Mesajı Okuyun
Old 29-06-2009, 15:04   #9
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yeshilim
Arkadaşlar bu mudur yani işverenin samimi olmasının karinesi? Varsayalım zaten işveren yapacağını yapmış, minimum işçisini bırakmış diğerlerini çıkarmış, bu durumda başka işçi çıkarması düşünülemeyeceğinden, işçisine gel işine başla diyen işverenin samimiyetini veya samimiyetsizliğini nasıl ortaya koyacağız? Yukarıdaki mesjımda bahsettiğim toplu işçilerim yüksek ücretli işçiler ve bugün itibarı ile 2 tanesinin eline işveren ihtarı gelmiş. Bu adamları işverene yollayıp, blöf mü yaptıralım? Varsayalım yaptılar, aralarında şu an çalışanlar var. Doğal olarak başlayamayacaklar. İşten çıkartılalı 10 ay olmuş, bide işbaşı yapmıyorlar diyerek işverene haklı diyeceğiz? Maalesef hatalı bir karar olduğu yönündeki düşüncemi tekraren belirtmek istiyorum.

Sayın yeshilim;

Türk İş Hukukunda iş güvencesi, -asıl olarak- feshin geçersizliğinin tespiti halinde, işçinin eski işine dönebilme hakkı olarak kurgulanmıştır. Geçersiz fesih sonucu meydana gelen zararın tazminatla (kısmen) giderilmesi ikincil bir yol olarak öngörülmüş ve bu husustaki tercih hakkı da salt işverene verilmiştir. Bir başka ifadeyle, işçinin işe iade yerine tazminatı seçme hakkı bulunmamaktadır.

Ne var ki, işe iade davalarıyla ilgili yasa maddeleri bir takvim öngörülerek düzenlenmiş olduğundan ve öngörülen takvim sürecinde davaların neticelenmesi adeta mucize olduğundan, yasanın bu haliyle fayda sağlaması da hayli güçleşmiştir.

İş akdi feshedilen bir işçinin aylarca ve hatta yıllarca eski işine dönmek için yargı kararını beklemesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Tek geçim kaynağı ücreti olan işçi, bir iş bulduğunda çalışmak zorundadır. İşçinin yeni işinden ayrılıp eski işine dönmesi büyük bir risktir. İşçiden bu riski göze almasını beklemek, bence de güçtür.

Ne var ki, mevcut yasa karşısında işçinin işe iade yerine, tazminat talep etmesi imkansızdır. Yargıtay'ın daha evvelki "boşta geçen süre ücretine hak kazanmak için sadece işe başvurmak yeterlidir" şeklindeki çokça eleştirilmiş görüşünü ise HUKUK TEKNİĞİ açısından kabullenmek güçtür.

Kararlarda geçen "samimiyet" kelimesiyle "niyet okuma" kastedilmemektedir. Zaten bu aşama bir uyuşmazlık olarak yargıya taşındığında, ya işçi davete rağmen işe başlamamış, ya da davete uymasına rağmen eski işine başlatılmamış olacaktır. Yani, ortaya konmuş iradeler irdelenecektir.

Ben Yargıtay'ın bu kararından dadönme ihtimalinin yüksek olduğunu sanmaktayım. Ancak yasal değişiklik yapılmadığı müddetçe, hakkaniyete uygun çözüm bulmak mümkün görünebilse de, hukuka uygun bir çözüm bulmanın çok güç olduğu görüşündeyim.

Saygılar,