendisinin de ortağı olduğu...Yapı A.Ş.nin halen tasfiye halinde bulunduğunu, önceki tasfiye memurları ile bazı ortakların şahsi çıkar çabalarına girmeleri üzerine mahkemece azledilen tasfiye memurları yerine yenilerinin tayin edildiğini, ancak anonim şirketin 26.6.1984 günlü genel kurul toplantısında şirkete ait taşınmazların satışı ile ilgili olarak gündemde bir madde olmadığı halde taşınmazların açık arttırma ile satışına gündem dışı olarak karar verildiğini ve bazı konularda ise toplantının bir aydan uzak bir güne tehir olunduğunu ileri sürerek, 26.6.1984 günlü genel kurul toplantısında şirkete ait taşınmazların satışı ile ilgili olarak gündemde bir madde olmadığı halde taşınmazların açık arttırma ile satışına gündem dışı olarak karar verildiğini ve bazı konularda ise toplantının bir aydan uzak bir güne tahir olunduğunu ileri sürerek 26.6.1984 günlü genel kurul kararının iptalini istemiştir.
Davalı anonim şirketin tasfiye memurlarından ikisi ilk oturumda davayı aynen kabul ettiklerini bildirmişler; aynı oturumda davalı anonim şirketin yönetim kurulu Başkanı A. Rıza ve Üyesi Alaattin'de hazır bulunmuşlar, sonraki dilekçelerinde de davanın reddini istemişler ve davaya müdahil olarak katılan ...El Anonim Şirketi de davalı şirketin ortağı olduğunu ve ancak genel kurul kararında bir usulsüzlük bulunmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkeme, tasfiye memurlarının şirketi temsile, sulh ve feragata yetkili bulunduğu ve davayı kabul etmiş oldukları nedeni ile davanın kabulüne ve 26.6.1984 günlü genel kurul kararının iptaline karar vermiştir.
Kararı, tasfiye halinde...Yapı A.Ş. adına yönetim kurulu ile müdahil... El A.Ş. vekili temyiz etmişlerdir.
Tasfiye memurları 21.9.1984 günlü dilekçeleri ile mahkeme kararını tebellüğ ettiklerini ve temyizden feraget eylediklerini bildirmişlerdir.
1 - Öncelikle gerek davada tasfiye halindeki anonim şirket adına beyanda bulunan ve davayı kabul ettiklerini bildiren tasfiye memurlarının ve gerekse aynı şirket adına duruşmada bulunan yönetim kurulu başkan ve üyelerinin ve müdahilin sıfatları ve temyiz yetkileri üzerinde durulması gerekmektedir.
Gerçekten TTK.nun 440. madde yollaması ile aynı Yasanın 219. maddesi hükmünce: (Tasfiye halinde bulunan şirketi mahkemelerde ve hariçte temsil selahiyeti, tasfiye memurlarına aittir. Tasfiye memurları, şirket için faydalı gördükleri takdirde sulh, feragat ve kabule... selahiyettardırlar). Ancak hemen belirtmek gerekir ki, tasfiye memurlarının temsil yetkisi sınırsız olmayıp ancak tasfiye işlemleri ile ilgili ve şirket menfaatleri ile sınırlı ve 3. şahıslara karşı tasfiye halindeki şirketi temsil ve ilzam edebilme yönlerinde toplanmaktadır. Zira tasfiye sona erinceye ve ticaret siciline tescil oluncaya kadar şirketin hükmi şahsiyeti devam etmektedir. Tasfiye memurlarının temsil yetkileri bu ilkeler içinde sınırlı olduğu gibi, TTK.nun 321. maddede açıklandığı üzere genel kurulca da bir kısım yetkilerinin kısıtlanması, ilan ve tescili mümkün olup esasen temsil yetkisine dayanak yapılan işlemlerin de ana sözleşmeye ve şirket kurul kararlarına aykırı olmaması gerekmektedir. Şirketin hükmi şahsiyeti ve tasfiyeye kadar organlarının faaliyetleri süreceğinden ana sözleşme ve yasa gereği genel kurul ve yönetim kurullarının görevleri ile ilgili olarak gerekli toplantıları yapıp kararları vererek yerine getirmeleri tabii bulunmaktadır.
