Mesajı Okuyun
Old 11-03-2009, 21:36   #1
duyurucu1

 
Rahatsiz Kahraman cmk avukatı,Özhakiki Kahraman Kızgın Başkana karşı

11-KAHRAMAN CMK AVUKATI ÖZHAKİKİ KAHRAMAN KIZGIN BAŞKANA KARŞI

Duyurucu2:”Bu duyurucu1 denen, kendini avukat sanan ve esasında hukuk fakültesini de bitirip bitirmediği şüpheli olan zat makbul bir adam değil.

Neden derseniz?

Üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokmayı alışkanlık haline getirmiştir de ondan.Kalkmış sağda solda “Bir baro istiyorum!Bir baro istiyorum!”diye bağırıp duruyor.

Al sana bir baro bakalım ne yapacaksın?Al işte sana bir baro.”

Duyurucu1”Ama sevgili Duyurucu2 baronun adını koymadın?”

Duyurucu2”Tanganinga Barosu.Oldu mu? İşte adını da koydum.”

Duyurucu1”Ama bunun başkanı yok.Başkanı yok…”

Duyurucu2”Allah!Allah’Yahu sen ne menem bir adamsın?Ne yapacaksın başkanı.Bu baro da başkansız olsun.”

Duyurucu1”Oynamam!Oynamam!Başkanı olmayan baroyu istemem.!”

Duyurucu2”Peki..Peki.İşte sana bir başkan.Hem meslekte tecrübeli ve de kıdemli 52 senelik kıdemi var.Hatta olmaz Dur bakim.52 senelik kıdem az olur.Koskoca Başkan hiç 52 senelik kıdem olur mu?Ben bunu yükseltiyorum.62 senelik kıdem yaptım..Hayır oldu olacak 82 sene yaptım.”

Duyurucu1”Ya adı?Adı nedir?”

Duyurucu2”İyi Başkan”

Duyurucu1”Cık!”

Duyurucu2””Akıllı Başkan”

Duyurucu1”Cık”

Duyurucu2”Güzel Başkan”

Duyurucu1”Cık”

Duyuruc2”Bilgili Başkan!Delikanlı Başkan!Uzun boylu Başkan!Eli sopalı başkan!Kodumu oturttururum Başkan.Döverim ha Başkan…Ne be senden çektiğimiz!Bir de başkan adı beğenmiyorsun.Ağlama!sümüklü!Sil bakim sümüğünü!Çok da konuşma! Başkanın adını koydum .İtiraz da istemem.Başkanın adı Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan!”

Duyurucu1”Peki.Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan olsun.Ama beni ya döverse baksana kızgınmış?Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan?

Duyurucu2”Korkma Bu Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan öyle avukatları döven cinsinden değil.Ama tek şartı var kendisini kızdırmayacaksın”

Duyurucu1”Peki.Kızdırmam.”

Duyurucu2”İyi öyleyse.Bak şimdi ben Özhakiki Kahraman Kızgın Başkanı buraya çağıracağım.Sakın ola bir edepsizlik yapma!Başkanı kızdıracak kelamlar etme!Tamam mı?”

Biraz sessizlik ve tıkırtı mıkırtı sesleri.Sonra biraz daha tıkırtı,çıtırtı sesleri.

Duyuruc1”Ne oldu?”

Duyurucu2”Olmadı.Özhakiki Kahraman Kızgın Başkanın gelme proğramının sisteminde bir arıza var.Sistem yavaşladı.Kalk en iyisi biz ona gidelim.Koca Kızgın Başkan buraya gelecek değil ya?Hem de öz hakiki Kahraman”
***
Bir, sistem yavaşladı açıldı zamanı sonra..

Tık.Tık.(kapı çalma sesi)

Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan”Gel!”

Duyurucu2 önde Duyurucu1 arkada Tanganinga Barosundan içeri girdiler.Tokalaşma yapıldı.Uzunca bir masa.Masa baş kısmı boş bırakılmıştı.Çevresinde ise anlaşılan Yönetim Kurulu üyeleri yada komisyon başkanı olduğu anlaşılan birkaç avukat duruyordu.

Duyurcu2 “Efendim Duyurucu1 sizinle görüşmek istiyormuş.Hem galiba sizde Duyurucu1 ile görüşmek istiyormuşsunuz.Bu saate randevu vermişsiniz.Duyurucu1’i getirdim”dedi.

Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan sert bir tavırla;”Buyrun oturun.”diye Duyurucu1’e uzunca masanın baş kısmında boş olan koltuğu gösterdi.Duyurucu1 kendini ağır ceza mahkemesinde kafeste gibi hissetti.Duyurucu2 arkasında ayakta duruyordu.Bir ara dönüp Duyurucu2 ye bakmak istedi.Duyurucu2’nin şefkatli ve güven verici ellerini omuzlarında hissedince rahatladı.İçerisinde dosyaları ve cübbesi olan avukat çantasını hafifçe yere koydu.

Özhakiki Kahraman Kızgın başkan lafı hiç dolandırmadan konuya girdi.

Kızgın Başkan, kızgın bir tonda “Ne bu?!Ben herkesin düşüncesini yayma hakkını sonuna kadar savunurum.Ama senin bu yaptığın iş değil.Buraya yazdıkların Bilmem Ne komisyonunun sanki kararı var gibi yansımış.İşte komisyon Başkanı karşımda oturuyor.Böyle bir karar var mı ki sen insanlara duyurmaya kalkıyorsun?Hem bak buraya da ,benim Kızgın Başkan olarak insanların dilekçelerine cevap vermediğimi yazmışsın”

Duyurucu1”Sayın Başkan,bu yazılanlar Bilmem ne komisyonunun kararı değil.Sadece bu yazılanlar mail gruplarına atılan bir mail.Adı sadece “Tek kişilik Gazete.”Ben Avukatların kendilerini ifade edecekleri bir platform olmadığı için böyle bir girişimde bulundum.Sizin resmi internet sitenizde avukatlar kendilerini ifade edemiyorlar.Eteklerindeki taşları dökemiyorlar.Seçim zamanlarında dahi avukatlar kendilerini yeterince taıtamadıkları için,yönetimlere aday bile olamıyorlar.Oluşan seçim gruplarına dahi giremiyorlar.Çünkü avukat kendini anlatamıyor.Böyle bir platform yok.Esasında benim kötü bir niyetim yok.Hem oraya yazdıklarımın bir kısmı benim kişisel düşüncelerim değil.Avukatlarla telefonla yada bire bir yaptığım konuşmalardan edindiğim izlenimler.”

Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan;”Hayır kardeşim olmaz. Bak burada da benim için şöyle şöyle demişsin.Söyle bakim kimmiş benim içim şöyle şöyle diyen?

Duyurucu1”Sayın Kızgın Başkanım ben bunları işkembeden söylemiyorum.İşte senin için şöyle böyle diyenlerin bir tanesi şu avukat bir tanesi bu avukat diğeri şu ve bunun yanındaki avukat,bir diğeri ise şu ve bunun yanındakinin yanındaki ve son olarak da ben”

Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan,”Bak Duyurucu1,senin bilmediklerin var.Senin bilmediklerin var.Bak şu dediğin avukat varya geçenlerde geldi.Bir konudan şikayetleniyor.-Başkanım şöyle, başkanım böyle.Ne oldu?dedim.Hakimin biri gözüme limon sıktı, diyor.İki gözü iki çeşme ağlıyor.Ben ise , kim salata için ayrılmış limonları avukatlarımın gözüne sıkan Hakim?diye celallendim.Adını söyledi.Ben de hemen.Yaz iki satır dilekçe ve altına da adını yaz,imzala “dedim

Duyurucu1 ve orada bulunanlar hep beraber:”Eee?”dediler.

Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan”Eee…si.Avukat dışarı çıktı.Ben dilekçe yazacak zannediyorum.Meğer kaçmış.Korkak avukat.Bürosuna telefon ettim.Bana ne desin?”SayınÖzhakiki Kahraman Kızgın başkanım,ben korktum.Şimdi ben size şikayet dilekçesi yazmaya kalksam.Hakim bir sonraki duruşmada gözüme bir daha limon sıkar.Belki Bu defa yanımda duran müvekkilimin de gözüne limon sıkar.”

