Mesajı Okuyun
Old 02-01-2009, 14:59   #19
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan m.ufuktekin
Ceza davalarında sürenin tefhimle başlamasını doğru buluyorum.
Türkiye'de ciddi bir zamanaşımı sorunu olduğunu unutmamak gerekiyor. Benim baktığım "sahte fatura-VUK 359" davalarında yaklaşık %75 oranında dava zamanşımıyla karşılaşıyorum. Bu suçlarda hemen her seferinde suçun tespit edilmesi yıllar sürüyor ve iş mahkeme safhasına geldiğinde, davanın karara bağlanıp kesinleşmesi için kalan süre oldukça az oluyor.
Bu her ne kadar sanık müdafii olarak yararıma olsa da "adaletin gecikmeden tecellisi" adına bu uygulamayı doğru buluyorum.
Temyiz süresi tebliğden başlarsa sanıkların adres değiştirme v.s. yollarla tebliğden uzun süre kaçacağını düşünüyorum.
Zamanaşımından düşen bir sürü dava hepimizin içini acıtmıştır eminim.
Yapılması gereken düzenleme süre tutum dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak değerlendirilmemesi, süre tutum dilekçesini veren tarafa temyiz dilekçesi vermesi için süre verilmesi ve temyiz sürelerindeki farklılığın olabildiğince giderilmesidir diye düşünüyorum.

Davaların zamanaşımına uğraması çok rahatsız edici bir durum ancak zamanaşımına giden yolda, karar tebliğinin hemen hiç rolü yoktur. Temyiz süresinin tebliğle başlaması ve örneğin 15 gün olarak düzenlenmesi halinde de, sadece bu nedenle zamanaşımına uğrayacak dosya olacağını sanmıyorum. Zamanaşımı sorununda çözümü doğru yerde aramak gerekir bence.