Mesajı Okuyun
Old 21-07-2009, 16:35   #2
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Bu durumda bence;

Senede dair iddialarınızla birlikte aradaki ticari ilişkinin olmadığı ve senedin karşılığının malen veya nakden alınmadığı iddiası temelinde menfi tespit davası açmaktan başkaca bir yol mümkün değildir.

Alıntı:
T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 1999/4472
Karar: 1999/5076
Karar Tarihi: 21.09.1999

...

Öte yandan, Yargıtay'ın oturmuş içtihatlarına göre; "açığa atılan imzanın üst kısmının anlaşma (amaç) dışı doldurulup işleme (icra takibine) konulduğu yolundaki iddianın (ya da savunmanın) HUMK'nun 288 ve 290. maddeleri uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması gerekir.


ve


Alıntı:
T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/2475
Karar: 2005/11664
Karar Tarihi: 25.11.2005

...

TTK'nun 737. maddesine göre, borçlu emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak <senedin hükümsüzlüğüne> veya <senedin metninden anlaşılan> def'ilerle alacaklıya karşı şahsen haiz olduğu def'ileri ileri sürebilir.

<Senedin Hükümsüzlüğüne> ilişkin def'iler ise; nisbi veya mutlak def'iler olup, mutlak defiler herkese karşı ileri sürülebilir. Senedin iradeyi fesada uğratan sebeplerden ötürü iptali kural olarak ancak senedin tarafına karşı istenebilir. Bu şekilde düzenlenen senedin usulüne uygun olarak başkasının eline geçmiş olması halinde bu tür def'iler ancak karşı tarafın kötüniyetli veya ağır kusurunun bulunduğunun ispatı halinde 3.kişiye karşı ileri sürülebilir. Doktrinde de iradeyi fesada uğratan hallerde senedin üçüncü kişilerin eline geçmiş olması halinde bu tür def'ilerin <görünüşte itimat> prensibi uyarınca ancak <kötü niyetli yahut ağır kusurlu muktesibe> (TTK.598) karşı ileri sürülebileceği ve imza sahibinin iradesinin muamelattaki emniyet ilkesi karşısında geri planda kalacağı ileri sürülmektedir. (Burcu Kalkan, Prof.Dr. Ergun Özsunay'a Armağan, Vedat Kitapçılık/2004, s.101-102)

Somut olayda davaya konu senedin hukuka aykırı bir biçimde ve ihkak-ı hak suretiyle davacının elinden alındığı ceza dosyası ile anlaşıldığından ve bu durumda davacının lehtar Abdullah ile aralarında hukuka uygun bir ilişkinin bulunmadığı hususu bu davalıya karşı ileri sürülebileceğinden davalı (lehtar) Abdullah hakkındaki davanın kabulü gerekir. Diğer davalı Savaş senedi ciro yoluyla eline geçiren yetkili hamildir. Senedin davacının elinden hukuka aykırı bir biçimde çıktığının, bu davalının kötüniyetli olduğunun veya ağır kusurunun bulunduğunun davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Bu husus kanıtlanmadığından davalı Savaş hakkındaki davanın reddi doğrudur.

...

İyi çalışmalar...