Mesajı Okuyun
Old 02-07-2009, 10:14   #2
m_argun

 
Varsayılan

Sayın Büyükavcı,

Aşağıda Yargıtay HGK'nın iki zıt kararı var. Ancak üstteki yeni tarihli. Bende yaklaşık 6 yıldır bir bankanın vekiliyim. Kredi kartı borçlarından kaynaklı itirazın iptali davalarını genel mahkemede açıyoruz. Aynı tereddütte daha önceden bende kaldığımda bankanın bölge müdürlüğünden görüş istedim genel mahkeme dediler. Ve hiçbir sorunla karşılaşmadım. Bu yüzden görevli mahkeme genel mahkemedir.




T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2007/19-50

K. 2007/50

T. 7.2.2007

İTİRAZIN İPTALİ ( Banka Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanması ve Davacının Banka Olması Nedeniyle Görevli Mahkemenin Genel Mahkemeler Olduğu )

• BANKA KREDİ KARTI BORCUNDAN KAYNAKLANAN DAVA ( İtirazın İptali - Davacının Banka Olması Nedeniyle Görevli Mahkemenin Genel Mahkemeler Olduğu )

• GÖREV ( İtirazın İptali - Banka Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanması ve Davacının Banka Olması Nedeniyle Görevli Mahkemenin Genel Mahkemeler Olduğu )

• İŞBÖLÜMÜ İLİŞKİSİ ( Asliye Hukuk Mahkemesi Davada Görevli ise de Bu Mahkeme İle Arasında İşbölümü İlişkisi Bulunan Asliye Ticaret Mahkemesine Usulünce Yapılmış İşbölümü İtirazı Bulunmadığından Davaya Asliye Ticaret Mahkemesince Bakılmaya Devam Olunacağı )

