Mesajı Okuyun
Old 02-11-2008, 19:07   #22
Av. Lale Beşe

 
Varsayılan Genel olarak size katılıyorum

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Sayın Beşe,
Alıntı yaptığımdan başlamak üzere beyanlarınıza katılmıyor, aksine hatalı ve tehlikeli buluyorum.
Yargının kurucu unsurlarından biri olan savunmayı temsil eden avukat, mutlaka konuşacaktır; aksini düşünmek mümkün değildir.
Avukat takdiri mahkemeye bırakamaz; soru/sorun ile ilgili düşüncesini söyler, kendi takdirini beyan eder.
Karar merciinin mahkeme olması, savunmanın görevini yapmamasına, düşüncesini, hukuksal görüşünü belirtmemesine yol açamaz. Tam tersine, avukat bunun için oradadır.
Savunmayı temsil eden avukatın her görüşü önemlidir ve dile getirilmeli, tutanağa geçirilmelidir. Bunu sağlamak da avukatın görevleri arasındadır.
Saygılarımla.

Fakat Sayın Aladağ, sanırım yanlış anlaşıldım. Mesajımda verdiğim örneğe dikkat ederseniz, hakimin kafasına takılan bir hususu, sizin davanıza zarar vermeden giderme usulü konusunda danıştığı bir durumda, basit bir meselenin hallini hakimin takdirine bırakmaktan bahsediyorum.

Ayrıca hakimler, kararlarını verirlerken kullanacakları/kullanmaları gereken bir takdir hakkına zaten sahiptirler. Yani bu takdir haklarına dayalı olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verirler. Sanırım bu konuda hemfikir olmamamızı gerektiren bir durum yok. Dolayısı ile zaten fiiili bir durumun nezaketen dillendirilmesinde ne sakınca olur onu anlayamadım. Kaldı ki benim verdiğim örnekte, hakim bilirkişiden bir husus sormak için duruşmaya çağırma yetkisine sahiptir. Ve bunu örneğin avukata sormadan ara karara bağlasa, avukat olarak aleyhimize çıkması halinde kararı, "hakim tarafıma sormadan bilirkişiyi davet etmiştir ve birşeyler sormuştur" noktasından da temyiz mi edeceğiz? O zaman nerde kaldı hakimin takdir ve serbestçe yargılama hakkı?

Neyse bence genel olarak sizinle aynı fikirdeyim. Mesajı da çok acele yazmak zorunda kaldım sürç-i lisan ettimse affola

Saygılarımla...