Mesajı Okuyun
Old 27-03-2009, 14:03   #18
Av.Kemal

 
Varsayılan Acİz Vesİkasi

KESİNLEŞMİŞ HACİZ TUTANA⁄ININ GEÇİCİ ACİZ BELGESİ NİTELİ⁄İNDE OLMASI • ACİZ BELGESİ

Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 14-11-2006 | Kategori: İçtihat | Not


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E: 2005/15­100 K: 2005/119 T: 02.03.2005

KESİNLEŞMİŞ HACİZ TUTANA⁄ININ GEÇİCİ ACİZ BELGESİ NİTELİ⁄İNDE OLMASI • ACİZ BELGESİ
Özet: Borçlunun haciz sırasında hazır ol­maması nedeniyle belgenin yetersizliği ya da geçersizliği olgusu, ayrıca ilgilisince İcra Ha­kimliği önünde itiraz ve şikayete konu edil­memişken; tasarrufun iptaline bakan mahke­mece konunun resen ele alınıp tartışılması bu aşamada olanaklı değildir. Eş söyleyişle; içe­riği ve yapılan işlemler yönünden merciinde itiraz ve şikayete konu edilmemiş bulunan 27.11.2002 tarihli haciz tutanağı içerdiği (borçlunun hacze değer malı bulunmadığı) yönündeki açıklama nedeniyle, yasanan açık hükmüne uygun olarak (geçici aciz bel­gesi) niteliğindedir ve borçlunun aciz hali ger­çekleşmiştir.
Mahkemece; dava şartı olan aciz belgesi­nin varlığı gözetilerek işin esasına girilmeli ve toplanacak delillerin sonucuna uygun bir ka­rar verilmelidir



YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E: 2005/15­100 K: 2005/119 T: 02.03.2005

KESİNLEŞMİŞ HACİZ TUTANA⁄ININ GEÇİCİ ACİZ BELGESİ NİTELİ⁄İNDE OLMASI • ACİZ BELGESİ
Özet: Borçlunun haciz sırasında hazır ol­maması nedeniyle belgenin yetersizliği ya da geçersizliği olgusu, ayrıca ilgilisince İcra Ha­kimliği önünde itiraz ve şikayete konu edil­memişken; tasarrufun iptaline bakan mahke­mece konunun resen ele alınıp tartışılması bu aşamada olanaklı değildir. Eş söyleyişle; içe­riği ve yapılan işlemler yönünden merciinde itiraz ve şikayete konu edilmemiş bulunan 27.11.2002 tarihli haciz tutanağı içerdiği (borçlunun hacze değer malı bulunmadığı) yönündeki açıklama nedeniyle, yasanan açık hükmüne uygun olarak (geçici aciz bel­gesi) niteliğindedir ve borçlunun aciz hali ger­çekleşmiştir.
Mahkemece; dava şartı olan aciz belgesi­nin varlığı gözetilerek işin esasına girilmeli ve toplanacak delillerin sonucuna uygun bir ka­rar verilmelidir.
Taraflar arasındaki "Tasarrufun İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hayrabolu Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.12.2002 gün ve 2000/364­2002/392 sayılı kara­rın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 30.10.2003 gün ve 5707­5100 sayılı ilamı ile ;
(...Dava, İİK’in 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun ip­tali istemine ilişkindir. Mahkemece, geçici ya da kesin aciz belgesinin su­nulmadığından bahisle reddolunmuş, hüküm davacı vekilince temyiz edil­miştir.
Borçlu hakkında Hayrabolu İcra Müdürlüğünün 1999/1130 sayılı dos­yası ile 301.544.043 TL’nin tahsili için takip yapılmış, 27.11.2002 tarihin­de borçlunun evinde yapılan hacize ilişkin tutanakta hacze değer mal bu­lunamadığı belirtilmiştir. Bu tutanak, İİK’in 105. maddesinde gösterilen ge­çici aciz belgesi niteliğindedir. Dairemiz uygulamasına göre aciz belgesi da­va tarihinden önce veya sonra hatta mahkeme kararının Yargıtay'ca bozul­masından sonra bile ibraz edilebilir.
Bu durumda borçlunun aciz hali gerçekleştiğinden ve tasarrufta bulu­nulan kişi de borçlunun abisi olduğundan İİK’in 278. maddesinin şartlan davada vardır. Mahkemece tasarrufun alacak ve fertleriyle sınırlı olacak şekilde iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de dava şartının yokluğu sebebiyle reddedilen davada, davalılar için maktu vekalet ücreti­ne hükmedilmesi yerine nisbi avukatlık ücreti takdiri de yanlıştır..)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili




HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra ge­reği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddele­rine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
A­ Davacı İsteminin Özeti:
Davacı/alacaklı banka vekili 08.12.2000 tarihli dava dilekçesinde: Hayrabolu İcra Müdürlüğünün 1999/1130 sayılı dosyasında davalılar­dan borçlu Remzi aleyhine icra takibi yaptıklarını, borçlunun taşınır ve taşınmaz mallarını satması nedeniyle müvekkili bankanın alacağını tah­silde zorlandığını, borçlunun takipten iki ay evvel de adına kayıtlı olan 59 M 6028 plaka sayılı minibüsü takipten kurtulmak için diğer davalı kar­deşi F’ye görünürde sattığını, aracın zilyetliğinin halen kendisinde oldu­ğunu, ifadeyle, İİK’in 277. maddesi gereğince tasarrufun iptali ile müvek­kili adına haciz ve satış isteme yetkisinin tanınmasına karar verilmesini istemiştir.



B­ Davalı Tarafın Cevabının Özeti:
a) Davalılardan borçlu R vekili cevabında; minibüsün diğer davalı ile müvekkili arasında satışa konu olduğunu, ancak bu satışın takipten kur­tulmaya değil davacı dışında borçlu olunan diğer bankalara borç ödemek için ve değerinden noksan olmamak üzere yapıldığını, müvekkilinin aynı minibüste bu defa yevmiyeli olarak çalıştığını, ifadeyle davanın reddini savunmuştur.
b) Davalı lehine tasarrufta bulunulan borçlunun kardeşi F’nin aynı avukatı vekil tayin ettiğine ilişkin vekaletnamesi var ise de vekil dilekçe­lerini sadece R vekili olarak vermiş, ancak duruşmadaki beyanlarında ay­nı hususları tekrarla müvekkili diğer davalı F yönünden de davanın red­dini savunmuştur.



C­ Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Yerel Mahkeme: “Davacı (alacaklı) Banka davalı R aleyhine 1.026.244.967.TL’lik icra takibi başlatmış, ancak alacağını tamamen ala­madığını gösteren kesin aciz belgesi veya geçici aciz belgesi sunmamıştır. Aciz belgesi bu davalar için yargılama koşulu olup İİY 277. Maddesi dava açabilecekleri elinde geçici veya kesin aciz vesikası bulunan alacaklı ola­rak belirlemiş olup, aciz hali dava açılırken saptanmış olmakla birlikte bel­ge daha sonra alınıp mahkemeye sunulduğunda dahi dava görülecektir. Olayımızda davacı 27.11.2002 tarihli borçlunun gıyabında yapılan hacze ait tutanağı İİY 143. maddedeki geçici aciz belgesi niteliğiyle ibraz etmişse de dava tarihinin 7.12.2000 oluşuna göre dava koşulunu gerçekleştiren belge sayılmadığından, başka deyişle dava tarihi itibariyle geçici aciz bel­gesinden bahsedilemeyeceği gibi kesin aciz belgesi de sunulmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir...)
Gerekçesiyle (işin esasını incelemeksizin dava şartı yönünden) dava­nın reddine karar vermiştir.



