Mesajı Okuyun
Old 15-08-2006, 23:44   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Av.Sehper durum bence umutsuz görünüyor. Şöyle ki;
Muvazaa nedeniyle açılan ölünceye kadar bakma akdinin iptali davası reddedilmiş ve Yargıtayca onanmış. (Karar düzeltmede bozulma ihtimali %0,01) (35 yıllık avukat olan babam 1 kez görmüş.) Ama iyi yanından bakarsak ben de mesleğin başlarında görmüş oldum. Konuya dönersek. Akdin muvazaa ile sakat olmadığı, yani hukuksal anlamda taraf iradeleri ile kurulmuş ve hüküm ve sonuç doğurucu niteliğe sahip olduğu yargı kararıyla kabul edilmiş. Bu en azından müstakbel bir kesin hükümdür. Muvazaa davasında muhtemelen seyir (tahminimdir) aslında murisin özel bakıma ve ilgiye muhtaç olmadığı, tasarrufun diğer mirasçılardan mal kaçırma amacına yönelik olarak yapıldığı, kaldı ki bakım ve ilgi gerekse bile akit tarihinden veya bakımın fiilen başladığı tarihten ölüm tarihine dek geçen süre değerlendirildiğinde ivazlar arasında nispetsizlik bulunduğu iddia edilmiş ve mahkeme de bu şartların söz konusu olmadığı düşüncesiyle muvazaa yoktur demiş. Yani demedilerse de mahkeme bunu araştırır muvazaa iddiasında. Sonuç olarak bağış amacının olmadığı kesinleşmek üzere. Kahaatimce tenkis talebi olup olmamasının fazla bir önemi yok çünkü. İvazlar arasında nispetsizlik bulunduğunun kabulü zaten muvazanın da kabulünü gerektirir bir yerde. (Burada Yargıtay'ın kriteri, gerçek miras paylarını değil saklı payları da ihlal eden bir nispetsizliğin varlığı, yani ivazlar arası nispetsizlik ve dolayısıyla alt işlem olan bağış, saklı paylara dokunana dek kabul edilebilir sayılıyor.) Böylesi bir durumda karşı taraf muhtemelen diğer dosyanın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini zira bu konuda kesin hüküm oluşturacağını ileri sürecektir. Bağış amacı taşımayan bu yönüyle muvazalı da olmayan akdin iptalinin reddine ilişkin karar kesinleşirse. Bu akde ilişkin tenkis talebi de kabul görmez diye düşünüyorum. Bu durumda karşı tarafın usul hataları yapmasını ummaktan başka çare yok gibi görünüyor.