Mesajı Okuyun
Old 12-12-2008, 22:31   #7
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

YARGITAY

4. CEZA DAİRESİ

E. 2007/8700

K. 2007/8903

T. 6.11.2007

• ŞÜPHELİ VEYA SANIK SIFATI BULUNMAYAN KİMSE ( Hakkında İletişimin Tespiti Kararı Verilemeyeceği )

• İLETİŞİMİN TESPİTİ ( Şüpheli veya Sanık Sıfatı Bulunmayan Kimse Hakkında İletişimin Tespiti Kararı Verilemeyeceği )

• HİZMET İÇİNDE VE DIŞINDA RESMİ SIFATININ GEREKTİRDİĞİ SAYGINLIK VE GÜVEN DUYGUSUNU SARSACAK NİTELİKTE DAVRANIŞLARDA BULUNMAK ( Şüpheli veya Sanık Sıfatı Bulunmayan Kimse Hakkında İletişimin Tespiti Kararı Verilemeyeceği )

5271/m. 2, 135

2802/m.82, 101

ÖZET : İletişimin tespiti, 5271 Sayılı Kanunun 135. maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan madde uyarınca bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surete delil etme imkanının bulunmaması halinde hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C.Savcısının kararıyla şüpheli veya sanıkların telekomünikasyon yoluyla iletişimleri tespit edilebilir. İletişimin tespiti, soruşturma evresinde şüphelinin kullandığı telefonla yaptığı görüşmelere ilişkin detay bilgilerinin, yani telefonla yapılan bağlantıların kimlerle ve ne zaman yapıldığının belirlenmesi anlamına gelir. Yalnızca şüpheli veya sanıkların iletişimlerinin tespiti, kayda alınması, dinlenilmesi ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi mümkündür. Başka bir anlatımla, şüpheli veya sanık sıfatı bulunmayan kişiler hakkında iletişimin tespiti kararı verilemez. Şüpheli, soruşturma evresinde, suç şüphesi altındaki kişiyi; sanık ise, kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder.
DAVA : Hizmet içinde ve dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak eyleminden dolayı C.Savcısı hakkında Adalet Bakanlığı'nca yapılan soruşturma aşamasında adı geçen Cumhuriyet Savcısına ait telefonunun iletişiminin tesbiti için C.Başsavcılığı'nca yapılan istemin reddine dair Sulh Ceza Mahkemesi'nin 20.06.2007 tarih ve 2007/540 müteferrik sayılı kararına karşı yapılan itirazın keza reddine ilişkin olarak verilip kesinleşen 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilip kesinleşen 22.06.2007 tarih ve 2007/60 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığı'nca verilen, 25.07.2007 gün ve 39711 sayılı kanun yararına bozma isteğini içeren Yargıtay C.Başsavcılığı'nın, 16.08.2007 gün ve 1652476 sayılı tebliğnamesiyle soruşturma dosyası dairemize gönderilmekte incelendi ve gereği düşünüldü:
KARAR : Tebliğnamede, dosya kapsamına göre, C.Savcısı ...'nun, hizmet içinde ve dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma yapılmak üzere 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 82. maddesi uyarınca izin verilmesini müteakip yürütülen soruşturma aşamasında, ilgili C.Savcısının adına kayıtlı olan telefon numarasına ait arayan numaraların, bu numaralara ait abonelerin açık kimlik ve adres bilgilerinin yer, tarih, zaman ve baz istasyonunun tespiti için ... C.Başsavcılığı'nca yapılan talebin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135/6. maddesi uyarınca sınırlı olarak sayılan suçlardan açılmış bir soruşturma bulunmadığından bahisle reddine dair Sulh Ceza Mahkemesi'nce verilen karara yapılan itiraz üzerine, adı geçenin bir suç şüphesi altında olduğunun belirgin olmadığı, 5271 Sayılı Kanunun 135. maddesine göre yapılan soruşturmalarda şüpheli ya da sanık hakkında iletişimin tespitine izin verilebileceği gerekçesiyle açılmış bir ceza soruşturması bulunmadığından bahisle sonuç itibariyle Sulh Ceza Mahkemesi kararının doğru olduğu gibi 2802 Sayılı Kanunun 101. maddesine göre soruşturma ile görevlendirilen kişilerin tüm kurum ve kuruluşlardan bütün delilleri isteyebilecekleri ve bu istemin yerine getirilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle, 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce İtirazın bu yönlerden reddine karar verilmiş ise de;
1- İletişimin tespiti, 5271 Sayılı Kanunun 135. maddesi kapsamında düzenlenmiş olup, bu madde uyarınca bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C.Savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespit edilebileceği, buna karşın Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 03.10.2005 tarihli ve 2005/14969-20489 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, hangi suça ilişkin olursa olsun iletişimin tespitinin mümkün bulunduğu, 5271 Sayılı Kanunun 135/6. maddesinde sayılan suçlardan olmasının gerekmediği gibi somut olayda ilgili hakkında usulüne uygun şekilde yürütülen soruşturmanın bulunduğu, kuvvetli şüphe sebeplerinin olması ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının da bulunmaması karşısında iletişimin tespiti kararının verilmesi gerekeceği, yine bu soruşturmanın sonucunda adli ve idari yönden ilgili hakkında karar verilecek olması dikkate alınmaksızın, ceza soruşturmasının bulunmadığından bahisle itirazın reddine karar verilmesinde,
