Mesajı Okuyun
Old 15-06-2009, 18:52   #2
hakikiavukat

 
Yeni Fikir

Askerlik Kanunu madde 35 / E / 2 nolu bendi fıkrası gereği avukatlık stajı yapanların da celp ve sevklerinin ertesi seneye bırakılmasını isteme hakları var. Ancak muayene ve sevk işlemlerini zamanında yaptırmak kaydıyla.Askerlik Kanunu md 35 / E / 3 fıkra gereği staja başlama tarihi , bakaya kaldığı tarihten önce olanların da sevk tehiri işlemleri yapılabiliyor. Ancak bakaya durumu kalkmıyor. Burada arkadaşınızın yapması gereken sevk dönemi sürecince bir doktor raporu ayarlamaktır.Bu dönem 8-10 günlük bir dönemdi zannederim. Bildiğim kadarıyla özel doktor raporları da oluyor. Staj tek başına beraate yetmiyor. ( Askerlik şubesinde dosyaları incelerken karşılaştığım kadarıyla bu kadarını biliyorum. Yine de araştırmanızı tavsiye ederim.)Bu açıklamayı destekler nitelikte bir karar ise aşağıdadır.

T.C.

ASKERÎ YARGITAY

Daireler Kurulu Kararı

E. No. : 2003/70

K. No. : 2003/66

T. : 25.9.2003



Ö Z E T

Suçun başlangıç tarihinin her türlü tereddüdü ortadan kaldıracak biçimde saptanması 353 sayılı Kanunun 96 ve 173 üncü maddelerinin öngördüğü şekliyle “yargılamaya esas öz vakıanın” tespiti anlamına geldiğinden, uyuşmazlık konusu maddî vakıanın sınırlarının yanlış biçimde belirlenmesi sonucunu da beraberinde getiren bu yöndeki aykırılık, sanığın hukukî durumunda olumlu ya da olumsuz herhangi bir değişikliğe sebebiyet vermese dahi hükmün bozulmasını gerektirir.



Daire ile Başsavcılık arasındaki uyuşmazlık;

Sanığın hukukî durumunda olumlu ya da olumsuz bir etki yaratmasa dahi suçun başlangıç tarihinin tespitindeki hatanın hükmün bozulmasını gerektirip gerektirmeyeceğine ilişkindir.

Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinden 27.6.1997 tarihinde mezun olmasının ardından 97/7 nci grup olarak askerliğine karar aldırtan sanık Ş.O.’nun 16.9.1997 tarihinde başlayan stajyer öğretmenliğinin 12.11.1998 tarihinde sona erdiği, dosyada yer alan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

Askerî Mahkeme; sanığın statüsünü yasal mazeretleri 31.10.1998 tarihinde sona eren yükümlülerle bir tutarak Kasım 1998 tarihli celp dönemine mazeretsiz olarak katılmadığını hükme bağlamıştır. Görmüş olduğu meslekî staj eğitimi nedeniyle sanığın 1111 sayılı Kanunun 35/E maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bunun sonucu olarak da kanunî özrü 28.2.1999 tarihine kadar sona eren yükümlülerle birlikte Mart 1999 yedek subay celp dönemine tâbi olacağı açıktır.

Sevke engel kanunî mazeretinin 28.2.1999 tarihine kadar sona ermesi sebebiyle MSB’nin 1999 yılı genel celp emirleri doğrultusunda Mart 1999 döneminde sevke tâbi olan Ş.O.’nun 22.3.1999 tarihinden itibaren bakaya durumuna düştüğü, Yerel Mahkemenin ise, sanığın Kasım 1998 celp döneminden başlayarak bakaya kaldığını kabul etmek suretiyle suçun başlangıç tarihini 20.11.1998 olarak belirlediği görülmektedir.

Askerî Savcılıkca tanzim olunan iddianamede suç tarihlerinin 21.3.1998-10.10.2002 olarak belirtilmiş olması nedeniyle, sanığın Kasım 1998 celbinden itibaren suçlandığı düşüncesinden hareket ederek Mart 1999 celp dönemine ilişkin savunma ve mazeretlerini ileri sürmemiş olabileceği tabiîdir.

Diğer bir ifadeyle, hazırlık ve soruşturma safhalarında Mart 1999 celp dönemine ilişkin somut bir mazeret beyan etmeyen sanığın bakaya kaldığı dönemin Mart 1999 tarihinden başladığını öğrendikten sonra münhasıran bu döneme veya buna bağlı olarak diğer celp dönemlerine ilişkin mazeretler ileri sürebileceği, bunların bir kısmının kabule değer bulunması hâlinde ise, atılı suçun temadi tarihlerinin (farklı bir müeyyide ihtiva eden kanun hükmünün tatbikini gerektirecek biçimde) değişikliğe uğrayabileceği ihtimal dahilindedir.

Suçun başlangıç tarihinin her türlü tereddüdü ortadan kaldıracak biçimde saptanması 353 sayılı Kanunun 96 ve 173 üncü maddelerinin öngördüğü şekliyle “yargılamaya esas öz vakıanın” tespiti anlamına gelmektedir. Uyuşmazlık konusu maddî vakıanın sınırlarının yanlış biçimde belirlenmesi sonucunu da beraberinde getiren bu yöndeki aykırılığın, sanığın hukukî durumunda olumlu yada olumsuz herhangi bir değişiklik yaratmasa dahi hükmün bozulmasını gerektirdiği, Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 18.2.1999 gün ve 1999/39-35 ve 3.7.2003 gün ve 2003/64-64 sayılı emsal kararlarında vurgulanmıştır.

Tüm bu nedenlerle; Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet kararının suç başlangıç tarihinin tespitindeki hatadan dolayı bozulması gerekirken, belirtilen aykırılığı sanığın hukukî durumunda olumlu ya da olumsuz bir etki yaratmayacağından bahisle bozma nedeni olarak görmeyen Dairenin para cezasındaki aykırılığı gidermek suretiyle hükmü düzelterek onaması isabetli bulunmamış, Başsavcılığın yerinde görülen itirazının kabulü ile onamaya ilişkin Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Meşe İçtihat Ve Mevzuat Bankası