Mesajı Okuyun
Old 21-07-2009, 09:33   #18
damista

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım, ZAMANAŞIMI ile ilgili aşağıdaki karar size yardımcı olacaktır. Saygılarımla...

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2000/15-71
Karar: 2000/116
Karar Tarihi: 23.02.2000
ÖZET: Zaman aşımını kesen nedenler Borçlar Kanunu 'nda düzenlenmiştir. Bu nedenlerden biri de borçlunun borcunu ikrar etmesidir. Borcun tanınması, tek taraflı bir irade olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır. Borç ikrarı, ancak, işlemekte olan zaman aşımını keser. Zaman aşımı süresinin dolmasından sonraki borç ikrarı süreyi kesmez. Zaman aşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zaman aşımı definden zımni feragat anlamına geldiği öğretide ve yargı içtihatlarında kabul edilmektedir. Ayrıca, zaman aşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı borç ikrarında bulunan borçlunun da bu borç ikrarına dayalı açılan davada zaman aşımı definde bulunması çelişkili bir davranış olur ve iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil eder. Somut olayda, dayanılan belgenin yetkili kişilerce düzenlenip düzenlenmediği, alacaklıya yöneltilmiş borç ikrarını havi belge olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu nitelikte bir belge ise vaki ikrarın zaman aşımından feragat anlamına geldiğinin kabulü ile davanın esası hakkında bir hüküm kurulması gerekir. Belge borç ikrarını göstermiyorsa, zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ve hukuki nitelendirmede yanılgıyla verilen karar hatalıdır.
(818 S. K. m. 133, 139)
Taraflar aras
ındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu Asliye 1. Ticaret Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 20.ı0.1998-tarih ve 1997/521 E., 1998/430 K. sayılı kararın incelenmesi, taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 24.6.1999 tarih ve 1999/1595-2732 sayılı ilamı ile; (... BK'nin 133/1. maddesi hükmünce, borçlunun borcu tanıması halinde zaman aşımı kesilir ve kesilmeden itibaren yeni bir zaman aşımı süresi işlemeye başlar (BK. m.135).
Somut olayda, davacı yüklendiği işin kesin hesabının Federal Alman Cumhuriyeti Milli Emlak İdaresi'nce 1996 Eylül ayında çıkartıldığı, kesin hesap sonucu 1.700.000 DM alacaklı bulunduğunun saptandığını ileri sürerek,bu tutarın tahsilini istemiş, delilleri arasına Türkçe tercümesi yaptınImış "Nihai fatura işlemdedir. Düzenleme tarihi; Berlin, 24.9.1996" notu bulunan belgeyi de eklemiştir. Şayet bu belge, davalı yanı bağlayıcı kişilerce düzenlenmiş, delil özelliği olan ve alacaklıya yöneltilmiş, borç ikrarına havi bir belge ise, zaman aşımı kesilmiş sayılacağından, 22.7.1997 tarihinde açılan bu davanın esasının incelenmesi gerekecektir.
O halde mahkemece taraflardan sözü edilen belgenin niteliği hakkında açıklamaları sorulmalı, bildirirlerse delilleri toplanmalı, gerek duyulursa bilirkişi incelemesi de yaptırılarak, bununla borçlunun, alacaklıya yönelttiği iradesi ile borcu tanıyıp tanımadığı açıklığa kavuşturulup, zaman aşımı savunması hakkında böylece bir sonuca ulaşılmalıdır. Değinilen yönler üzerinde durulmaksızın, eksik araştırma ve incelemeyle davanın yazılı şekilde reddi bozmayı gerektirir. Ne var ki, Dairemizce yapılan ilk incelemede hükmün onandığı anlaşıldığından, davacının karar düzeltme talebi kabul edilmelidir...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı yüklenici şirket vekili; Federal Alman Cumhuriyeti'nin İstanbul'daki başkonsolosluk binasının restorasyonu işini üstlenen müvekkili şirketin, Alman Milli Emlak İdaresi'nce 24.9.1996 tarihinde düzenlenen kesin hesap belgesine göre, davalı devletten 1.700.000 mark alacaklı olduğunu ileri sürerek, anılan meblağın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı devlet vekili ise; süresinde, hem zaman aşımı def'inde bulunmuş ve hem de esastan davanın reddini istemiştir.
Mahkeme "Taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği 21.2.1986 tarihinden davanın açıldığı 21.7.1997 tarihine kadar olan süre içerisinde BK'nin 126/4. maddesinde öngörülen beş senelik zaman aşımının gerçekleşmiş olduğu" gerekçesiyle, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.
