Mesajı Okuyun
Old 13-07-2009, 01:00   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Onlar Kendİlerİnİn Hakİmİ Olsaydi (mİzahukuk)

ONLAR KENDİLERİNİN HAKİMİ OLSAYDI
Av.Durdu GÜNEŞ
Hayvanlar aleminde dolaşmanın müthiş bir cazibesi var. Beydaba, Ezop, La Fonteine’ den sonra bende bunu keşfediyorum.
Hayvanlarla ilgili konuşmalarda insan kendini daha rahat hissediyor. Çünkü onlar insanı mahkemeye vermezler. Oysa biz insanlar sürekli onları yargılarız.
Diğer yandan hepsinin farklı özellikleri var.Kendilerini insanlarla kıyasladıklarında boy aynasına bakar gibi kendimi görüyorum. Daha önce fark etmediğim kusurlarımı, algılarımı, düşüncelerimi yeniden gözden geçiriyorum.
Bu akşam farklı bir şey düşündüm. Hayvanlara “Eğer kendi kendilerinin hakimi olsalardı kendilerini hangi suçtan yargılarlardı?” diye bir soru yönetiyorum.
Belki de bu soru insanın en önce kendine sorması gereken bir soru. Ama ben önce onlara sorarak bu konuda aydınlatıcı fikirler ediniyorum.
İşte “Eğer kendinizin hakimi olsaydınız kendinizi hangi suçtan yargılardınız?” sorularının cevapları.
Deve:
-Başımızı bir eşek çekiyor ya, niye kendi liderimizi çıkaramıyoruz diye kendimi yargılıyorum.
Tilki:
-Birinin kendini yargılaması bilgelik gerektiren bir şey. Ben bir kümese giriyorum, bana göre açık büfe bir ziyafet, tavuklara göre ise toplu cinayet. Bu soru bana göre değil.
Akbaba:
-İsmimin başında ak var ama ben sürekli leş yiyorum. Aklığa yakışmıyor. Kendimi bundan yargılıyorum.
Ağaçkakan:
-Herkese faydalı olan ağaçları oyacağımıza başkalarının malında gözü olanların gözünü oysaydık daha faydalı olurdu. Bu nedenle suçluluk duyuyorum.
Arpacı Kumrusu:
-Hep düşünüyorum ama hiç icraat yok. Hayatıma yansıtamadığım düşüncelerden dolayı kendimi suçlu buluyorum.
Aslan:
-Sık sık öfkeyle kükrerim. Güçlü olduğum için öfkemin zararını başkaları çekiyor. Fakat şunu biliyorum ki öfkeli olmak zayıf karakterin işaretidir. Onun için gücümle zıt olan zayıf karakterimi yargılıyorum.


Papağan:
-Düşünmeden konuştuğum ve aynı şeyleri tekrarladığım için kendimi suçluyorum. Ama insanların (Türkiye’de) eğitim sistemine bakıyorum bu konuda yalnız olmadığımı düşünerek teselli oluyorum.
Timsah:
-Avımı yakalayıp yerken bir yandan da gözyaşı döküyorum. Aslında tükürük bezimle gözyaşı bezim birlikte çalıştığından iştahla yerken gözyaşı dökmüş oluyorum. Fizyolojik bir olay bu. Ama insanların bunu “timsah gözyaşları” diye iki yüzlülük eseri olarak suçlamalarını yargılıyorum. Kendi suçlarımla ilgili yargıya gelince kimse sütten çıkan ak kaşık değil ki.
Yılan:
-İnsanlar kendilerini sokacağım korkusuyla beni öldürür. Bense insanlar beni öldürecek korkusuyla insanları sokarım. İşte ben insanoğluyla aramızdaki bu korkuyu suçluyorum.
Köpek balığı:
-insanlar soydaşımız olan milyarlarca balıkları yer, kimse çıkıp bir şey demez. Ama biz insanlardan bir kaçını yediğimizde ismimize köpek lakabını eklerler. Bu durumda kendimizi suçlamamıza gerek yok insanlar yeterince suçluyorlar zaten.
Karınca:
-Çok çalışıyoruz ama faydamız sadece kendimize. Arılarda çok çalışır ama bal üretip insanlara sunarlar. Ben de niye çalışkan olduğumuz halde arılar gibi faydalı olamıyoruz diye kendimi suçluyorum.
Eşek:
-Hayatım boyu çalışırım ama terfi edemem. Bu eşek kafamdan böyle oluyor diye kendimi suçlarım.
At:
-Biz koşarken insanlar üzerimizden bahis oynayıp paralar kazanıyor, paralar kaybediyor. “Acaba farkında olmadan kumara aracılık mı ediyorum.” diye kendimi yargılıyorum.
Hindi:
-Valla ben düşünüyorum. Suç öksüz ve yetimdir. Kimse sahiplenmez. Kim suçunu beyan eder ki?