Sonra hırsını alamayıp biraz nefeslendi. Ve devamla “Bütün olaylar böyle .Hakimler avukatların gözüne limon sıkıyor.Bir Allahın Kulu avukat çıkıp demiyor ki.Ey Munis Baronun Özhakiki Kızgın Başkanı! İşte şu kürsüde gördüğün Hakim amca gözüme limon sıktı.Avukat gözüne limon sıkan hakimi söylemezse ne zaman?nerede?Kim? Yazıp altını imzalamazsa ben falcımıyım ki hangi hakimin hangi avukatın gözüne limon sıktığını bileyim.Hem ben, avukatların avukatı mıyım canım.!Onlarda avukat. Kendilerini savunsunlar.Olmadı tutanak tutsunlar.Olmadı bilgi mahiyetinde bir yazı yazıp altını imzalasınlar. Ben de hiç olmazsa avukatımın gözüne limon sıkan hakimin yanına gidip elbiselerinin tozunu almaya teşebbüs ettiğimde diyeyim ki Ey benim Limoncu Hakimim.İşte sen şu gün, şu saatte, şu yerde falanca avukatımın gözüne limon sıkmışsın.Söyle bakim.Limonları neden ziyan ediyorsun?Milli serveti neden avukatların gözüne sıkarak çar çur ediyorsun?Ama nerde..Nerde öyle yürekli avukat?İşleri güçleri dedikodu.Oturuyorlar kendileri için yaptırdığımız rahat koltuklara vır vır vır,dır dır dır işleri güçleri dedikodu..”

Duyurucu1”Sayın Özhakiki Kahraman Kızgın Başkanım,evet dedikleriniz doğru.Avukatların hepsi maalesef korkuyor.Hepsi” acaba ben limon sıkan hakim için bir yerlere şikayet edersem limoncu hakimde benim dosyalarıma limon sıkar ve yazıların okunmasını engellemek suretiyle Yargıtaydan vede Danışataydan vede başka yerlerden dosyamın “Bu ne biçim dosya.Sırılsıklam olmuş Atın çöpe!” kararını çıkarır mı?Bütün endişeleri bu.

Avukatların İcradaki tutumları da buna benzer.Bütün avukatlar istisnasız bütün avukatlar icralarda şeker dağıtıyor.Şekerci ,İcra Müdürlerinin ve personelin amcasının oğlunun bibisinin kızının kocası oluyormuş.Şimdi icraya gittin. Eğer İcra müdürü senin elinde bonbon şekerlerini yada dosya içerisinde bibisinin kızının kocasının şekerci dükkanından alındığı ve yendiği belli olan çukulata kağıtlarını görmezse,bu dosya tatlı değil.Benim ekşiye alerjim var,diye dosyayı aksırark,öksürerek işleme sokuyormuş. Böylece dosyada aksırık öksürük balgam kalıntıları olduğu için kimse ellemeğe iğreniyor ve o dosyada arşive gidiyormuş.

Demem o ki etrafta böyle dedikodular var ve siz bana şikayet etsinler diyorsunuz.Mademki avukat korkuyor.Acaba diyorum siz böyle limon hadiselerinin çok yoğun olduğu mahkemeler yada şekerciler akrabası olan icralara arada bir muhakkik gönderip orada neler oluyor cinsinden bir araştırma yaptıramaz mısınız?Çünkü malum hikaye Hazreti Ömerin devrinde kuzusu kaybolan ve Ömerden hesap soran yaşlı kadına Ömer “Be hey Kadın kuzuna mukayyet olaydın “deyince Ömerin mübarek sakalına yapışmış ve demiş ki .Ömer Ömer!Sen uyanıksın diye biz uyuyoruz.Biz uyanık olduktan sonra sana ne gerek var?Şimdi avukatlarınki de bu hesap.Avukatlar hakimi gözlerine limon sıkıyor diye terazi bakanlığına,elinde terazi tutan kız kuruluna şikayet etmeyi tabiiki bilir.Ama başımızda Kızgın Başkan var ve hatta özhakiki Kahraman ödülü almış diye kendileri geri geri duruyor.Avukat şikayet ettikten sonra Kızgın Başkana ne gerek var?..Hatta munis Başkana dahi gerek yok.”

Özhakiki Kızgın Başkan”Sen sus bakim.Ne o öyle Hazreti Ömer filan.Şimdi çarpılırsın!Olmaz Kardeşim olmaz!Hem ben Hakimlerin üstü müyüm ki muhakkik göndereyim.Öyle şey olmaz.Ben hakimleri denetleyemem.Varsa bir şikayet.Yazarım Terazi bakanlığına.Ben avukatların da avukatlığını yapamam.Kendisi tutanağa imza atmaktan korkuyorsa ben niye avukatı savunayım?.Olmaz öyle şey.Bak Duyurucu1 kardeşim.Sende lütfen aklını başına topla!Benim kelimi kızdırma!Öyle sağda solda benim hakkımda bilir bilmez yazılar yazma.Lütfen kendine gel.

