|
|
|
|
Övgü insanın, bu arada benimde, hiç doymadan, zevkle ve tadına vara vara ruhuna sindireceği bir şeydir.
Teşekkürler övgü için.
Madalyonun bir de arka tarafı var ama; tadına doyamadığınız bu övgünün damağınızda/ruhunuzda bıraktığı eşsiz tadın bozulmaması için bu tadı bozacak şeylerden kaçınmak gerekir.
Benim şimdi yapabileceğim en iyi şey, bundan sonra hiçbir şey yazmayıp aldığım övgünün tadını çıkarmak olacak herhalde.
Kısa bir örnek:
Almanya'ya geldiğim ilk senelerde, takıldığım meyhanede sık sık satranç oynardım. Benimle satranç oynayanların çoğunu da yenerdim genelde. Oyunlarımı devamlı olarak takip eden ve arada sırada benimle oynayan ve her oyunu kaybeden birisi günün birinde beni yendi ve o günden sonra da tüm ısrarlarıma rağmen, bir daha da oynamadı benimle. Oynasa yenileceğini biliyor; en iyisi bir daha hiç oynamamak ve aldığı galibiyetin tadını çıkarmak.
Benim şimdiki durumumda aynısı, yazıp herkese 'bu kadar övülen Gemici bu mu' dedirtmemek ve kendimi değerden düşürmemek için en iyisi hiç yazmamak.
Not: Bir önceki cümleyi okuyup benden kurtulacaklarını zannedenler fazla sevinmesin; bakarsınız övgünün tadından ne oldum delisi olurum ve aklıma ne gelirse yazarım.
Saygılarımla
|
|
|
|
|
|
"
NE OLDUM DELİSİ OLMAK" bu deyim bizim oranın deyimi, yani Malatya deyimi. Bu sözün Alamanya'larda ne işi var, acep ?