Konu: tebligat
Mesajı Okuyun
Old 18-07-2009, 16:09   #5
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Bu konuda hem fazlaca hem de birbirileri ile kısmen çelişkili bir çok Yargıtay kararı bulunabilir. Ancak aşağıda alıntı yapacağım karar bir çok yönleri ile aydınlatıcı ve açıklayıcı bir nitelik taşıyor, çok uzun olduğu için sadece soruya dair olan kısmını aldım:

Alıntı:
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2007/12-200
Karar: 2007/187
Karar Tarihi: 04.04.2007


...

Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı, tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, Yasa ve Tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorun¬ludur. Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendi¬rilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır.

Tebligat Kanunu ile Tüzüğü'nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça, tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz.

Özel hukuk tüzel kişilerine tebligatın nasıl yapılacağı, Tebligat Kanunu'nun 12. ve 13. maddesinde ve Tebligat Tüzüğü'nün 17 ve 18. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; özel hukuk tüzel kişilerine yapılacak tebligat, bunların yetkili temsilcilerine yapılır.

Eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.
Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gerekir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23. maddesinin 8. bendinde 19.03.2003 gün 4829 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile tebliğ evrakında bulunması zorunlu olan unsurlar arasına <tebliğ evrakı kime tebliğ edilmişse onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasının bulunması> hususu da eklenmiş olup, mahkemece bu konuda da bir değerlendirme yapılmamıştır.

Hal böyle olunca Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğü’nün tamamen şekle ilişkin kuralları içermesi nedeniyle, tüm unsurları ile birlikte uygu¬lanmasının zorunlu bulunmasına, usulsüz tebligat yapıldığı iddiası bulun¬duğundan, hakimin tebligat yapılan kişinin şirketin yetkili temsilcisi olup olmadığını yöntemince araştırmasının gerekmesine göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.10.1965 gün, 1965/2-793-360 sayılı ilamı, 16.09.1981 gün, 1980/7-2371-604 sayılı ilamı, 10.12.1982 gün, 1982/14-655-939 sayılı ilamı, 22.06.1988 gün, 1988/12-266-486 sayılı ilamı, 25.05.2002 gün, 2002/5-327-316 sayılı ilamı, 28.02.2007 gün, 2007/12-95-94 sayılı ilamlarında da aynı hususlar vurgulanmıştır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK' nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin har¬cının geri verilmesine, 04.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)