Ne o elindeki evirip çevirdiğin?.Ha dilekçe mi ver bakayım.Hımm.Bu “gereği düşünüldü” meselesi yüksek ihtisas gerektiren bir konu.Senin bilmem aklın erermi?Bu konuları akademisyenler tartışır karar verir.Ben cezacı değilim.Ama bir bakayım,incelettireyim.Gerekirse cevap vereyim”dedi ve duyurucu1’i omuzlarından tuttu.Hafifçe salladı. Sonra “Nasıl şimdi bu toz alma operasyonu ve omuzdan tutup sallama operasyonu sana da iyi geldi değimli?.Bir daha yaramazlığa teşebbbüs etme” dedi.Sonra da” Ha bu” gereği düşünüldü “dilekçeni de sakın ola sağda solda yayımlamaya kalkma!”

Duyurucu1 aptal aptal sağa sola bakınırken ve şartlanmış olarak kendini hafiflemiş hissederek bir şeyler daha söyleyecek oldu.Ama sadece korkusundan sadece yutkunabildi.”Hayret! Nasıl olur?Özhakiki Kızgın Başkan nasıl “Gereği Düşünüldü” meselesini hafife alır?Bir başkan bu kadar önemli ve bütün avukatları ilgilendiren bir konuda ,avukatların hacıyatmaz gibi eğilip kalkmalarını nasıl hafife alır?”diye derin düşüncelere daldı.

Derin düşüncelerden Duyurucu1’i yine Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan uyandırdı.

Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan kızgın ses tonuyla “Yeter! Bak saatim doldu.Şimdi sen oradan kalk bakim.Sırada başka tozu alınacak ve omuzlarından tutulup sallanacak avukatlar sbekliyor.Onların da tozunu almalıyım.Bu başkanlık gördüğünüz gibi çok yoruyor beni çok.”dedi.

Kızgın başkan,O sırada masanın ucunda yazı yazar gibi yapan ve hafiften bıyık altından gülümseyerek konuşmalara şahit olan bir yönetim kurulu üyesine dönerek.”Göster bakayım oradaki abayı benim civciv Duyurucu1’ ime “dedi..Kıvırcık saçlı güleç yönetim Kurulu üyesi hemen dolaptaki abayı gösterdi.Evet gerçekten de dolapta , has kıldan yapılma bir aba duruyordu.Anlaşılan Toros yörüklerden alınmış antika bir kıl abaydı.

“Şimdi de göster bakayım abanın altındakini “dedi.

Aaa.Duyurucu1 gözlerine inanamadı.Kıl abanın altında amerikan yapımı bir beyzbol sopası duruyordu.

Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan”Nasıl beyendin mi abayı ve altındaki sopayı?”dedi.

Duyurucu1.Duygu yoğunluğuna girmişti.”Beğendim sayın öz hakiki kızgın Başkanım”dedi.İçinden de “Valla kardeşim Bu bizim Özhakiki Kahraman Kızgın Başkanımız kızgın mızgın ama.Böyük Başkan .Arkadaş .Adamdaki antika merakına bak.Sen kalk Üşenme.Torosların tepesine çık en antika abayı bul .Ofisine getir.Dolaba koy.Abanın altına da en kalitelisinden Amerikan yapımı beyzbol sopasını sakla.Arada bir benim gibi sırtı tozlanan,ayağı kayıp üstünü başını kirleten avukatlar olursa onların tozunu almak için aba altında sopa sakla ve göster.Maksat kültürleri artsın diye.Yok yok.Benim Özhakiki kahraman Kızgın Başkanım tedbirli biri.Yoksa hiçbir başka başkan aba altında sopa saklamak gibi bir taktiği kesinlikle akıl edemez..Adam böyyük adam.Antika meraklısı.”
**
Bir çıt pıtlık zaman geçer.Duyurucu1 Özhakiki Kahraman Kızgın Başkanın kapısının önündedir.

Duyuruc2 “Ne oldu benim salak Duyuruc1’im ?İçerde neler konuştunuz?

Duyurucu1”Sen beni içerde bırakıp nerelere kayboldun?Neyse.Benim sevgili Duyurucu2’im.Benim iyiniyetli ikizim,iyiki beni buralara getirmişsin.Şu anda kendimi bir tüğ gibi hafiflemiş hissediyorum.Hem sana bir şey söyleyeyim mi ? Özhakiki Kahraman Kızgın başkan ,benim günlerce hazırlanıp yazdığım iki adet dilekçeye de cevap verecek.Biri hani “sanık ile müdafisinin yan yana olmaları “dilekçesi.Öbürü de , “gereği düşünüldü!”denildiğinde avukatların pavlovun serçeleri gibi şartlanmış olarak ayağa kalktıkları dilekçe.