D­Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme:
Davacı vekili temyizinde, mahkeme tarafından verilen mehil üzerine ibraz ettikleri 27.11.2002 tarihli haciz belgesinin geçici aciz belgesi oldu­ğunu, bu belgenin bulunmadığı gerekçesine dayalı kararın bozulmasını, istemiş; Özel Dairece ibraz edilen belgenin geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu vurgulanarak yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçeyle hü­küm bozulmuştur.
Yerel Mahkeme: “İİK’in 277. maddesi gereğince elinde geçici veya ke­sin aciz vesikası bulunanlar tasarrufun butlanını sağlayacak iptal davası­nı açabilir. Dava şartı Mahkemece kendiliğinden gözetilip, eldeki davada 8. celseye kadar bu konu gözden kaçırılmış, 8. celsede aciz vesikası sunma­sı için davacıya süre verilmiş, davacı süre gereğini yerine getirmediği hal­de takip eden 9­10­11­12 celselerde taraf mazereti ve düplik layihasına ilişkin ara kararlan verildikten sonra 13. celsede 15.11.2002'de davacı ya­na ikinci ve son kez mehil verilmiş, takip eden celsede davacı geçici aciz ve­sikası olarak 27.11.2002 tarihli borçlunun gıyabında düzenlenmiş " hacze değer eşya bulunmadığı" dair haciz tutanağını sunmuş, mahkememiz da­va şartı yokluğundan davayı reddetmiştir. Borçlu 22.11.2002' de yenileme dilekçesinin tebliğinden üç gün sonra mal beyanı dilekçesi" vererek, Aydın­lar Köyünde babadan kalma ev yeri (arsa) deki miras hissesini borca kar­şılık beyan etmiştir. Alacaklı 27.11.2002' de borçlunun Aydınlar Köyünde­ki evine gidilerek borçlunun yokluğunda evde hacze değer mal bulunmadı­ğına dair düzenlenen haciz tutanağını geçici aciz vesikası olarak sunmuş­tur. Bu tutanak düzenlenirken borçlu hazır olup, başkaca malı olmadığına dair beyanda bulunmasaydı bunu da imzalasaydı 22.11.2002' deki mal beyanı dilekçesine rağmen dava şartının yerine geldiğinden bahsedilebile­cekti, oysa, daya tarihi itibariyle borçlunun haczedilebilir malı vardır. Üs­telik bu malda başka hacizler dahi olsa aciz halinin varlığı kanıtlanmış ol­mazken, düzen/enen haciz tutanağının İİK’nun 105. maddede belirtilen ve alacaklıya İİK’nun 377. maddesindeki hakları veren geçici aciz vesikası olarak kabulü mümkün değildir.Borçlunun mal beyanı dilekçesi taşınma­zın tarifi açık olarak yapılmamışsa da kefilin imzaladığı kredi sözleşmesin­deki kimlik bilgileriyle Aydınlar Köyündeki taşınmaz kaydının mal sahiple­ri sicilinden bulunabileceği açıktır. 27.11.2002 tarihli tutanakta borçlunun imzası olsaydı, başka deyişle gıyapta değil yüzcek (vicahta) tutu/muş ol­saydı Yüksek 15. H.D' nin bozma kararının doğru olacağı, bu haliyle dava tarihinde İİK’ın 105. maddesi anlamında geçici aciz vesikası sunulmamış, böylece dava koşulu gerçekleşmediğinden mahkememiz önceki kararında ısrarla davanın reddine karar vermiştir." Gerekçesiyle önceki kararında direnerek, (işin esasını ince/emeksizin dava şart yönünden) davanın red­dine karar vermiştir.
Direnme kararı, davacı vekilince temyiz edilmiştir.



