Mesajı Okuyun
Old 20-05-2009, 12:28   #18
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Gerek paylı mülkiyet (müşterek mülkiyet ) ve gerekse elbirliği mülkiyetinde (iştirak halinde mülkiyet) paydaşlar veya iştirakçiler (mirasçılar -ortaklar) diğer paydaş veya iştirakçilerin olurunu almadan tek başlarına taşınmaza el atan paydaş veya iştirakçi aleyhine payları oranında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açabilirler.


Bu kuralı her yazımda tekrarlıyorum. Fakat herhalde inandırıcı olamıyorum. Oysa bu kural yeni bir kural da değildir. Eskiden beri Yargıtay kararlarında ifade edilen bir kuraldır.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=10884 linkinde tartışılan olay elbirliği mülkiyetinde mirasçılardan birinin el atan 3. kişiye karşı tek başına dava açıp açamayacağı olayıdır. O linkte değindiğimiz 3.HD.si kararı " mirasçılardan birinin tek başına 3.kişi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceğini fakat ecrimisil davası açamayacağını öngörmektedir. " Fakat bu karar belirttiğimiz gibi 3. kişilere karşı açılan davalarda geçerlidir. Oradaki yazılarımızda dahi " paydaşların ve mirasçıların birbiri aleyhine tek başına dava açabileceklerine " işaret edilmiştir.

Konu buraya gelmişken , cevaplarımın dayanaklarına da yer vermek istiyorum :

" Dava konusu taşınmaz iştirak halinde mülkiyete (elbirliği mülkiyetine) konu olsa dahi bir iştikakçinin (paydaşın) öteki iştirakçi (paydaş) aleyhine açtığı el atmanın önlenmesi davasında müşterek mülkiyet hükümleri uygulanacağından öteki iştirakçilerin olurlarının alınmasına veya terekeye mümessil atanmasına gerek yoktur. Çünkü davacı iştirakçinin (paydaş) ile davalı iştirakçi(paydaşın)hakları çatıştığından , tüm iştirakçilerin (paydaşların) aynı yönde olurlarını almak mümkün olmadığı gibi atanacak temsilcinin de tüm iştirkçileri temsil etmesine olanak yoktur " ( Ersaslan ÖZKAYA Yargıtay 1. HD.Onursal Başkanı , El Atmanın Önlenmesi Davaları c:2 ,2002 ,sh: 312)

"Ortaklığa giren mallarla ilgili olarak bir ortağın , malı tek başına kullanan , ürünlendiren ortağa karşı tek başına müdahalenin meni davası açması mümkündür ." ( Prof.Dr. Şeref ERTAŞ , Eşya Hukuku 2002 ,sh 247)

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/5834

K. 2000/5717

T. 8.5.2000

DAVA : Davacı k.Davalı tarafından, davalı-kdavacı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı-k. davalı tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, paydaşın paydaş aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere;paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini herzaman istiyebilir. Hatta iştirak halinde mülkiyette dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı
taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 634, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazın tarafların müşterek murisi Rıza Dağhan mirasçıları adına kayıtlı olduğu, murisin l943 te öldüğü taşınmazın iştirak halinde olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak, iştirak halinde mülkiyete konu teşkil eden taşınmazlarda bir iştirakçinin diğer iştirakçi aleyhine açtığı davada müşterek mülkiyet hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması bütün paydaşlar arasında çekişmeli yerin yol olarak bırakıldığı yönünde bir anlaşmanın yapılıp yapılmadığı veya kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının
SONUÇ : açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava şartı yokluğu gerekçesiyle davanın reddi doğru değildir. Davacı-karşı davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 8.5.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/10039