Duyurcu2 ”Sen bu dilekçeleri de yayımlasana.”

Duyurucu1”Olur valla.Yayımlarım.Yayımlarım ve avukatlara da tanesi 100TL’ye satarım.”

Duyurucu1 yine her zaman olduğu gibi dilekçe yazıp vede satıp para kazanacağı hayallerine dalmak üzere iken.

Duyuruc2”Sen onu bırakta.Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan içerde sana ne ikram etti.?Çaylar kahveler gırla gitmiştir.”

Duyurucu1”Yok bir şey ikram etmedi.”

Duyurucu2”Yok valla inanmam.Koskoca Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan, seni çağırıyor ve sana bir çay dahi ikram etmiyor?Öyle mi?”

Duyurucu1 ağlamaklı “Etmedi” derken hafiften gözleri nemlendi.Oysaki kendisi Özhakiki Kahraman Kızgın Başkan aleyhine her dedikoduyu bıçak gibi kesiyor.”Kızgın mızgın seçilmiş ya.Her seçilen benim Başkanımdır.Kimse onun aleyhine laf söyleyemez arkadaş.Seçimi geride bırakın!.Özhakiki Kahraman Kızgın Başkanınız etrafında kenetlenin!.Komisyonlara girin.Üretin.Dedikodu yapmayın.”diyordu.Ama şu Başkanın yaptığına bak.Çay ikram etmediği gibi.Nerdeyse ”Görüşme bitmiştir!”diyerek makamından kovacaktı.Birazda kovar gibi oldu.

“Yok arkadaş yok bir daha Özhakiki Kahraman Kızgın Başkanın odasına girmek icap ettiği zaman oturmamak ayakta durmak gerek.Hem ne öyle avukata sanki ağır ceza mahkemesindeki kafesteki sanığa yapılan muameleye benzer muamele?Evdeki termosada çay doldurup getirmek gerek..Anlaşılan bunun avukata çay falan vereceği yok. Bir de Özhakiki Kahraman olarak geçiniyor.Neymiş efendim?1500 avukat ile uğraşıyormuş.Neymiş efendim? kendisi daha öz hakiki kahramanmış.Hadi oradan.hepsi sana dört gözle bakan ve sana SOS..SOS mesajları çeken avukatların mesajına dahi cevap vermiyorsun.Seni pinti.Seni cimri.Tabi ,cevap verirsen kontür gider değil mi?Ama bunu seçilmezden önce düşünecektin.

Avukat suda yüzüyor.Yüzme de bilmiyor.Boğulmak üzere .Kime SOS çeksin?Gidip her duruşmada gözüne limon sıkan Hakime mi yoksa ,karşısına geçip kendisine nanik yapan savcıya mı SOS çeksin?Hakimlerin,savcıların hiç avukata SOS çektikleri görülmüş müdür?Hayır.Onlar arasında gizli bir kuş dili vardır.Eğer SOS çekmek gerektiği durumlarda cep telefonu bile kullanmazlar.Cik cik vede cik derler.Hemen tabiatta bulunan kuşlar anında bu SOS anlamına gelen bu “cik cik” leri ilgili yerlere iletir.Onlar değil SOS için kontur harcamak, telefonun köküne dahi para vermezler.Hatta hiç telefon kullanmazlar.Kuşdili konuşur.Telefon yerine kuşları kullanırlar.Mesajlarını bedava oluyor diye kuşlar aracılığıyla gönderirler.”

Duyuruc2”Ne oldu yine mahzunlaştın?Bir Baro istiyorum!diyen sendin. Al işte sana bir Baro verdik.Sevineceğine yine gözlerin nemlendi.”

Duyurucu1ağlamaklı ve sümüğünü çekerek.”Ben böyle Baro istemiyorum.Böyle başkan istemiyorum”dedi.Yumruk yapıp gözyaşları ile ıslanan gözlerini ovuyordu.

Duyurucu2”Eee Duyurucu1 sana da baro beğendiremiyoruz.Sen nasıl bir Baro istiyorsun?Nasıl bir başkan istiyorsun?”

Duyuruc1”Sahi ben nasıl bir baro istiyorum?Sen nasıl bir baro istiyorsun?Biz nasıl bir Baro istiyoruz? “diye Mevlananın müritleri gibi dönmeye başladı.Hem dönüyor hem de ağlamakla gülmeyi aynı anda gerçekleştiryordu.