2004/m.67

5464/m.44

4077/m.22,23

ÖZET : Dava, 2004 sayılı İcra ve iflas Kanunu'nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlık banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır. Davacının banka olması nedeniyle 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44. maddesi dikkate alındığında görevli mahkeme açıkça Genel Mahkemelerdir.
Dava değerine göre davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesinin ise de bu mahkeme ile arasında işbölümü ilişkisi bulunan Asliye Ticaret Mahkemesine usulünce yapılmış işbölümü itirazı da bulunmamakla davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılmaya devam olunmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana Asliye 2.Ticaret Mahkemesince dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine dair verilen 28.02.2006 gün ve 2005/378-2006/61 sayılı kararın incelenmesi Davacı/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 28.06.2006 gün ve 4898-7064 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili, müvekkili banka ile davadışı Sabit Zile arasında akdedilen kredi sözleşmesinde davalının da kefil olarak yer aldığını, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle aleyhlerine başlanılan takibe davalı borçlunun itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, akdedilen kredi sözleşmesinin tüketici kredisi olduğunu bildirerek mahkemenin görevli bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece; davalı yanın tüketici sıfatına sahip olduğu gerekçesiyle uyuşmazlığın çözüm yerinin Adana Tüketici Mahkemesi olduğu belirtilerek dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı yanca temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.
Temyiz aşamasında 01.03.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesinde "Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 22. ve 23. maddesi hükümlerinin kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her safhasında res'en dikkate alınması gerekir. Görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olmasının bir başka sonucu da görev konusunda taraflar için bir müktesep hakkın doğmayacağı ilkesidir. Nitekim 4.2.1959 tarihli ve 13/5 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında bu ilke çok açık ve kesin biçimde vurgulanmıştır. Bu nedenledir ki, sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmiş ise görevsizlik kararı verilmesi zorunludur.
Somut olayda davacının sıfatına göre, davanın genel mahkemede görülmesi gerektiğinden 5464 Sayılı Yasanın 44. maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, 2004 sayılı İcra ve iflas Kanunu'nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı banka ile dava dışı borçlu Sabit Z.arasında 10.06.2002 tarihinde düzenlenen kredili mevduat hesabı ( KMH ) sözleşmesinde davalı/borçlu Seyfi A.'nın garantör sıfatıyla imzası bulunmaktadır.
Adana 7.İcra Müdürlüğünün 2005/5425 sayılı takip dosyasında davacı/alacaklı banka asıl borçlu Sabit Z., garantör sıfatıyla imzası bulunan Seyfi A. ve Haydar Z. Aleyhine 23.06.2005 tarihinde ilamsız takibe girişerek 11.692.60 YTL asıl alacak 608.98 YIL işlemiş yıllık %75 faiz-13.06.2005 t.den itibaren- 30.45 YTL ®5.00 BSMV olmak üzere toplam 12.332.03 YTL alacak için takibe girişmiş; ödeme emri asıl borçlu ve diğer garantör Sabit Z. İle Haydar Z.'ye tebliğ edilememiş; garantör sıfatıyla sözleşmede imzası bulunan borçlu Seyfi A.'ya ise 04.07.2005 tarihinde bizzat tebliğ olunmuştur.
Seyfi A. vekili vasıtasıyla 06.07.2005 tarihinde itiraz ederek; takip ile ilgili borca itiraz etmiş; müvekkilinin alacaklı olduğunu iddia eden bankaya böyle bir borcunun olmadığını, ilgili kurumca Adana 3. Noterliğinden gönderilen 20.05.2005 tarihli ihtarnameye verdikleri cevapta borca dayanak gösterilen kredili mevduat hesabı sözleşmesinin müvekkilini taraf yapacak yasal şartları içermediğini, sözleşmedeki tarih, limit ve faiz oranının sonradan doldurulduğunu, hukuka aykırı hile ve haksız biçimde müvekkilinden tahsil imkanı sağlamak için böyle bir yönteme başvurulduğunu, 4077 sayılı Yasaya aykırı davranıldığını, açıkça bildirmelerine karşın bankaca müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, borca dayanak gösterilen sözleşmenin BK.nun ilgili maddeleri ve ruhuna aykırı olduğunu, yasaya uygun şekilde düzenlenmiş bir sözleşme olmadığını, müvekkilinin sadece ll. sayfada tek bir imzası olup, diğer sayfalarda imzasının olmadığını, sözleşmenin limit ve tarih yazılan sayfasında müvekkilinin imzası olmadığını, imzası olmayan bu bölümlerden müvekkilinin sorumlu olmayacağını, takibin usul ve yasaya aykırı olduğunu, aleyhe yapılan takibin borçlu olmadıkları için ve borca itiraz ettiklerinden durdurulmasını istemiştir. İtiraz üzerine bu borçlu hakkındaki takibin durdurulmasına 06.07.2005 tarihinde karar verilmiş; 13.07.2005 tarihinde de aynı yönde karar oluşturulmuştur. Takip diğer borçlular yönünden devam etmektedir.
