20-08-2006, 03:04
|
#8
|
|
Aslında olay yukarıda verdiğim TCK 61. maddeden kaynaklanıyor. CMK m. 230 delaletiyle TCK 61. maddedeki unsurları hakim a)'dan g)'ye kadar sıralayıp alt sınırdan ya da alt sınırdan ayrılarak cezayı belirliyor. Bu durumda hüküm gerekçelerinde bir yeknesaklık sağlanmaya çalışılmış anladığım kadarı ile bence yerinde de olmuş. Yani 61'e göre cezayı tayin eden hakimin takdiren veya teşdiden kelimelerini kullanmasına da artık gerek kalmamış ise de eski alışkanlıkla halen kullanılmaya devam ediliyor. Çünkü 61. madde hem "takdiren"in yani alt sınırdan ceza tayininin hemde "teşdiden"in gerekçelerini birlikte kapsıyor. Eskiden farkı olan tek husus eski karar gerekçelerinde "...A'nın X suçunu işlediği sübut bulduğundan, takdiren 2 yıl hapis....." şeklinde yazılan gerekçenin artık 61'e göre buradaki unsurlar belirtilerek yazılacağı. Eski anlayıştaki tek kelimelik takdiren gerekçesinin mağdurların vicdanında yeterli açıklığı sağlamadığı düşünülürse yerinde de olmuş. Ancak her nasılsa hala hiçbir biçimde temel cezadan ayrılınmaması ve hesabın 61'de uygulansa dönüp dolaşıp cezanın alt sınırındaki rakamı tutması konusu da ayrıca takdire şayan. Bir suç için örneğin 2 yıldan 7 yıla gibi bir aralık belirleniyor ve bırakın 7 yılı 4 veya 5 yıl bile ceza verilmiyor ise oraya 7 yıl yazmanın ne manası var. Eğer gerçekten bir değişiklik var ise alt sınırdan ceza tayin edilen pek çok dosyanın bozma ile dönmesi gerekir ki her eylemin birbirinin tıpatıp aynısı imiş gibi hep aynı ceza ile cezalandırılmasından ibaret ucube bir durumun sona erdirilmiş olması bakımından yerinde de olur.
|