E­ Gerekçe:
a) Yasal düzenlemeler ve buna ilişkin açıklamalar:
Dava, İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı ta­sarrufun iptali istemine ilişkin olup; direnme yoluyla Hukuk Genel Kuru­lu önüne gelen uyuşmazlık, davanın görülebilirlik şartlarından olan geçi­ci ya da kesin aciz vesikasının dosyada bulunup bulunmadığı, noktasın­da toplanmaktadır.
Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar
vardır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun;
"İcra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep
ve beyar tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları il­gililer ve icra memuru veya muavini veya katibi tarafından imzalanır.
İlgililer bu tutanakları görebilir ve bunların örneğini alabilir.
İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar mu­teberdir."
Denilmekte;
"Borç Ödemeden Aciz Vesikası" başlıklı 105. maddesinde de aynen;
"Haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağı 143. maddedeki aciz ve­sikası hükmündedir.
İcraca takdir edilen kıymete (m.87) göre haczi kabil malların kifayet­sizliği anlaşıldığı surette dahi tutanak muvakkat aciz vesikası yerine ge­çerek alacaklıya 277 maddede yazılı hakları verir."
Hükmü bulunmaktadır.
Yine aynı Kanunun 277. maddesinde ise:
"İptal davasından maksat 278, 279 ve 280. maddelerde yazılı tasar­rufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilir­ler:
1­ Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,
2­ İflas idaresi yahut 245. maddede ve 255. maddenin 3. fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri"
Hükmüne yer verilmektedir.
Görüldüğü üzere, İcra ve İflas Kanununun 277 ve devamı maddele­rinde düzenlenen iptal davasının dinlenebilmesi için alacaklının elinde borçlu hakkında alınmış geçici (İİK.md.l05) veya kesin aciz (İİK.md.143) belgesi bulunmalıdır.
Bu bir dava koşuludur ve bu nedenle Hakimin kendiliğinden nazara
alması zorunludur.
Hemen burada aciz belgesinin ne olduğu açıklanacak olursa;
Aciz belgesi borçlunun mal varlığının alacaklının alacağını karşıla­maya yetmediğini gösteren tek ispat aracıdır. Haczedilen taşınır ve taşın­mazlar hakkında, haczin yapıldığı mahalde haczi yapan memur tarafın­dan bir tutanak düzenlenir. İİK ‘in 102. maddesine göre haciz tutanağına alacaklı ve borçlunun ad ve soyadları, alacağın miktarı, haczin yapıldığı gün ve saat, haczedilen malların cins ve miktarı ile kıymetleri ve varsa üçüncü kişilerin iddiaları yazılarak haczi yapan memur tarafından imza edilir. Ayrıca hazır bulunan alacaklı, varsa vekili, borçlu, yediemin ve bi­lirkişiler de tutanağı imza ederler. Borçlunun haczedilen malları alacağı karşılamaya yeterli olmazsa veya haczi kabil mal bulunmazsa bunlar da tutanağa yazılır (İİK. m. l02/son). Alacaklı veya borçlu haciz sırasında ha­zır değilse, kendilerine tebligat yapılarak üç gün içinde tutanağı inceleyip diyecekleri varsa bildirmeleri için davet olunurlar (İİK. m. 103) bu üç gün­lük süre yapılan haciz işlemine karşı şikayet süresinin başlamasını sağ­lamak amacına yöneliktir.
İcraca takdir edilen kıymete göre haczedilen malların alacağı karşıla­madığı anlaşılırsa buna ilişkin haciz tutanağıda geçici aciz belgesi sayılır {m.105/2) . Eş söyleyişle, haciz sırasında borçlunun bir kısım malları bu­lunmasına karşın, bunların takdir edilen kıymetine göre takibe konu ala­cağı karşılamaya yetmediği anlaşılırsa, buna ilişkin haciz tutanağı geçici aciz belgesi sayılır (İİK.m. 105/2). Borçlunun haczi kabil malı bulunma­dığının haciz tutanağında açıkça yazılı olması gerekir. Aksi halde tutanak aciz belgesi niteliği taşımaz.
