Mesajı Okuyun
Old 20-01-2009, 22:06   #3
Gemici

 
Varsayılan

Sayın idris sağlam,
Olayı ‘yabancının yabancıya karşı Türkiye’de işlemiş olduğu suç’ olarak değerlendirmenin yerinde olmadığı düşüncesindeyim. Araçta üç İran vatandaşının yerinde üç Türk vatandaşı, üç Alman vatandaşı veya bir İran vatandaşı, bir Alman vatandaşı ve bir Türk vatandaşı olmuş olsaydı durum yine değişmeyecekti. Çünkü olayda sadece yabancının yabancıya karşı işleyebileceği bir suç yok, onun yerine herkesin herkese karşı işleyebileceği ve genel olarak suç olarak tanımlanan bir durum var.

Olaya Ceza Kanunu’nun TCK 18’i maddesini uygulamak olanaksız ; çünkü yabancı bir ülke vatandaşının, ülkesinde suç işledikten sonra, Türkiye’ye kaçmış olma durumu yok ortada. Kısaca belirtmek gerekirse iade etme/geri verme işlemlerinin aradığı koşullar gerçekleşmemiştir. Suçluların iadesı/geri verilmesi kavramı şu şekilde tanımlanıyor literatürde : ‘suç işledikten sonra başka bir devlet ülkesine kaçan suçlu kişinin o devlet tarafından o kimseyi kovuşturma ve yargılamaya veya hakkındaki cezayı infaz etmeye yetkili olan devlete, resmi talep üzerine ve gerekli şartların varlığı halinde teslim etmesidir’(http://www.egm.gov.tr/egitim/dergi/e...in_AKDOGAN.htm ) 13 XII. 1957 tarihli ‘Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’de 7.ci maddesinde kendisinden iade talep edilen devletin iadeden imtina edebileceğini belirtiyor, eğer suç kısmen veya tamamen kendi ülkesinde işlenmişse.

Mağdur ve müştekilerin tümünün şikayetlerinden vazgeçtiklerini bildirmelerinin ve haklarını İran adli makamlarında arayacakları yönündeki beyanlarının cezai kovuşturma yönünden bir etkisi olabileceğini zannetmiyorum, çünkü olay Türk kamu düzenini ilgilendiriyor ve resen kovuşturlacak suçlardan.

Belirtilen yöndeki beyanlar ancak tazminat ve sigorta hukuku konusunda etkili olabilir.

Saygılarımla