Bu davada da şirket genel kurulunun almış olduğu (taşınmazların teker açık artırma ile satışına) dair kararın iptali paydaşlardan birisi tarafından istenmiş ve davalı olarak doğrudan doğruya tasfiye halindeki anonim şirket hükmi şahsiyeti gösterilmiştir. Ancak mahkemeye şirketi temsilen hem yönetim kurulu başkan ve üyesi ve hem de iki tasfiye memuru gelmiş ve tasfiye memurları davayı kabul ettiklerini bildirmişler ve bu beyanları esas alınarak davanın kabulü ile genel kurul kararını iptaline dair mahkemece verilen kararı da temyiz etmeyeceklerini dilekçeleri ile açıklamışlardır. Duruşmalarda bulunan yönetim kurulu bu kararı temyiz etmiş; aynı tarafa iltihak eden müdahil de aynı doğrultuda temyiz isteminde bulunmuştur.
Şu duruma göre, şirket genel kurulunca alınan kararda taşınmazların teker teker açık arttırma ile satışına gidilmesi öngörülmüş iken, bir ortağın bu kararın yolsuzluğu ve yasaya aykırılığından söz ederek açtığı iptal davasında bu ortağın görüşüne katılarak davayı kabul ettiklerini bildiren tasfiye memurları ile şirket arasında menfaat çatışması ve görüş ayrılığı doğmuş bulunmaktadır. TTK.nun 440. maddede tasfiye memurlarının ancak şirket için faydalı gördükleri taktirde sulh ve feragat ve kabule selahiyattar olduklarıda belirtilmiştir. Öyle ise bu durumda tasfiye memurlarının aslında 3. şahıslara karşı ve şirket yararına var olan temsil yetkilerinin sınırının aşıldığı, şirketi ve şirket adına mahkemeyi bağlayıcı bir beyan olarak kabul edilemeyeceği ortadadır. Esasen TTK.nun 443. maddesine göre ancak A.Ş. genel kurulu aksine karar vermedikçe aktiflerin pazzarlık sureti ile satışan tasfiye kurulunca ve aktiflerin toptan satışına ise genel kurulca karar verilebilir; olayda ise genel kurulca verilmiş aktiflerin toptan satışına dair bir karar olmayıp taşınmazları teker teker açık artırma ile satışı kararlaştırılmış iken bu kararın iptali yolunda davayı kabul ettiklerini bildirmek suretiyle, tasfiye memurları sözü geçen madde hükmüne de aykırı davranmış bulunmaktadırlar. Kaldı ki, anonim şirket hükmi şahsiyeti hasım gösterilerek açılmış olan bu davada şirketi temsil ve şirket adına beyanda bulunmak şirket menfaatleri ile ters düşer. Bu, tasfiye memurlarının yetkisi içinde olmayıp yine duruşmaya gelmiş olan (yönetim kurulu)nun yetkisi içinde bulunmaktadır. Bu nedenle yetkili yönetim kurulunca dava kabul edilmeyip ayrıca iş mahkemenin iptale dair kararı temyiz edilmiş bulunduğundan, tasfiyle memurlarının ne duruşmadaki kabulleri ne de mahkeme kararını temyiz etmeyeceklerine dair beyanları temsil yetkisi sınırları dışında kaldığından şirketi bağlayıcı hukuki sonuç doğurmayacaktır. Şu hale göre, gerek şirket yönetim kurulunun, gerekse müdahilin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekli bulunmuştur.
