Mesajı Okuyun
Old 21-05-2009, 13:10   #5
Av. Mehmet Toprak

 
Varsayılan

Kıymetli meslektaşımın yaklaşımında bir kusur yok. Kendisi bizlerin yani toplumun genel kanaatindeki sapkınlığa dikkat çekmiş.
Gerçekten de tüm yurttaşların tutuklama tedbirine ilişkin yaklaşımı aynı sapkınlığı taşıyor.
Sanık yakınları da bundan vareste değil elbette.
Yargılamanın tutuksuz yapılmasına karar verilmiş ise artık ceza verilmeyeceği yönünde bilinç gelişmiş durumda. Tutuksuz yargılanan sanığın avukatı, iş bitirici avukat oluyor.
Öyle ki ceza davalarında avukatla yapılan ücret pazarlığının yegane konusu "kaçıncı celsede çıkarırsın" şeklinde.
Ortalıkta ilk celsede çıkarırız abi çeteleri kol gezmekte.
Falanca savcının yakını olduğunu söyleyenler falancanın işini bitirmekte.
Bir tane sanık yakını görmedim ki müracaat savcısını tanıyan birini tanıyan birinin dayısına para vermeyi düşünüyor olmasın.
Hal böyle olunca bir sanığın tutuksuz yargılanıyor olması dahi basın ve televizyon yorumlarında kendisine yer bulabiliyor.
Bir köşe yazarı dosyayı okumadan görmeden soruşturmayı yürüten savcı hakkında "senin kızın olsa bırakır mıydın?" şeklinde ifadeler sarfedebiliyor.
Giderek zeka geriliğine evrilen bu sapkın yaklaşım, sanığın haklarının korunması ile ilgili her konuda artarak devam ediyor.
Basın ve yayın organları da halkın ortak vicdanının sesi olarak bu zeka geriliğini dillendirmeye devam ediyorlar.
Zorunlu müdafilik uygulamasının kapsamının daraltılma nedenlerini düşünelim.
Önce CMK görevlendirme ücretlerinin ödenmeyişini ardından da görevlendirme sayısının son derece düşürülmesini hatırlayınız. Bu gelişmeleri sadece ekonomik nedenlere bağlayabilir misiniz?
Yoksa "hırsıza uğursuza bizim paralarımızla avukat atanıyor" şeklindeki anlayışın toplumun genelinde kabul görmesi midir asıl sebep? Buna ilişkin haberlerin boy boy yayınlandığını, hatta manşetten verildiğini hatırlayalım.