Kesin aciz belgesinde de olduğu gibi borçluya ayrıca aciz belgesi ve­rilmez. Buna ilişkin haciz tutanağı geçici aciz belgesi hükmündedir. Ala­caklıya İİK. 277. maddede yazılı hakları verir. Yani iptal davası açma hak­kı verir. Geçici aciz belgesi kesin aciz belgesinden farklı olarak İİK. 68. madde anlamında borç ikrarını havi bir senet niteliğinde değildir.
Kesin aciz belgesine gelince; İcra takibi sonucunda paraların paylaş­tırılmasından sonra alacaklıya verilen belgeye kesin aciz belgesi denir. Bu belge İİK 143. maddede açıklanmıştır. Bu belge İİK m. 68 anlamında borç ikrarını havi bir senet mahiyetinde olup alacaklıya iptal davası açma hak­kını verir.
Ayrıca haciz sırasında borçlunun haczedilebilir hiçbir malı bulun­mazsa bunu belgeleyen haciz tutanağı da 143. madde anlamında kesin aciz belgesi niteliğindedir. Bu tutanak doğrudan doğruya kesin aciz bel­gesi yerine geçtiğinden alacaklıya ayrıca bir aciz belgesi verilmez. İcra me­murunun borçlunun haczi kabil malının bulunup bulunmadığını araştır­ması ve haciz tutanağında açıkça göstermesi gerekir.
Şayet borçlunun haczedilebilir malının bulunduğu anlaşılmışsa ke­sin aciz belgesi verilemez.
Aciz belgesine dayanılarak açılan iptal davası sırasında aciz belgesi­nin iptali için dava açıldığı ileri sürülürse ve belgelenirse açılan bu dava­nın tasarrufun iptali davasının sonucuna etki olacağından ön mesele ya­pılması gerekir.
Aciz belgesinin alacaklının yaptığı icra takibi ile ilgili olması gerekir. Bir başka alacaklının kendi alacağı ile ilgili olarak alınan aciz belgesine dayanılarak iptal davası açılamaz. Yargıtay uygulaması yerleşik olarak bu yöndedir.
Aciz belgesi borçlunun mal varlığının alacaklının alacağını karşıla­maya yetmediğini gösteren tek ispat aracıdır. Bu nedenle de aciz belgesi­ne rağmen ve bu belge dava yoluyla iptal edilmedikçe borçlu; malvarlığı­nın alacaklının alacağını karşılayabileceğini ileri süremez.
Alacaklının bu belgelere dayanarak tasarrufun iptali davası açması mümkündür.
Aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağı 2004 sayılı İcra ve İflas Ka­nunu'nun 8. maddesi gereğince "aksı sabit oluncaya kadar geçerli belge" niteliğindedir.
Açılan iptal davasında davacının dayandığı aciz belgesi şikâyet veya itiraz yoluyla icra hâkimliğince ortadan kaldırılmadıkça mahkemece ge­rek re'sen gerekse davalının savunması doğrultusunda usulüne uygun şekilde düzenlenmiş olup olmadığı konusunda inceleme yapılamaz. Bu nedenle hukuken geçerliliğini muhafaza eden aciz belgesinin varlığı ha­linde borçlunun borcu karşılayacak başka mallarının bulunduğu, yeterli araştırma yapılmadan aciz vesikası düzenlenmiş olduğu iddiası dinlene­mez.
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyor, tebligatlar da ilanen yapılıp, hakkında birçok takip bulunuyorsa bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılır.