2- İlgili C.Savcısı hakkında idari soruşturmanın yürütüldüğünün kabul edilmesi durumunda dahi, iletişimin tespiti için 5271 Sayılı Kanunun 135. maddesi gereğince hakim kararına ihtiyaç bulunduğu, 2802 Sayılı Kanunun "Yetkiler" başlıklı 101. maddesindeki "Adalet müfettişleri lüzum gördükleri kimseleri yeminle dinler gerektiğinde istinabe yoluna başvurabilir ve soruşturmanın zorunlu kıldığı hallerde arama yaparlar. Sübut delillerini, gereken bilgileri bütün daire ve kuruluşlardan doğrudan doğruya toplarlar. Adalet müfettişlerince yapılacak denetim, inceleme ve soruşturmalarda ilgili kuruluş ve kişiler istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermek zorundadırlar." şeklindeki düzenlemenin 5271 Sayılı Kanun hükümlerini ortadan kaldıracak şekilde yorumlanmaması gerektiği, keza aynı yetkilerin C.Savcısına da tanınmış olmasına rağmen 5271 Sayılı Kanunun 135. maddesi gereğince iletişimin tespiti için hakim kararına ihtiyaç bulunması dikkate alınmaksızın, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde 2802 Sayılı Kanunun 101. maddesine göre soruşturma ile görevlendirilen kişilerin tüm kurum ve kuruluşlardan bütün delilleri isteyebilecekleri gerekçesiyle reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir" denilmektedir.
Yasa yararına bozma isteği incelenirken çözümlenmesi gereken ön sorun, bir C.Savcısı'nın "ilçede görev yapan bir bayan avukatla mesleğin gerektirdiğinden fazla samimi olduğu, bir düğüne gittiğinde eşiyle adı geçen avukatın masasında bir süre oturduğu ve aynı piste oynadığı, kızını götürdüğü tenis kursunda görüştüğü, bu davranışları ile adliyede dedikodu çıkmasına sebebiyet verdiği" iddiasıyla 2802 Sayılı Yasanın 82. maddesi uyarınca verilen soruşturma izni kapsamında, soruşturmanın muhatabı olan C.Savcısının telefonla iletişiminin tespiti için yetkili yargıç tarafından verilmiş bir karara gerek bulunup bulunmadığı, başka bir deyişle bu yolda bir istemde bulunulmasının mümkün olup olmadığıdır. Yasa yararına bozma isteğinin incelenmesine geçmeden konuyla ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar vardır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesinin 1. fıkrasında "Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C.Savcısı'nın kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir, C.Savcısı kararını derhal hakimin onayına sunar ve hakim, kararı en geç yirmidört sat içinde verir. Sürenin dolması veya hakim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir C.Savcısı tarafından derhal kaldırılır. Aynı maddenin 3. fıkrasında "birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkan veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir ( Ek cümle: 25.05.2005-5353/17 md. ). Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verilebilir.
10.11.2005 tarih ve 25989 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan iletişimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınmasına Dair Usul ve Esaslar ve Telekomünikasyon iletişim Başkanlığının Kuruluş, Görev ve Yetkileri hakkında Yönetmeliğin 3-f maddesinde, "iletişimin tespiti, iletişimin içeriğine müdahale etmeden iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişimine ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemleri ... ifade eder." Aynı yönetmeliğinin 4. maddesinde "Haberleşmenin gizliliği esastır, bu yönetmelikte belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini tespit edemez, dinleyemez, sinyal bilgilerini değerlendiremez ve kayda alamaz. Bu yönetmelik hükümlerine göre yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen kayıtlar ve bilgiler, yönetmelikte ve 4/71934 tarihli ve 2559 Sayılı Yasanın ek 7'nci maddesi, 10.03.1983 tarihli ve 2802 Sayılı Yasanın ek 5. maddesi, 01.11.1983 tarihli ve 2937 Sayılı Yasanın 6. maddesi ile 04.12.2004 tarihli ve 527 i Sayılı Yasanın 135. maddesinde belirtilen amaçları ve usul dışında kullanılamaz. Elde edilen bilgi, belge ve kayıtların saklanmasında gizlilik esastır" hükmü yer almaktadır.
