Mesajı Okuyun
Old 16-05-2009, 22:54   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Dekortiko,

Kanımca, ilgili taahhütname noterden tasdikli olması da nedeniyle 6183 SK'nun 11 .maddesindeki şahsi kefalet garantisi amacıyla düzenlenmiştir.Ne var ki, taahhütnamenin alıntıladığınız bölümü itibariyle aslında yapılan şahsi kefalet değil, 6183 SK'nun 10.md 1/5 bendi anlamında bir taşınmaz teminatı.Şahsi teminatın (kefaletin) geçerli olabilmesi için sizin de belirttiğiniz gibi asıl borcun belirlenebilir olması gerekiyor.Eğer ilgili taahhütname taşınmaz teminatı olarak alınmışsa, 6183 SK 10. md - "ilgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idarelerince haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar" - çerçevesinde teminatın geçersiz olduğu da ileri sürülebilir.Yani her iki anlamda da taahütnamenin geçersizliğini vergi mahkemesinde ileri sürebilirsiniz diye düşünüyorum.Konuyla ilgili yararlandığım iki Danıştay Kararını yardımcı olması için ekliyorum.

İyi Çalışmalar

Alıntı:
T.C.
DANIŞTAY
7. DAİRE
E. 1997/3790
K. 1999/3956
T. 30.11.1999
# TEMİNAT ( Gayrımenkullerin Teminat Fonksiyonlarını İfa Edebilmelerinin Haciz Varakasına Müsteniden Haczedilmeleri İle Mümkün Olması )
# GAYRIMENKULLERİN TEMİNAT FONKSİYONLARINI İFA EDEBİLMELERİ ( Haciz Varakasına Müsteniden Haczedilmeleri İle Mümkün Olması )
# HACİZ VARAKASI ( Gayrımenkullerin Teminat Fonksiyonlarını İfa Edebilmelerinin Haciz Varakasına Müsteniden Haczedilmeleri İle Mümkün Olması )
# TEMİNAT SENEDİ ( Gayrımenkulün Teminat Olarak Kabulü İstemini İçeren Dilekçenin Teminat Senedi Olarak Kabul Edilememesi )
488/m.1
6183/m.10
ÖZET : Gayrimenkullerin teminat fonksiyonunu ifa edebilmeleri, haciz varakasına müsteniden haczedilmeleri ile mümkün olup gayrimenkulun teminat olarak kabulü istemini içeren dilekçe "teminat senedi" olarak kabul edilemez.
İstemin Özeti : ... Memba Suyu Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine karşı ödenmemiş ecri misil borcundan dolayı başlatılan icrai takibatın durdurulmasını teminen şirket ortağı olan davacı tarafından vergi dairesine verilen ve şahsına ait iki parça gayrimenkulun teminat olarak kabulü istemini içeren dilekçenin "teminat senedi" olarak değerlendirilmesi suretiyle yapılan kusur cezalı damga vergisi tarhiyatım: davacı tarafından verilen dilekçenin 6183 sayılı Kanunun ll'inci maddesinde yer alan şahsi kefalet olarak değil, şahsi kefalet için teminat gösterme iradesinin idareye bildirimi olarak kabul edilmesi gerektiği; zira bu talebin idarece kabulü halinde, şahsi kefaletin noterden tasdikli mukavele ile tesis olunacağının kanunda açıkça ifade edildiği gerekçesiyle kaldıran Bursa Vergi Mahkemesinin 13.5.1997 gün ve E:1996/1048: K:1997/603 sayılı kararının; davacı tarafından verilen kağıdın şahsi kefalet olduğu yolunda herhangi bir iddialarının bulunmadığı, söz konusu kağıdın mahiyet ve tazammun ettiği hüküm itibarıyla bir teminat senedi olduğu ve damga vergisine tabı tutulmasının icap ettiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi Çağlar Işık'ın Düşüncesi : Davacı tarafından verilen dilekçenin "teminat senedi" olarak kabulü mümkün bulunmayıp, sözü edilen, dilekçe, anonim şirket aleyhine yürütülen icrai takibatın durdurulmasının temini amacıyla, gayri menkullerin teminat olarak kabulünün bildirilmesine yönelik bir başvurudan ibarettir. Zira, anonim şirket borcunun ödenmemesi durumunda, sözü edilen dilekçe, vergi idaresine, alacağını tahsil edebilme hususunda herhangi bir hak doğurucu nitelik taşımamaktadır.
