Mesajı Okuyun
Old 07-11-2008, 18:21   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Posta Kanuna göre, 50. madde ancak göndericinin açtığı davada uygulanır. Ve bu sorumluluk sınırlı bir sorumluluktur.

Üçüncü kişilerin açtığı davalarada genel hükümler uygulanacaktır. Ancak aşağıdaki Yargıtay kararı 50. maddeyi uygulanamayacağına karar vermiş ancak yanlış gerekçeyle...

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1994/7768
K. 1994/10075
T. 21.11.1994
• PTT. YÖNETİMİNİN SORUMLULUĞU ( Kendisine Teslim Edilen Evrakları Kaybetmesi Dolayısıyla )
• TAZMİNAT HAKKI ( PTT'nin Kendisine Gönderilen Evrakları Kaybettiği Şahsın )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Teknik ve Özel Bilgiyi Gerektiren Bir Durum Yoksa yapılamaması )
818/m.41
1086/m.275
5584/m.50
ÖZET : Davacı adına taahhütlü mektupla gönderilen ve sınav günlerini içeren belgelerin davacıya ulaştırılamadığı, kaybolduğu ve sonucunun bilinmediği belirlendiğine göre; olayda, zarara uğrayan davacıdır. Gönderen zarar görmemiştir. Uyuşmazlık, sorumluluk yönünden teknik ve özel bilgiyi gerektirmediğinden, bilirkişi incelemesi yapılması da usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle, davacının uğradığı zarar belirlenerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukat tarafından temyiz edilmesi üzerine, tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, davalı idarenin sınav gününü belirten belgelerin tebligatını yapmamakla zarara uğradığını belirterek tazminini istemiştir.
Mahkeme, davanın gönderici tarafından açılmadığını belirterek talebin reddine karar vermiştir.
Dosyadaki delil ve belgelere göre, davacı adına 15.5.1991 tarihinde, 4850 numaralı taahhütlü mektupla gönderilen ve sınav günlerini içeren belgelerin davacıya ulaştırılamadığı, kaybolduğu ve sonucunun bilinmediği anlaşılmıştır. Şu durumda; davacının sınav belgelerini zamanında alamadığı ve sınava da giremediği sabit olduğuna göre, bu yüzden zarara uğradığının kabulü gerekir. Olayda; zarara uğrayan davacı olup, gönderen zarar görmemiştir. Bundan dolayı mahkemenin bilirkişi mütalaasını esas alan ret gerekçesi doğru değildir. Kaldı ki uyuşmazlık, sorumluluk yönünden HUMK.nun 275. maddesi uyarınca teknik ve özel bilgiyi gerektirmediğinden, bilirkişi incelemesi yapılması da usul ve yasaya aykırıdır. Öte, yandan, uyuşmazlığın çözümünde 5584 sayılı Posta Kanununun 50. maddesinin uygulama olanağı da bulunmamaktadır. Sözüedilen hüküm, parasal değeri olan maddeleri içermektedir. Bu nedenle de, davaya konu olan olayda uygulama olanağının varlığından sözedilemez.
O halde, işin esası incelenmek suretiyle davacının uğradığı zararın belirlenerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmek gerekirken yazılı olan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 21.11.1994 gününde oybirliğiye karar verildi.



sonradan ek: Aşağıdaki kararlarda "sınırlı sorumluluk" halini anlatmaktadır.

