Gülümseyin, Mangal Partisindeyiz...
Metin KARADAĞ
Konu ne kadar yorum kaldırır bilemeyeceğim ama onca “sıcak gündem” arasında “Astronotlar uzayın biftek ve sıcak metal gibi koktuğunu belirtince NASA, kokuyu bulmak için kimyager tuttu” haberini 17 Ekim 2008 tarihli gazetelerde(*) görünce aldı beni bir düşünce...
Aklıma ilk gelen “mangal partileri”nin rayihasının nasıl uzayı sardığı sorusu oldu, teknik açıdan.
Ama “ozon tabakası”nı aşan kokular içinde en baskınını ve en yaygınını yaratma konusunda bir numara olduğumuz gerçeğinden hareketle, hiç olmayacak bir başka konuya; uzayı bu biçimde fethetmek konusuna terfi etmemize sevinemedim bir türlü.
Nedeni, gerçekten yanıyoruz ağır ağır, dünya denilen mangalın üzerinde, duygusuna kaptırmış olmam kendimi...
Böyle bir korku da olmaz olsun, uzayda böyle bir koku da...
Daha önce bilmeden yaptığımız yanlışları şimdi bile bile, göre göre yapıyor olmak; içinde yaşadığımız atmosferin temel yaşam değerlerinin emisyonunu hızla değiştirip geri dönüşü olmayan bir yok oluşa doğru sürükle(n)mek için gerçekten mangal üstünde biçare biftek olmak gerekiyor...
Doğaya, doğaya ait olmayan bir yolla yapılan her bir müdahalenin doğal olmayan doğal sonuçlara yol açtığını bilmek, artık tek başına yetmiyor; o alanları doğaya, doğal olarak iade etmek gerekiyor.
Doğaya müdahalemizin boyutlarını tüm derinlikleriyle bilmeye, öğrenmeye çalışmak, aynı zamanda nasıl daha az, nasıl en az müdahalede bulunacağımızın ipuçlarına da ulaşmak demek.
Olağan korkular kaygıya, kaygılar endişeye, endişeler sürekliliğe kavuştuğunda artık dönüşü zor bir hastalıklı sürece yani paranoyaya geçiş yapılır. Ya bir de her şey gerçekse, yani paranoya değilse...
Temeli biraz derin kazdınız. Sürpriz: Radon gazını açığa çıkardınız. Radon, radyoaktif bozunum sırasında açığa çıkan uzun ömürlü, birikebilen, şeffaf ve kanserojen bir gazdır. Nükleer tıpta kanser tedavisinde de kullanılır. Uzun süre kapalı kalan mekânlarda kolayca biriktiği için mutlaka havalandırma yapılması önerilir. Su gibi davranır, kılcallık/kapilarite yoluyla tırmanır. Hava gibi de davranır, havalandırma yolu ile tırmanır ve sizi çatı arasında da olsanız gelir bulur. Şimdi nasılsınız?
Beton mu kullandınız? Çimentonun nasıl imal edildiğini biliyorsunuz... Plastik mi kullandınız? Neleri içeriyor ve zaman içinde değişim/bozunum sırasında ne tür etkileri taşıyor, ama siz nasıl imal edildiğini zaten biliyorsunuz... Kullandığınız tüm malzemelerin üretim ve kullanım öykülerini hem tek tek hem de aynı anda düşündüğünüzde ortaya çıkan gürültü senfonisini duyabiliyor musunuz?
Doğaya yapılan bu irili ufaklı müdahaleler sırasında ortaya çıkan anti-ekolojik gürültü senfonisini en sessiz ya da en az sesli hale getirmeyi nasıl başarabiliriz?
Evet, mangal partisindeyiz, ama biftek olarak... Lütfen kendinize verebileceğiniz son pozunuzu verin; o da olmadı gülümseyip dönelim hep birlikte öbür yanımıza...
(*) Haberin kaynağı:
http://www.radikal.com.tr/Default.as...ategory ID=79