K. 2001/10590

T. 6.12.2001

DAVA : Dava dilekçesinde 3.346.200.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın dava şartı yokluğunun reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
KARAR : Davada, paydaş olan davacıyı taşınmazlara sokmayan ve fındık mahsülünü toplayan ölü Ahmet Cün'i mirasçılarından olan davalıların gerek babaları (muris) sağlığında gerekse ölümünden sonrası için eylemleri devam ettiğinden 5 yıllık (1996,97,98,99,000 yılları) ecrimisilin tahsilini istenilmiştir.
Davalılar; davacı ile davalıların babasının kardeş olduğunu, 27.12.1999 tarihinde vefat eden babalarının kendilerinden başka mirasçılarının bulunduğunu, murisin vefat tarihine kadar kendisinin tasarruf ettiğinden davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; dava konusu 52 nolu parselde davacı ile davalılar murisinin iştirak halinde malik oldukları, diğer 44 ve 42 nolu parsellerdeki iştirak hakimin 14.12.1999 da müşterek mülkiyete dönüştüğü, davalıların murisinin 27.12.1999 olan vefat tarihi dikkate alındığında ecrimisil istenen dönemlerde iştirak halinde mülkiyetle asıl malik muris Ahmet Cun'i olup davalılar üçüncü şahıs durumunda bulunduklarından tüm iştirakçilerinin ortak hareket etmeleri (davayı birlikte açmaları) gerektiğinde davacı vekiline, taraf teşkili için kesin süre verilmiş ancak davacı vekili, dava şartlarının davanın açtığı tarihteki duruma göre belirleneceğinden ve kesin süreye konu işlemi yerine getirmeyeceği beyan ettiğinden taraf teşkili sağlanmadığı için dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
İştirak halinde malik olan paydaşın 3. kişi durumunda olan davalı tarafa dava açması halinde medeni kanunun 581,629,630 maddeleri uyarınca bütün mirasçıların birlikte dava açmaları veya açılan davaya katılmaları yahut izin belgesi vermeleri veyahutta miras şirketine bir mümessil ..........ile davaya devamı mümkündür.
Oysa iştirak halindeki paydaşların birbiri aleyhine açtıkları davalarda diğer mirasçıların muvafakatı onanmayacağı gibi mümessil tayini de gerekmez
Yine Medeni Yasanın 582. maddesine ve göre mirasçılar murisin borçlarından müteselsilen (zincirleme) sorumlu olduklarından mirasçılardan hepsine, birine veya birkaçına da murisin tasarrufu nedeniyle dava açabilir.
O halde mahkemede işin esasına girilerek, iddia ve savunmaya göre taraf delilleri toplanılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 6.12.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/5404

K. 2001/5837

T. 21.9.2001

• EL ATMANIN ÖNLENMESİ ( İştirak Halindeki Tapulu Taşınmaza İştirakçilerden Biri Tarafından Açılan Dava )

• İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET ( Hissedarların Birbirine Karşı Açtıkları Davada Tüm Mirasçıların Davaya Katılmalarına Gerek Olmaması )

• HİSSEDARIN HİSSEDAR ALEYHİNE AÇTIĞI DAVA ( Hissedarların Birbirine Karşı Açtıkları Davada Tüm Mirasçıların Davaya Katılmalarına Gerek Olmaması )

743/m.581

ÖZET : Dava, el atmanın önlenmesi ve kal talebine ilişkindir. İhtilaf konusu taşınmaz davacı ve davalının murisleri adına kayıtlıdır. Diğer bir anlatımla, bir mirasçı diğeri aleyhinde dava açmıştır. İştirakli mülkiyette, üçüncü kişilere karşı açılan davalarda hissedarların hep birlikte hareket etmesi gerekir. Hissedarın hissedar aleyhine açtığı davada ise tüm mirasçıların davaya katılımı gerekmez. Bu husus göz önünde bulundurulmadan tüm mirasçıların davaya katılımı sağlanmadığı gerekçesiyle davanın reddi isabetsizdir.
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine 6.10.2000 gününde verilen dilekçe ile tahliye ve ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.4.2001 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, iştirak halindeki tapulu taşınmaza iştirakçilerden biri tarafından açılan el atmanın önlenmesi ve kal isteminden ibarettir. Mahkeme davayı, tüm mirasçıların davaya katılımı sağlanmadığından reddetmiş, hükmü davacı temyize getirmiştir.
Dava konusu 1405 parsel sayılı taşınmaz Mehmet adına tapuda kayıtlı olup, davacı Yaşar ile davalı Feramuz tapu malikinin mirasçılarıdır. İştirak halindeki mülkiyette, üçüncü kişilere karşı açılan davalarda ortakların hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Eldeki davada ise, bir mirasçı diğer mirasçı aleyhine müdahalenin men'ini istemiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12.10.1994 tarih 141305-601 sayılı kararında da belirtildiği gibi, iştirakli mülkiyette hissedarın hissedar aleyhine açtığı dava nedeniyle Medeni Kanunun 581. maddesi çerçevesinde iştirak sağlanmasına gerek olmaksızın davanın görülmesi gerekir. Bu husus gözetilmeksizin yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Diğer yandan, dava dilekçesinde dava değerinin gösterilmediği, müdahalenin meni yanında aylık 25 milyon liradan ecrimisil isteminde bulunulduğu dikkate alınarak öncelikle dava değerinin ve mahkemenin görevli olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 21.9.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.