Takip dayanağı Kredili Mevduat Hesabı ( KMH ) Sözleşmesinde ilk sahifede 10.06.2002 tarihi ve 30030 hesap no, 20503677 müşteri no, 13.000.000.000 TL limit yazılı olup, İskarpine kaşesi ile üç adet imza, 10 sahifede müşteri Sabit Z. adres ve telefonları, ll. sahifede de davalı Seyfi A. ismi ve iki adet imza- ki adres bilgileri boş bırakılmış başkaca bilgi yoktur- ve garantör Haydar Z. adres, telefon ve imzaları ile yine aynı şirket -İskarpino kaşesi- ile bankanın onayı bulunmaktadır.
Davacı/alacaklı banka eldeki davayı 15.11.2005 tarihinde açarak itirazın iptali ile icra inkar tazminatı isteminde bulunmuştur. Açıklamalarında kullanılan kredinin şirket borçları için alındığı, ticari kredi olduğu, bireysel kredi olmadığı iddiasına dayanmış; davada 4077 sayılı kanunun uygulama yeri olmadığını bildirmiştir.
Davalı/takip borçlusu garantör Seyfi A. ise vekili vasıtasıyla verdiği cevapla sözleşmenin 4077 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olduğunu, mahkemenin görevsiz olup, Tüketici Mahkemesinin görevli olması nedeniyle görevsizlikle dosyanın Tüketici Mahkemesine gönderilmesini ve davanın reddi ile iyiniyetli olmayan alacaklı bankanın %40'tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini savunmuştur.
Mahkemece taraf delilleri toplanarak, taraf beyanları da alınmış ve heyetçe davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiğine işaretle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı alacaklı banka vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece ilk karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 5464 sayılı Kanunun 44. maddesi ile yürürlükteki 4077 sayılı Kanunun 22 ve 23. maddeleri hükümleri de nazara alınarak bozulmuş; bozma ilamında davanın tüketici mahkemesi görevine girmediği, davacının alacaklı banka olduğu ve davacının bu sıfatına göre davanın genel mahkemede görülmesi gerektiğine işaret edilerek Ticaret Mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi için karar bozulmuş; davacı alacaklı banka vekili bozmaya uyulmasını istemiş; davalı takip borçlusu vekili takdiri mahkemeye bırakmıştır.
Mahkemece, ilk karardan sonra yürürlüğe giren 5464 sayılı Kanun hükümleri de değerlendirilerek süresinde yapılmış iş bölümü itirazı bulunmadığından genel mahkemeye gönderilmek üzere görevsizlik kararı verilmesi olanağının da kalmadığı vurgulanarak önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü temyize Davacı alacaklı banka vekili getirmektedir.
Böylece somut olaydaki uyuşmazlığın çözümünde ilk karardan sonra, bozmadan önce yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44. maddesinin nazara alınması gereği ve genel mahkemelerin kural olarak görevli olduğu hususu Özel Daire ve mahkeme arasında uyuşmazlık konusu değildir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; mahkemenin direnme biçimine göre, Ticaret Mahkemesinin işbölümü itirazı yapılmadığı halde görevsizlikle dosyayı görevli bulunan genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesine gönderme yönünde karar verip veremeyeceği noktasında toplanmaktadır.
İlkin belirtilmelidir ki, eldeki davaya Tüketici Mahkemesince bakılamayacağında kuşku bulunmadığı gibi bu husus uyuşmazlık konusu da değildir. Mahkeme ve Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere uyuşmazlığın banka kredi kartı borcundan kaynaklanması halinde dahi davacının banka olması nedeniyle 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44. maddesi dikkate alındığında görevli mahkeme açıkça Genel Mahkemelerdir.
Ticaret Mahkemesi ile Genel Mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki ise işbölümü ilişkisi olup, usulünce yapılmış bir işbölümü itirazı bulunmamakta bu nedenle eldeki davaya Ticaret Mahkemesince bakılması gerekmektedir.
Bu nedenledir ki, mahkemece direnme kararının gerekçesinde de davacısı banka olan eldeki davada açıkça tüketici mahkemelerinin değil genel mahkemelerin davaya bakma görevinin bulunduğunun kabul edilmesine karşın bununla çelişki oluşturacak biçimde davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bozma ilamının "Somut olayda" ifadesiyle başlayan son cümlesinin davacının sıfatına göre, davanın genel mahkemede görülmesi gereğine işaret eden saptaması yerinde ise de "5464 sayılı yasanın 44. maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmek üzere hükmün bozulması" şeklindeki ifadesi sehve dayalı olup bozma metninden çıkarılmıştır.
Sonuç olarak; davacının sıfatına ve sözleşmenin niteliğine göre davaya bakma görevi Tüketici Mahkemesine ait olmayıp, genel mahkemelere aittir. Dava değerine göre davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesinin ise de bu mahkeme ile arasında işbölümü ilişkisi bulunan Asliye Ticaret Mahkemesine usulünce yapılmış işbölümü itirazı da bulunmamakla davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılmaya devam olunmalıdır.
Yukarıda açıklanan tüm nedenlerle; Mahkemenin görevsizliğe ilişkin direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının HUMK. 429. maddesi gereğince görev yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 07.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
yarx


