|
DÜN yazı işlerinde manşeti tartışıyoruz. Yalçın Doğan, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ile konuşmuş.
Eşini döven bir insanın utanması gerektiğini söylüyor.
Bu sözler manşete çıkarılmalı mı?
Arkadaşlarımızdan biri, "Dayak yiyen eş şikáyetini geri almış" diyor.
Dayak yiyen eş şikáyetini geri alınca bu "dosya kapanıyor mu?"
Ben, "Dosyayı asıl şimdi açmamız lazım" diyorum.
* * *
Önceki akşam Digiturk'te "Wanted" adlı Amerikan dizisini izliyorum.
Filmin başında, iki sivil polis, bir kadın suçluyu takip ediyor.
Kadını bir yerde kıstırıp yere yatırıyorlar.
Ancak kadın sanık, bir an ellerinden kurtulup polise sert bir yumruk
atıyor.
Polis de ona yumrukla cevap veriyor ve yere yatırıp ellerini kelepçeliyor.
Ertesi gün görev yaptıkları merkeze üst düzey görevli bir kadın müfettiş geliyor ve polise, "Bir kadına yumruk attın. Bu yaptığın, bütün meslek hayatın boyunca sicilinde seni takip edecek" diyor.
Dikkat edin, görev sırasında, suçlu bir kadını etkisiz hale getirmek için atılmış bir yumruktan söz ediyoruz.
Yani durup dururken bir kadını dövmekten değil.
* * *
Bir insan düşünün ki, bu ülkenin en büyük şehirlerinden birinde belediye başkanlığı yapmış.
Arkasından bu halk onu milletvekilliği koltuğuna oturtmuş.
Ve bu insan eşini, hastaneden rapor alacak kadar ağır biçimde dövüyor.
Şimdi eşi şikáyetten vazgeçmiş.
Hadi çevresi, hatta partisi bu dosyayı kapatmaya çalışıyor.
Ya AKP'nin kadınları, ona oy veren veya vermeyen bizler?
Bizler de bu muazzam ayıba yataklık etmeyi içimize sindirecek miyiz?
AKP'ye oy vermiş kadınlar olayı bu şekilde kapattırırlarsa, ben artık başlarını da aynı şekilde kocalarının zoruyla kapattıklarına inanacağım.
"Ne alakası var" dediğinizi işitiyorum.
Var, bal gibi var.
Emine Hanım'a, Hayrünisa Hanım'a sesleniyorum.
İçiniz buna elveriyor mu?
Bu konu, "Aman şu sıra maraza çıkmasın" deyip geçiştirilecek bir mesele değil.
İnanınız ki, o kapanan dosya, hepinizin ruhunda derin bir yara açacak.
* * *
Üç gündür hayretle izliyorum.
AKP içinden bir tek cesur insan çıkıp, "Kardeşim sen ne yapıyorsun" demiyor.
Tam aksine, milletvekilinin eşine baskı yapıp "Şu meseleyi kapatın" diyen arabulucular mekik dokuyor.
Hayret ediyorum.
Yoksa AKP içinde kadın dövmek vak'a-i ádiyyeden bile sayılmıyor mu?
"Kızını dövmeyen dizini döver" meselinin eşler için de yazılmış gizli bir versiyonu mu var.
Başbakan'ın, yardımcılarının, parti yöneticilerinin ailelerinde de böyle kırılıp yen içinde bırakılmış daha nice kadın uzuvları mı var?
* * *
Gelin hep birlikte, milletvekili sıfatı taşıyan bu zatın, karısının belden yukarı kısmında yarattığı hasarın kriminal raporunu birlikte bir kere daha okuyalım:
"Kafanın üst kısmında 2 santimlik morarma.
Sağ şakağın üstünde 2x3 santimlik çürüme.
Sağ el kemiğinin ortasında ezilme."
Bunlar fiziki hasara ait teknik bilgiler.
Bir de karısının ruhunda yarattığı hasar var ki, ne yazık ki onun kriminal raporu elimizde değil.
Allah'tan değil de vicdanımız hiç olmazsa Anneler Günü'nü biraz daha az hasarla atlatacak.
İşte o nedenle Emine Hanım'a ve Hayrünisa Hanım'a soruyorum.
"Erkek milletvekillerinizden umudum yok. Ama siz, bu kriminal dosyayı içinize sindirecek misiniz?"
Ertuğrul Özkök/Hürriyet 13 Mayıs 2006
|