2 - İşin esasına gelince: Davacı, 26.6.1984 günlü şirket genel kurulu kararının iptali davasına dayanak olarak, gündemde taşınmazların satışı ile ilgili bir madde bulunmadığını ve ayrıca diğer bazı konularda karar alınamadığından bir aydan uzak güne ikinci toplantı için tehir kararı alındığını ileri sürmektedir. Sözü edilen genel kurul gündemi incelendiğinde 6. ve 7. maddelerinde (tasfiyeye tabi parseller hakkında görüşme) ve (dilekler) bölümleri aslında çok geniş kapsamlı olup tasfiye haline girmiş şirketin taşınmazlarının şu veya bu şekilde satışını da kapsar nitelikte bulunmaktadır. Buna dayanarak, genel kurul şirkete ait taşınmazların teker teker (açık artırma) ile satışını kararlaştırmıştır. Bunun dışında gündemin 5. maddesinde şirketin borçları ile ilgili olarak birinci toplantıda karara varılamadığından ikinci toplantı için Eylül'ün 2. yarısı belirlenmiştir. TTK. 377. maddede yer alan bilanço müzakereleri dışında genel kurul toplantılarının bir aydan daha uzun tarihe talik edilmesini engelleyici bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Davada ise, bilanço müzakeresi ile ilgili gündem ve müzakere söz konusu değildir. Davacının iptalini istediği genel kurul kararı altında, dava açma şartı olan (karara muhalif kaldığına dair bir şerh) yer almadığı görülmektedir. TTK. 381. maddeye göre, bu durumda davacı ortağın iptal davası açma hakkı dahi söz konusu olamaz. Ancak davacı mutlak butlan sebebleri olduğunu ileri sürerek bu davayı açmış bulunmaktadır. Fakat incelenen genel kurul toplantısı ve kararı ile eklerinde, toplantı ve karar nisapları hakkında esasen bir itiraz bulunmadığı gibi, şirket sermayesinin tamamı 104 pay olup 26.6.1984 günlü genel kurula 81 pay sahibi katıldığı ve (taşınmazları teker teker açık artırma ile satışına) 81 mevcudun 54 oyu ile karar verildiği görülmektedir. TTK.nun 443/son maddesine göre aktiflerin toptan satılmasına dair genel kurul kararlarında aynı Yasanın 388/3. maddesindeki ağırlaştırılmış nisaplar aranacak ise de 26.6.1984 günlü genel kurulda toptan satışa ait bir karar alınmamış ve sadece taşınmaz parsellerin teker teker açık artırma ile satışına karar verilmiştir ki, bu durumda TTK. 372 ve 378. maddeler hükmünce adi nisapla yani şirket sermayesinin en az 4'te 1'ini temsil eden pay sahiplerinin huzuru ile toplanmış ve oyçokluğu ile karar alınmış bulunması nedeniyle bu yönü ile de 26.6.1984 günlü genel kurul kararı geçerli bulunmaktadır.
O halde açıklanan nedenlerle bu davada iptali istenen genel kurul kararı yasaya uygun bulunduğu halde, esasen işin esası incelenmeksizin sadece bu dava için şirketi temsile yetkili sayılamayacak ve menfaat çatışması nedeni ile temsil yetkisi kabul edilemeyecek olan tasfiye memurlarının geçersiz bulunan "davayı kabul" beyanlarına değer verilerek, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukardaki nedenlerle tasfiye halinde....Yapı A.Ş. adına yönetim kurulu ve ayrıca müdahil... El A.Ş. nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,temyiz eden vekilleri duruşmaya gelmediğinden duruşma için avukatlık parası olmadığına,ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edenlere iadesine,30.1.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.

Şirket yalnızca bu gayrimenkul ve üzerindeki fabrikadan ibaret ise kararda belirtildiği gibi aktiflerin toptan satışı, dolayısıyla tasfiyeye ilişkin bir karar söz konusudur. Bu durumda ağırlaştırılmış nisap (388) gerekir. Ancak şirketin sair aktifleri de var ise 372'deki adi nisap yeterli görülüyor. Ancak detaylarda neler gizlidir bilemiyoruz. Niyet eğer her şeyi satıp tasfiye etmek ise usulüne uygun bir tasfiye kararı almaya çalışılarak hareket edilmesi daha doğrudur. 100'lerce ortak ve mirasçısının iptal davası açmak için sıraya girebilecekleri düşünüldüğünde usule riayet etmek ve onların da haklarını korumak gerekir..