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1987/1204

K. 1987/2434

T. 1.4.1987

DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden kaynaklanan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonuda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 1.012.623 lira tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, fazla isteğin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı P.T.T. Genel Müdürlüğü avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu :
KARAR : Dava haksız eylemden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir. Davacı faaliyetini İstanbul'da sürdüren bir şirket ile onun Libya'daki işyerinde aşçılık işini yapmak üzere anlaştığını ve gerekli işlemleri tamamlayıp köyüne dönerek şirtetten çağrı mektubu beklediğini bu amaçla Biga'da bir posta kutusu kiraladığını, şirketin beklenen çağrı yazını 13.12.1984 tarihinde Mecidiyeköy postanesine verdiği iadeli taahhütlü mektup ile gönderdiğini, ancak bu mektup 17.12.1984 de PTT Biga Şubesine geldiği halde kendisine 6.3.1985 tarihinde teslim edildiğini, böylece mektubun geç teslimi yüzünden Libya'ya ilk grup ile değil, daha sonraki grup ile 20.5.1985 tarihinde gidebildiğini bildirerek sözleşme gereği şirketten alebileceği aylık 720 dolar ücretten 20 gün yoksun kaldığını ileri sürüp zararı olan 1.700.000 liranın yasal faizi ile beraber davalı idareden tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı idare cevabında, 5584 sayılı Posta Kanunu'nun 47 nci maddesinin birinci bendi hükmüne göre PTT İdaresinden herhangi bir talepte bulunmak hakkının sadece göndereciye ait bulunduğunu, gönderici bu hakkını alıcıya devredebilirse de olayda böyle bir devir yapılmadığını, öte yandan aynı kanunun 46 ncı maddesi hükmüne göre idarenin bu kanunda gösterilen hadler dahilinde sorumlu olabileceğini, esasen anılan kanunun 50 nci maddesinde taahhütlü olarak gönderilen mektubun yalnız kaybı halinde tazminat ödenebileceği hükmü konulmuş olup olayda mektubun kaybolmayıp geç teslim edildiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 5584 sayılı Posta Kanunu'nun 47 nci maddesinde söz konusu olan sınırlı dava hakkının yalnızca göndericiyi kapsayıp, gönderilen yönünden bir durum içermediği, bu nedenle kendisine mektup gönderilen davacı yönünden olayın genel hükümler ve Borçlar Kanunu'nun kapsamı içinde düşünülmesi gerektiği benimsenerek hesaba ilişkin bilirkişi raporuna dayanılıp 1.012.623 lira tazminatın davanın açıldığı günden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmiştir.
Gerçekten Dairenin Esas: 10270, Karar 1064 sayılı ve 31.1.1986 günlü kararında belirtildiği gibi (Bakınız: Mustafa Reşit Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 1981 Sahife 251) 5584 sayılı Posta Kanununun 46 ve 44 üncü maddelerinin birinci bentlerinde benimsenmiş olan sınırlı sorumluluk ancak gönderen kişi yararına gerçekleşebilecek özel bir sorumluluk durumudur. Oysa sözü edilen kanunun 2 nci maddesi bu gibi hizmetlerin yalnız davalı idare tarafından yapılabilmesi konusunda bir tekel kurmuştur. o halde özel durumlar için kanun koyduğu sınırlı sorumluluk yalnız gönderene karşı tanınmış ve kamu hizmetine dayanan gönderilen için böyle bir sınır kabul edilmemiştir. Bu nedenle gönderilene karşı olan sorumluluk, sınırlı sorumluluğun dışında genel hükümlere dayanan ve haksız eylemden doğan bir sorumluluktur. O halde dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir yolsuzluk görülmemesine, özellikle açıklanan nedenlere göre bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle ONANMASINA(...) 1.4.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1978/10606

