Mesajı Okuyun
Old 29-07-2009, 07:40   #5
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Kesin sürenin düzenlenmiş olmasının amacı yargılamanın uzamasını önlemektir. Haliyle davalı müvekkiliniz iki celsedir gidip "kendini vekil ile temsil ettireceğini" ifade etmiş ise bu durumun yargılamayı uzatıyor oluşu nedeni ile hakim bu yönde bir ara kurmuş olabilir. Ancak elbette hiç kimsenin kendini vekil ile temsil ettirme zorunluluğu bulunmadığından bu yönde kurulan ara kararın herhangi bir hükmü yoktur. Benim kanaatimce de hakimin amacı davaya cevap verilmesini sağlamak.

Dolayısıyla burada müvekkilinizin kaybı sadece davaya cevap süresini geçirmiş olması yönünden söz konusu olacaktır. Ancak böyle bile olsa bence kendini vekil ile temsil ettirmeyen kişi şayet davaya cevap süresi içerisinde cevaplarını sunmamış ise o aşamadan sonra kendini vekil ile temsil ettireceğini dahi söylese [davaya cevap süresi içerisinde HUMK m.197 uyarınca bir süre uzatımı talep etmemiş ise (etti ise de Mahkemece kabul olunmalı elbette)] zaten yasal süreden sonra davanın inkarı kapsamında kalan hususları ileri süremeyeceği kanaatindeyim. Burada verilen süre, kesin süre mi normal süre mi kısmı o nedenle çok da önemli değil.

Cevap yönünden, davanın inkarı kapsamı dışında ileri süreceğiniz yeni hususlar yok ise zaten durumun sizin için sorun yaratmayacağı düşüncesindeyim. Ama bahsettiğiniz durumda ben karşı yan vekili olsam, yasal süresi içerisinde sunulmayan cevap dilekçesinde, davanın inkarı kapsamı dışında kalan hususları kabul etmiyorum derdim Ancak karşı yan muvafakat ederse savunmayı genişletebilirsiniz, dolayısıyla normalde cevap dilekçenize yazacağınız ne varsa siz yine de yazın derim.
Ayrıca boşanma davalarının kamu düzenini de ilgilendiren bir yanı olduğundan hakimler de daha farklı yaklaşabiliyor.

Yargıtay HGK 05.02.1992 tarihli 1991/4-588 E. 1992/30 K. sayılı kararı; "Davaya süresinde cevap verilmemesinin başlıca iki sonucu vardır. Bunlardan ilki, davanın esasına girilmesi durumudur. Örneğin, davalı artık ilk itirazda bulunamaz. İkincisi ise davalının davayı inkâr etmiş sayılmasıdır. Davalı inkâr çerçevesi dışında, savunmayı genişletme yasağı içine girmiş olur."