Anılan yönetmeliğin, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince İletişimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınması bölüm başlığı altındaki 12. maddesinin 1. fıkrasında, "Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet Savcısı, kararını derhal hakimin onayına sunar ve hakim, kararını en geç yirmidört sat içinde verir. Sürenin dolması veya hakim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet Savcısı tarafından derhal kaldırılır. Anılan maddenin 3. fıkrasında "Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda yüklenen suçun türü hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespit imkanı veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir" hükümleri yer almaktadır.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Soruşturma" başlıklı 82. maddesi "hakim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlıdır. Adalet Bakanı inceleme ve soruşturmayı adalet müfettişleri veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle yaptırılabilir.
Soruşturma ile görevlendirilen hakim ve savcılar, adalet müfettişlerinin 101 'inci maddedeki yetkilerini haizdirler."
Aynı yasanın "Yetkiler" başlıklı 101. maddesi ise "Adalet müfettişleri lüzum gördükleri kimseleri yeminle dinler gerektiğinde istinabe yoluyla başvurabilir ve soruşturmanın zorunlu kıldığı hallerde arama yaparlar. Sübut delillerini, gereken bilgileri bütün daire ve kuruluşlardan doğrudan doğruya toparlar. Adalet müfettişlerince yapılacak denetim, inceleme ve soruşturmalarda ilgili kuruluş ve kişiler istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermek zorundadırlar.
5271 sayılı CYY'nın madde 2 ise, "Bu kanunun uygulanmasında;
a- Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
b- Sanık; kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi, ... ifade eder" hükmünü taşımaktadırlar.
Açıklanan yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, yönetmeliğin 3. maddesinde tanımlanan iletişimin tespiti işlemi, soruşturma evresinde şüphelinin kullandığı telefonla yaptığı görüşmelere ilişkin detay bilgilerin, yani telefonla yapılan bağlantıların kimlerle ve ne zaman yapıldığının belirlenmesi anlamına gelmekte olup, CYY'nın 135/6. maddesi kapsamında bulunmadığından, fıkrada sayılan suçlarla sınırlı kalınmaksızın aynı yasanın 13511. madde uyarınca karar verilmesine engel bir hal bulunmamaktadır. Ancak, CYY'nın 135/1. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, yanlızca şüpheli veya sanığın iletişiminin tespiti, kayda alınması, dinlenilmesi ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi olanaklıdır. Başka bir deyişle ancak CYY'nın "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinin ( a ) ve ( b ) bentleri anlamında "şüpheli" ve "sanık" sıfatı bulunan kişiler hakkında iletişimin tesbiti isteminde bulunulması mümkündür.
Somut olayda hakkında soruşturma izni verilen C.Savcısının suç şüphesi altında bulunduğuna ilişkin bir bulgu ya da belgeye rastlanmadığı gibi, aksine soruşturma fezlekesinde "cezai yönden soruşturma açılmasını gerektiren somut bir delilin mevcut olmadığı, ancak eşi ile geçimsizliğini meslektaşlarına deşifre ederek, eşinin de aynı şekilde davranıp, bir bayan avukatın adını bazı hakim ve savcılarla paylaşması neticesinde subjektif değerlendirmelere neden olacak şekilde davranmaları ve adı geçen C.Savcısının çevresindeki insanlarla olan ilişkilerindeki ölçüyü mesleğinin gerektirdiği şekilde ayarlayamamasının ise disiplin yönünden kovuşturmayı gerektirdiği" belirtilmektedir.
Yasanın buyurucu hükmüne göre suç şüphesi altında bulunmayan, yani şüpheli ve sanık sıfatı taşımayan bir kişi hakkında iletişimin tesbiti kararı verilmesi olanaklı değildir. Kaldı ki, 2802 Sayılı Yasanın 82. maddesi yollamasıyla 101. madde ile verilen yetki gereğince soruşturma yapan Başsavcısının, gereken bilgileri bütün daire ve kuruluşlardan doğrudan doğruya toplaması mümkün olup, soruşturmalarda ilgili kuruluş ve kişiler istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermek zorundadırlar.
SONUÇ : Bu itibarla, bu hususta Sulh Ceza Mahkemesi'nden iletişimin tesbiti yolunda istemde bulunulması neticesinde Sulh Ceza Mahkemesi'nin "istemin reddine" dair kararı ile bu karara itiraz üzerine verilen 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 22.06.2007 tarih ve 2007/60 Müt. sayılı "itirazın reddine" ilişkin kararının sonucu itibarıyla yerinde olduğu anlaşıldığından; dolayısıyla Yargıtay C.Başsavcılığı'nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden yasa yararına bozma isteğinin REDDİNE, 06.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi