Mesajı Okuyun
Old 28-07-2009, 22:50   #20
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yeshilim
12. Hd 20.9.1988 87/9098,88/9957

17.6.1987 tarihinde yapılan takip talebinde muteriz O.`a takip yöneltilmemiştir. İİK.nun 58. maddesi gereğince 14.1.1988 tarihinde icraya vaki beyanla takip muteriz borçluya da tevcih edilmiştir. TTK.nun 730. maddesi yolu ile uygulanması gerekli 662. maddesinde açıklandığı gibi takip talebinde bulunulmasının zamanaşımını keseceği, takip talebinin vaki olduğu tarihte TTK.nun 726. maddesinde yazılı zamanaşımının cereyan ettiği nazara alınmadan diğer borçlular hakkında yapılan takip tarihi esas alınarak TTK.nun 663. maddesi nazara alınmadan itirazın reddolunması isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görülmekte merci kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 20.9.1988 gününde, oybirliğiyle karar verildi.

Alıntı:
Yazan yeshilim
4 Hd. 29.06.1976 76/2723,6408
Kural olarak, başvurma ve peşin harç ödenmek kaydıyla icra harçlarının ödendiği tarihte yapılan takip, Borçlar Hukuku bakımından ( alacağın sadece takip konusu yapılan kısmı için ) zamanaşımını kesen nedenlerdendir. ( Borçlar Kanunu m.133/2, 136; Türk Ticaret Kanunu m.662 ). Bunun için, ödeme emrinin düzenlenip borçluya tebliğ edilmiş olmasına dahi lüzum yoktur. Hatta, yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebinin ve ayrıca borçlunun şikayeti üzerine ödeme emri iptal edilse dahi, böyle bir takip isteğinin aynı kural uyarınca zamanaşımını keseceği, doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. ( Baki Kuru - İcra ve İflas Hukuku - Cilt: I - İcra Hukuku - Ankara 1965 - Sayfa 103 vd. ) Yeter ki, takip talebinin hangi alacağına ilişkin olduğu ve borcun sebebi hakkında kuşkuya yer olmasın ve takip, diğer sıhhat şartlarını ihtiva etsin ( İ.Postacıoğlu - İcra Hukuku Esasları - İstanbul 1958 - Sayfa 105 vd ) ( Kuru- age - 105 vd., 109 vd. ). Bu şartların tümüne uyulmak suretiyle, takip talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Bundan başka, bir alacağın ilamsız takibe konu teşkil etmesi için, bu alacağın belirli ( liquide ) para alacağı olarak alacaklı tarafından talep edilmesi yeterlidir. Alacağın menşei itibariyle belirli bir para borcu olarak doğmuş olması lazım gelmez. Bu itibarla, haksız eylemden doğan alacak dahi ( maddi ve manevi tazminat alacağı dahil ) ilamsız icra yoluyla istenebilir. Alacaklı tarafından borçlusundan talep edilen paranın miktarında uyuşmazlık olması, ancak borçlunun itirazına yol açabilip, itiraz durumunda uyuşmazlık olması, itiraz durumunda;
- İtirazın tetkik mercii tarafından halledilir nev`iden bulunmaması, ilamsız icra mekanizmasının harekete geçmesine, yani icra memuru tarafından ödeme emrinin düzenlenmesine engel değildir. Bu durum yalnız itiraz vukuunda alacaklıyı mahkemeye müracaata mecbur bırakabilir ki, bu sorun ayrı bir konudur ( Postacıoğlu - ağe - Sayfa 96 vd. ) ( Kuru-ağe Sayfa 113,135 ).
Bu bakımdan, Borçlar Kanunu`nun 133. maddesinin 2. bendi hükmünce geçerli bir icra kovuşturmasının zamanaşımını keseceği açıkca belirtilmiş olmasına ve davacı hakkında 21.3.1975 gününde yaptığı icra kovuşturması ile zamanaşımını kesmiş bulunmasına ve icra memurunun, icrayı ileri safhaya götüren her işlemi ile zamanaşımı yeniden kesilip, yeniden kesilen zamanaşımı ile aynı uzunlukta yeni bir süre işlemeye başlayacağına ve son kesilme gününden itibaren, aynı zaman aşımı süresi içinde ( BK m.60 ) dava açılmış olduğuna göre, davaya devam ile işin esası incelenip, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan ilkelere ve yasa hükümlerine aykırı düşen bazı düşüncelerle davanın zamanaşımı nedeni ile reddedilmiş olması, bozmayı gerektirir.


Saygılarımla...