Gayrimenkullerin teminat fonksiyonunu ifa edebilmeleri kanunen belirli şekil şartlarına bağlanmış bulunduğundan, gayrimenkullerin teminat olarak kabul edilmesi istemini içermesi dışında herhangi bir hukuki sonuç doğurmayan ve hüküm ifade etmeyen, sadece davacının bu yoldaki iradesinin vergi dairesine beyanı niteliğindeki dilekçenin "teminat senedi" olarak vasıflandırılması sonucu cezalı tarhiyat yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığından, mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Hayati Biçken'in Düşüncesi: İleri sürülen bozma nedenleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1 numaralı bendinde öngörülen nedenlerden hiçbirisine girmediğinden, temyiz isteğinin reddi ile hukuka ve usul hükümlerine uygun bulunan vergi mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
KARAR : Dosyanın incelenmesinden, davacının ortağı bulunduğu ... Memba Suyu Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin ödenmeyen ecri misil borcundan dolayı şirket aleyhine başlatılan icrai takibatın durdurulmasını teminen, davacı tarafından vergi dairesine verilen 7.6.1996 günlü dilekçeyle, şahsına ait iki parça gayrimenkulun, ecri misil borcuna karşılık teminat olarak gösterildiğinin bildirildiği, idarece, söz konusu dilekçenin "teminat senedi" olarak değerlendirilmesi suretiyle kusur cezalı nispi damga vergisi tarhiyatı yapıldığı anlaşılmıştır.
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1'inci maddesinde, bu kanuna ekli ( 1 ) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabı olduğu, bu kanundaki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeleri ifade ettiği belirtilmiş; 4'üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı hükme bağlanmış; anılan kanuna ekli ( 1 ) sayılı tabloda da, kefalet, teminat ve rehin senetleri damga vergisine tabi kağıtlar arasında sayılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10'uncu maddesinin 1'inci fıkrasının 5'inci bendinde, ilgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idarelerince haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul malların, teminat olarak kabul edileceği hükme bağlanmıştır.
Davacı tarafından verilen dilekçe "teminat senedi" olarak kabul edilmek suretiyle tarhiyat yapılmış ise de; 6183 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 10'uncu maddesi uyarınca, gayrimenkullerin teminat fonksiyonunu ifa edebilmeleri, haciz varakasına müsteniden haczedilmeleri ile mümkün bulunduğundan: gayrimenkullerin teminat olarak kabul edilmesi istemini içermesi dışında herhangi bir hukuki sonuç doğurmayan dilekçenin, "teminat senedi" olarak vasıflandırılması sonucu cezalı tarhiyat yapılmasında, açıklanan hükümlere uyarlık bulunmadığından, mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine; mahkeme kararının onanmasına, 30.11.1999 gününde oybirliği ile karar verildi


Alıntı:
T.C.
DANIŞTAY
7. DAİRE
E. 1999/69
K. 2000/3267
T. 15.11.2000
# VERGİ BORÇLARINI ÖDEMEYİ TAAHHÜT EDEN ŞİRKET ( Üçüncü Kişinin Vergi Borçları İçin Amme Alacaklarının Tahsil Usulüne Göre Yapılan Takibin Geçerliliği )
# AMME ALACAKLARININ TAKİP USULÜNE GÖRE YAPILAN TAKİBİN GEÇERLİLİĞİ ( Yükümlünün Vergi Borçlarını Ödemeyi Taahhüt Eden Davacı Şirkete Karşı )
# HACİZLİ MALLARINI SATIN ALDIĞI ŞİRKETİN VERGİ BORÇLARINI ÖDEMEYİ TAAHHÜT EDEN ŞİRKET ( Vergi Dairesince Yapılan Takibin Geçerliliği )
6183/m.10,11
ÖZET : Borçlu şirketin borçlarını ödemeyi serbest iradesiyle kabul ve taahhüt eden şirketin 6183 s. Kanun kapsamında takip edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
İstemin Özeti : Davacı Şirket adına, 1989 ila 1998 yılları arasına ilişkin, damga vergisi ile gecikme zammından oluşan amme alacağının tahsili için düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emirlerini; olayda; ... Anonim Şirketinin hacizli malvarlığının satın alınması sırasında 6.6.1997 gün ve 16604 sayılı taahhütname ile davacı şirket tarafından adı geçen şirketin anılan tarihe kadar olan ve bu tarihten sonra doğacak vergi borçlarının ödenmesinin kabul ve taahhüt edildiğinin; bu borçların asıl borçlusu tarafından ödenmemesi üzerine de bu taahhütnameye dayanılarak dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiğinin anlaşıldığı; Borçlar Kanununa göre şekle tabi olan kefalet sözleşmesinde, asıl borcun ve borçlunun belirtilmemiş olmasının sözleşmeyi geçersiz kılacağı; anılan Kanuna göre kefalet akti niteliği taşıyan taahhütnamede, davacı şirketin sorumlu olacağı vergi miktarı