Aciz belgesinin varlığı davanın dinlenebilmesi için ön koşul olduğun­dan bu husus mahkemece resen (kendiliğinden) araştırılmalıdır. Ne var ki, kesin veya geçici aciz belgesinin varlığı davanın ön koşulu ise de , bu­nun davanın açılmasından önce alınması zorunlu değildir. Davanın açıl­masından sonra alınabileceği gibi temyiz aşamasında ve hatta bozmadan sonra bile alınıp ibraz edilmesi yeterli olur. Önemli olan husus bu belge­nin davanın açılmasından önceki bir takibe dayalı olmasıdır. Karar kesin­leşinceye kadar alınıp ibraz edilmesi mümkündür. Mahkemece dava açıl­dığı sırada aciz belgesinin yokluğundan dolayı davanın reddi mümkün değildir. Dava sürerken ikmali olanaklı dava şartlarındandır.
Dava ekonomisi bu düşüncenin altında yatan en önemli nedendir. Yargıtay'ın sapma göstermeyen, yerleşik uygulaması da bu yöndedir.
b) Somut olay yönünden yapılan değerlendirme ve dayanılan gerekçe:
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde;
Hayrabolu İcra Müdürlüğünün 1999/1130 sayılı (19.11.2002 tari­hinde yenilenmekle 2002/665 esas sayılı) dosyasında, alacaklı banka ta­rafından 13.01.1999 tarihli kredi sözleşmesine dayanılarak, davalı/borç­lunun üçüncü kişiye kefaletinden kaynaklanan alacak için 301.544.043 TL asıl borcun faiz ve fertleriyle birlikte tahsili için 21.10.1999 tarihinde ilamsız takibe girişilmiştir. Davalı/borçlu mal beyanında bulunmuş ve başkaca açıklama yapmadan, babasından olan ev yerinden hissesi oldu­ğunu soyut olarak bildirmiş; diğer mal varlığını ise kefili olduğu borçlu­nun borçlarını ödemek için sattığını ifade etmiştir.
Davalı/borçluya ait Aydınlar köyündeki ev adresinde 27.1L2002 tari­hinde saat: 10.10 da haciz gerçekleştirilmiş; borçlunun hazır bulunmadı­ğı haciz sırasında annesi Ümmiye'nin hazır olduğu yaşlı, felçli ve yatalak olduğu, belirtilerek "borçlunun hacze değer malı bulunmadığı' tutanağa geçirilmiştir. Tutanak memur, alacaklı vekili ve şoför tarafından imzalan­mış, hazır olan Ümmiye imzadan kaçınmıştır.
Bu tutanak, yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 105. maddesinde gösterilen "geçici aciz belgesi' niteliğindedir ve dava görülmekte iken ibraz edilmekle dava şartı gerçekleşmiştir.
Zira, yukarıda da açıklandığı üzere, davanın açılması için bir ön ko­şul olan aciz belgesinin davanın açılmasından önce alınması zorunlu bu­lunmayıp; davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi temyiz aşama­sında ve hatta bozmadan sonra bile alınıp ibraz edilmesi yeterlidir. Nite­kim bu gerek davacı/alacaklı yanca yerine getirilmiştir.
Diğer taraftan, borçlunun haciz sırasında hazır olmaması nedeniyle belgenin yetersizliği yada geçersizliği olgusu, ayrıca ilgilisince İcra Hakim­liği önünde itiraz ve şikayete konu edilmemişken; tasarrufun iptali dava­sına bakan mahkemece konunun resen ele alınıp tartışılması bu aşama­da olanaklı değildir. Eş.söyleyişle; içeriği ve yapılan işlemler yönünden merciinde itiraz ve şikayete konu edilmemiş bulunan 27.11.2002 tarihli haciz tutanağı içerdiği “borçlunun hacze değer malı bulunmadığı” yönün­deki açıklama nedeniyle, yasanın açık hükmüne uygun "geçici aciz belge­si' nitelîğindedir ve borçlunun acz hali gerçekleşmiştir.
Mahkemece; dava şartı olan aciz belgesinin varlığı gözetilerek işin esasına girilmeli ve toplanacak delillere göre sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Şu durum karşısında, davanın esasına girişilmeksizin, dava şartı yokluğundan bahisle davanın reddi ve bu kararda direnilmesi usul ve ya­saya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme ka­rarının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.03.2005 gü­nünde, oybirliği ile karar verildi.