Karafın, Özel Daire'nin yukarıya metni aynen alınan ilamı ile bozulması üzerine yerel mahkeme "zaman aşımı süresi dolduktan sonra yapılan ikrarın bu süreyi kesmesinin söz konusu olamayacağını" vurgulamak suretiyle ve önceki gerekçeyle ilk kararında direnmiştir.
Kararı, davacı yüklenici şirket vekili temyiz etmiştir.
Dava, istisna (eser) sözleşmesinden kaynaklanan "alacak" istemine ilişkindir.
6763 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Mer'iyet ve Tatbik Şekli Hakkında Kanun'un 41. maddesiyle BK'nin 126. maddesine eklenen 4. bent uyarınca "... müteahhidin kasdı veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş, bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün davalar" beş senelik zaman aşımına bağlanmış; ancak, ayrık tutulan hallerde, BK'nin 125. maddesindeki on senelik genel zaman aşımının uygulanması amaçlanmıştır.
BK'nin 133. maddesinde zaman aşımını kesen nedenler sınırlama getirilmeksizin gösterilmiştir. Bunlardan borçlunun borcunu ikrar etmesi (alacağı tanıması), bu nedenlerden biridir. Borcun tanınması, tek yanlı bir irade bildirimi olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır. Borç ikrarının sonuç doğurabilmesi için, eylem yeteneğine ve malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan borçlunun veya yetkili kıldığı vekilinin, bu iradeyi alacaklıya yöneltmiş bulunması ve aynca zaman aşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Gerçekte de borç ikrarı, ancak, işlemekte olan zaman aşımını keser; farklı anlatımla zaman aşımı süresinin tamamlanmasından sonraki borç ikrarının -kesme yönünden- bir sonuç doğurmayacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu bağlamda BK 139 maddesinden de söz edilmesi zorunludur.
BK'nin 139. maddesi zaman aşımından feragatı düzenlemiştir. Anılan maddeye göre, borçlunun zaman aşımı def' ini ileri sürme hakkından önceden feragati geçersizdir. Önceden feragattan amaç, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragattir. Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zaman aşımına uğradıktan sonra borçlu zaman aşımı def'ini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir def'i hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul, 1994, cilt, s.497). Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması halinde zaman aşımı def'inde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi, açılmış bir davada zaman aşımı def'inde bulunmamasıyla veya def'i geri almasıyla da mümkündür.
Zaman aşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zaman aşımı def'inden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır (Andreas Von Tahr; Borçlar Hukuku, Cevad Edege çevirisi, Ankara, 1983, s.71O; Prof. Dr. Kenan Tunçomağ, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, İstanbul, 1976, s.1273, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 19.11.1963 tarih, 5924-6419 sayılı kararı). Dahası, zaman aşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun da bu borç İkrarına dayanılarak açılan davada zaman aşımı def'ini ileri sürmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ve MK 2. maddeye aykırıdır. Hukuken korunamaz.
Somut olayda, sözleşmenin feshedildiği 21.2.1986 tarihinden, gerek Alman Milli Emlak İdaresi'nin 24.9.1996 tarihli kesin hesap belgesinin mahkemeye sunulduğu 7.11.1996 tarihine ve gerek eldeki davanın açıldığı 21.7.1997 tarihine kadar olan süre içerisinde, BK 126/4.maddesindeki beş senelik zaman aşımının gerçekleştiği olgusu, mahkemenin kabulündedir ve tartışmasızdır.
Mahkemenin zaman aşımı süresinin dolmasından sonra vücut bulan borç ikrarının BK'nin 133/1. maddesinin özüne ve sözüne uygun düşen zaman aşımını kesen nedenlerden olmadığına ilişkin kabulü yerindedir. Ne var ki, az yukarıda açıklanan hukuki yorum ve esaslar çerçevesinde değerlendirme yapılarak uyuşmazlığın çözümlenmesi kaçınılmazdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; anılan belgenin yetkili kişilerce düzenlenip düzenlenmediği, dolayısıyla davalıyı bağlayıcı olup olmadığı, yine alacaklıya yöneltilmiş borç İkrarını havi nitelikte bir belge sayılıp sayılmayacağı delil ve karşı deliller toplanıp tespit edilmeli, bu nitelikte bir belge olduğu sonucuna kavuşulduğundan vaki ikrarın zaman aşımı def'inden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiğinin kabulü ile işin esası hakkında olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmalı belge borç ikrarını göstermiyorsa, şimdi gibi zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir. Hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek eksik inceleme ve araştırmayla önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'nin 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.2.2000 tarihinde, oybirliği ile karar verildi