gösterilmediğinden, asıl borçlunun tüm borçlarından dolayı davacı şirket hakkında takibata geçilmesinin hukuka aykırı olduğu; ayrıca, tali ve fer'i bir borç doğuran kefalet ilişkisinin amacı alacaklıya karşı borçlunun borcunu ödemeyi yüklenmek, alacaklıya ödeme konusunda kolaylık ve güven sağlamak olduğundan, asıl borçlunun kovuşturulup aczi gerçekleştirilmedikçe, asıl borçlunun gelecekte doğacak vergi ve cezalarının ne miktarda olduğunu bilmesi ve tespit etmesi mümkün bulunmayan kefil konumundaki davacı şirkete başvurulmasının kefalet sözleşmesinin amacına uygun düşmeyeceği; bu nedenle, ödeme emirlerinde isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden, ... Vergi Mahkemesinin 15.9.1998 gün ve E: 1998/220; K: 1998/523 sayılı kararının; taahhütnameye istinaden düzenlenen ödeme emirlerinde isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi ...'ın Düşüncesi: ... Anonim Şirketinin vergi borçları nedeniyle haczedilen mallarının davalı idarenin muvafakatıyla davacı şirket tarafından satın alınması üzerine, söz konusu vergi borçlarının davacı şirketten tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerini iptal eden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenmesi istenilmektedir.
Vergi mahkemesi, davacı şirketin borçlu şirkete ait tüm vergi borçlarını ödeyeceğine dair taahhütnamesinin, belli miktardaki borcu ihtiva etmemesi nedeniyle, Borçlar Kanununun 483-484'üncü maddelerine uygun olmadığı ve dolayısıyla bu taahhütnameye dayanılarak ödeme emri düzenlenmesinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emirleri iptal edilmiştir.
Olayda, 6.6.1997 gün ve 16604 sayılı taahhütname ile davacı şirketin mal varlığını satın aldığı ... Anonim Şirketinin vergi borçları ile cezalarını, tahakkuk eden ve edecek olan faiz ve gecikme zamlarını ödemeyi kabul ettiği anlaşıldığından, ... Anonim şirketinin vergi borçlarını, kanuna uygun şekilde düzenlenen taahhütname ile ödemeyi kabul eden davacı şirket adına ödeme emirleri düzenlenmesinde, hukuka aykırılık bulunmadığından, ödeme emirlerini iptal eden vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ...'nun Düşüncesi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında; temyiz incelemesi sonunda Danıştay'ın; a ) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b ) Hukuka aykırı karar verilmesi, c ) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı öngörülmüştür.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, yukarıda belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığı gibi, mahkeme kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, bu kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte de görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının onanmasının gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun şahsi kefaleti düzenleyen 11'inci maddesinde, 10'uncu maddeye göre teminat sağlayamayanların muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilecekleri; şahsi kefaletin tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele ile tesis olunacağı; şahsi kefaleti ve gösterilen şahsı kabul edip etmemekte alacaklı tahsil dairesinin muhtar olduğu belirtilmiş olup; bu hükme göre, müteselsilen borçlu durumunda bulunan kefilin takibi için, öncelikle, asıl borçlunun takibi ve bu takibin sonuçsuz kalması üzerine kefile yönelinmesi zorunluluğu yoktur.
Olayda, davacı Şirketin 6.6.1997 gün ve 16604 sayılı taahhütname ile, hacizli, mal varlığını satın aldığı ... Anonim Şirketinin vergi borçları ile cezalarını, tahakkuk eden ve edecek olan faiz ve gecikme zamlarını ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği; taahhütnamenin 6183 sayılı Kanunun 11'inci maddesinde gösterilen koşullara uygun olarak düzenlendiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
Davacı Şirketin kefaleti, asıl borçlu Şirketin hacizli malvarlığının satın alınması sebebiyle olduğundan; vergi borcunun miktarı da, o tarihte bilinmektedir. Ayrıca; miktarı bilinen bu vergi borcuna kanuni oranlara göre gecikme faizi ve gecikme zammı hesaplanacak olması da, borç miktarının kefalet anında bilinmediği anlamına gelmez. Dolayısıyla; ... Anonim Şirketinin vergi borçlarını ödemeyi, serbest iradesi ile kabul ve taahhüt eden davacı Şirketin 6183 sayılı Kanun uyarınca takip edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, bu amaçla düzenlenen ödeme emirlerini iptal eden Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 15.11.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.