K. 1979/3810

T. 22.3.1979

DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 5000 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalı PTT Genel Müdürlüğü avukatı A.C. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
Davacı D.C. oğluna velayeten açtığı bu davasında; parasız yatılı ilk öğretmen okulu birinci sınavını kazanan çocuğunun 02/07/1974 tarihinde yapılacak ikinci sınava da hazır bulunması için Pülümür İlköğretim Müdürlüğünce vaktinde ve taahhütlü mektupla yapılmış olan bildiriyi zamanında kendilerine ulaştırmamak suretiyle oğlunun anılan okulda okumasına engel olan PTT idaresinden 20.000 lira manevi tazminat alınmasını istemiştir.
Danıştay 12. Dairesinin 23/12/1976 gün, 1974/1615 esas ve 3118 Karar sayılı ilamıyla uyuşmazlığın adli yargı yerlerince çözümleneceğine karar verilmiş ve anılan ilam 20/05/1977 tarihinde davacı tarafa tebliğ edilmiştir. İnceleme konusu edilen bu dava da 14/06/1977 tarihinde Pülümür Asliye Hukuk Mahkemesine açılmış ve mahkemece istek hüküm altına alınmıştır.
Davalı idarenin 15/12/1977 günlü cevap ve 306.1978 tarihli temyiz layihalarında söz konusu edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08/12/1974 gün ve 4/10 esas, 103 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi, görevsiz mahkemede açılan bir dava zamanaşımını kesmez. Ne var ki, Borçlar Kanununun 137. maddesine göre, dava veya defi; vaziyet eden hakimin selahiyetli olmaması veya tamiri kabil ve şekle müteallik bir noksan veya vaktinden evvel ikame edilmiş olması nedeniyle reddolunmuş olup da arada zamanaşımı müddeti son bulmuş ise alacaklı hakkını talep etmek için altmış günlük ek (munzam) bir süreden yararlanır. Danıştaydaki dava süresi içinde açılmış ve bu davanın sonuçlandığı anda zamanaşımı gerçekleşmiştir. Yukarıda işaret edildiği üzere davacı altmış günlük süreden yararlanacaktır. Burada çözümlenmesi gereken sorun; bu sürenin hangi tarihte başlayacağı konusudur. Davalı idarenin iddia ettiği gibi sürenin başlangıcı Danıştayın karar tarihi olan 23/12/1976 günü değil, sözü edilen kararın davacıya tebliğ tarihi olan 20/05/1977 günüdür. Çünkü davacı 20/05/1977 günü davasının görev yönünden reddedildiğini öğrenmiş bulunmaktadır. Bu nedenlerle mahalli mahkemenin davalı tarafın zamanaşımı definin reddine dair kararı yasaya uygun bulunmaktadır.
Bir kimsenin mal varlığında artmaya veya bir kamu hizmetinin işleyişini düzenleyen hukuk kuralının belli şekilde uygulanması sonunda faydalanmasına engel olmak yoluyla onu zarara uğratmak halinde uygulanacak hüküm, Borçlar Kanununun 41. ve sonraki maddeleri hükümleri olmakla beraber, daha özel nitelikteki yasaların olayı bir haksız eylem olarak tanımladığı hallerde, Borçlar Kanununun 41. ve sonraki maddeleri hükümleri olmakla beraber, daha özel nitelikteki yasaların olayı bir haksız eylem olarak tanımladığı hallerde, Borçlar Kanununun genel hükümlerinin uygulanması düşünülemez. 5584 Sayılı Posta Kanununun 46. ve sonraki maddeleriyle PTT idaresinin üzerine aldığı bu kanuni görevin yerine getirilmesi sırasında, ancak sınırlı bir sorumluluk esası benimsenmiştir. Bu kanunun 46-47. maddelerinin 1. bentlerinin birlikte incelenmesinden çıkan sonuca göre, bu sınırlı sorumluluk, ancak gönderen kişi yararına gerçekleşebilecek özel bir sorumluluk durumudur. Gerçekten anılan Kanunun 50. maddesinde kullandığı deyimlerle gönderene karşı sınırlı sorumluluğun ne olacağını açıklamıştır. Oysa kanun 2. maddesinde saydığı PTT hizmetlerinin yalnız bu kurum tarafından yapılabileceğini benimseyerek tekel kurmuştur. O halde, özel durumlar için Kanunun koyduğu sınırlı sorumluluk, yalnız gönderene karşı tanınmış ve kamu hizmetine dayanan gönderilen kimse için böyle bir sınır kabul edilmiş değildir. Bu nedenle, gönderilenlere karşı olan sorumluluk, sınırlı sorumluluk dışında, genel hükümlere dayanan ve haksız eylemden doğan bir sorumluluktur. Oysa ki kurum, kendisine tanınan tekel hakkı ile yalnız gönderenlere karşı sözleşme icabı sorumlu olmayıp tekel ödevini yerine getirirken üçüncü kişilere karşı yönetmelikler ve kanunlardan doğan borçların uygun biçimde yerine getirilmesiyle yükümlü olmak itibariyle sorumludur. Uyuşmazlık konusu bu davada, davacı, kendisine taahhütlü mektupla gönderilen belgenin zamanında ulaştırılmadığını, idarenin kanunla üzerine yükleneni gereği gibi yerine getirmediğini ileri sürmüş ve bunu kanıtlamıştır. Gerçekten davalı, ilköğretim müdürlüğünün vaktinde taahhütlü olarak verdiği mektubu davacıya ulaştırmamakla davacının öğrenimine devam olanaklarına engel olmuştur.
Medeni Kanunun 24 ve Borçlar Kanununun 49. maddelerine göre kişisel hakları halele uğrayan kimse manevi tazminat isteyebilir. Kişinin korunmasını isteyebileceği hukuki, ahlaki ve medeni niteliklerine ilişkin menfaatlerine kişilik hakları denir. Bunlar mal varlığı haklarının dışında kalan, parayla ifadesi veya başkalarına devri veya intikali imkansız bulunan haklardandır. Davacının öğrenimine devam edememesi suretiyle kişilik haklarının halele uğradığı kuşkusuzdur. Zira bu yüzden çevresi ve ekonomik durumu da göz önünde tutulduğunda belki de yaşamı boyunca telafisi mümkün olamayacak güçlüklerle karşılaşacaktır. O halde davacının istemi doğrultusunda manevi tazminata hükmedilmesi doğru olduğundan karar onanmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle ONANMASINA, 22/03/1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.