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/19-134

K. 2004/134

T. 3.3.2004

GÖREVLİ MAHKEMENİN DAVA DEVAM EDERKEN YENİ KANUNLA DEĞİŞMESİ ( Kredi Kartı Sözleşmesinden Kaynaklanan Dava - Kredi Kartı Faizlerinin İndirimli Hesaplanması )

• KREDİ KARTI SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Görevli Mahkeme - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Değerlendirilmesi Gereği )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI KANUNU KAPSAMINDAKİ DAVA ( Kredi Kartı Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali Davası - Görevli Mahkeme )

4822/m.Geç.1

4077/m.10/A,23

ÖZET :4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23. maddede ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( re'sen ) dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için usuli kazanılmış hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişse etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur.
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.10.2001 gün ve 2001/43 E-1143 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03.04.2003 gün ve 2002/1710-2003/3227 sayılı ilamı ile; ( ...Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.
Temyiz aşamasında 14.03.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişik Yapılmasına Dair 4822 Sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde; "bu kanun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçlarının, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle on iki eşit taksitte ödeneceği, kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takibin, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle duracağı ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı, bu madde hükümlerinin, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanacağı" öngörülmüştür.
Somut olayda kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü gerçekleşmiş olduğundan, anılan yasa hükmü gereğince otuz günlük süre içinde tüketicinin ( borçlunun ) kredi verene ( bankaya ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlerin neler olduğu hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkili bankanın Maslak şubesi ile davalı ( borçlu ) arasında kredili mevduat hesabı taahhütnamesi imzalandığını ve buna dayalı olarak davalıya 3395-1 nolu kredi hesabı açıldığını ancak bu kredi hesabının sözleşmeye aykırı kullanımı nedeniyle davacı banka tarafından hesabın kat edildiğini ve borçluya ihtarname gönderildiğini borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul 14. İcra Müdürlüğü'nün 2000/4067 E, sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ancak borçlunun icra takibine haksız ve sebepsiz olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına %4'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın tamamen haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olarak açıldığını müvekkilinin kendisine tebliğ edilen hesap ekstresinde yazılı olan borcu süresinde alacaklı bankaya ödediğini dava dilekçesinde belirtilen ihtarnamenin davalı tarafından tebellüğ edilmediğini bu nedenle Borçlar Kanunu uyarınca bir temerrüt söz konusu olmadığından ödenmesi gereken herhangi bir borç da bulunmadığını, davacı banka kayıtlarında davalının bütün adreslerinin bilinmesine rağmen başta davalının çalıştığı eski işyeri olmak üzere pek çok kuruma taciz amaçlı ödeme emirleri gönderildiğini, her türlü hukuki ve cezai talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, kötüniyetli olarak yapılan icra takibinin iptali ile davanın reddine, %40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, alınan ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davalının yapılan takipte asıl borç ve ferilerine itirazının yersiz olduğunun anlaşıldığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; ( ...Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır. Temyiz aşamasında 14.03.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 Sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde" "Bu Kanun'un yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçlarının, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık %50'yi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle on iki eşit taksitte ödeneceği, kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takibin, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle duracağı ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı, bu madde hükümlerinin, tüketicinin kredi verene, kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanacağı" öngörülmüştür.
Somut olayda kanunun yayımından önce borçlunun temürrüdü gerçekleşmiş olduğundan anılan yasa hükmü gereğince otuz günlük süre içinde tüketicinin ( borçlunun ) kredi veren bankaya yazılı müracatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlemlerin neler olduğu hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ) gerekçesiyle hükmü bozmuştur.
Mahkemece, uyuşmazlığın kredi kartı sözleşmesinden değil kredi mevduat sözleşmesinden kaynaklandığı, bu nedenle Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2002/1710 E. 2003/3227 K. Sayılı 03.04.2003 günlü bozma ilamına uyulmasına yer olmadığına mahkemenin 19.12.2001 günlü 2001/43-1143 sayılı kararında direnilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle önceki karar da direnilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesinin olaya uygulanıp uygulanmayacağı, başka bir anlatımla dava konusu kredinin tüketici kredisi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Kanun'un 10/A maddesiyle kredi kartı ile yapılan harcamalar ve kullanılan nakit krediler tüketici kredisi kapsamına alınmış, aynı kanun'un geçici 1. maddesinde de kanunun yayımı tarihinden önce ödenmeyerek temerrüde düşülen kredi kartı borçlarının bankaya 30 gün içinde başvurulması şartıyla temerrüt faizi yönünden yeniden yapılandırılması öngörülmüştür.
Özel Dairece dava konusu olayda, uyuşmazlığın kredi kartı borcundan kaynaklandığı ve bu konunun yayımdan önce borçlunun temerrüdü gerçekleşmiş olduğundan, anılan Yasa hükmü gereğince tüketicinin ( borçlunun ) kredi verene ( bankaya ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlemler araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi yönünden yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Davalı tarafından "Kredili Mevduat Hesabı Başvuru Formu" ve "Süper Hesap Taahhütnamesi" imzalandığı, hesabın çalışma şeklinin "Mevduat" ve "Kredi Kartı" olarak işaretlendiği ve davalıya 2 adet kredi kartı verildiği çekişmesizdir.
Öte yandan mevcut banka kayıtlarından ve dosyada bulunan davacı bankaya ait "Ekstreye Esas Muhasebe Hareketleri Listesinden" TELE-24 kredi kartı ile para çekildiği, WORLDCARD hesap bildirim cetvellerinden de kredi kartları ile harcamalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davalı yan harcamaları kredi kartı ile yaptığını kabul edip kendilerine bu bağlamda bankaca gönderilen "Hesap Ekstrelerine" dayanmıştır. Bu durum da davalının krediyi, kredi kartı ile kullandığının açık delilidir. Açıklanan bu hususlar ve yasa değişikliği gözetildiğinde Özel Dairenin 03.04.2003 gün ve 1710-3227 sayılı bozma kararı yerindedir.
Diğer yönden bu aşamada yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23. maddede ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( resen ) dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için usuli kazanılmış hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişse etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23. maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle yerel mahkemenin direnme kararının açıklanan bu gerekçe ile BOZULMASI gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden direnme kararının bu gerekçelerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 03.03.2004 gününde, oybirliğiyle karar verildi.
yarx