Mesajı Okuyun
Old 24-10-2008, 17:43   #2
Vlkn_Snr

 
Varsayılan

Ülkemizde henüz bilişim hukuku ile ilgili yerleşik bir içtihat oluşmamışken yazacaklarım tamamen benim kişisel görüşüm olmaktan öte gitmeyecektir tabiki. Konu bir alacak verecek yani bir borç ilişkisi iken neden bilişim hukukundan giriş yaptığımı kısaca açıklamaya çalışayım. Gerçek kişiler olan bizler dışarıda nasıl üzerimizde kimliklerimiz ile geziyorsak internet üzerinde dolaşım esnasında da aslında bir kimliğimiz mevcuttur. Buna IP numarası denmektedir. Polisçe yapılan, bilgisayar aracılığı ile internet üzerinden işlenen suçlarla ilgili takipler de genellikle şüphelinin IP numarası üzerinden yapılır. Dünyada kaç milyar internet kullanıcısı aynı anda internet kullanıyor olursa olsun, aynı IP numarasının birden fazla kullanıcı tarafından kullanılıp aynı anda internette geziyor olması mümkün değildir. Yani IP numarası için bir anlamda internetteki parmak izimizdir de diyebiliriz. MSN adreslerinin değişik programlar ve ara yüzler sayesinde kopyalanabildiğini, MSN adresinin o anda farklı olsa da karşı tarafa bir arkadaşınızın MSN adresiymiş gibi gösterilebileceğinide bir internet kullanıcısı iseniz zaten görmüş olabileceğinizi tahmin ediyorum. Kendi mail kutumuzda kendimizden gelmiş saçma sapan mailler ya da bir arkadaşımızdan gelmiş gibi görünen ve hatta onun adresi görünürek mail kutumuza düşen reklam mesajları ve ya MSN de bize arkadaşımız üzerinden geliyormuş gibi görünen içeriğinde virüs barındıran mesajlar bunlara örnek olarak gösterilebilir. Hal böyleyken salt MSN adresinin ve görüşmedeki kişi isimlerinin görüşülen kişin gerçekten "A" şahsı olduğuna kanaat getirmeye yeterli olmadığı düşüncesindeyim. Burda esas olan kişinin o anda internette gezinirken sahip olduğu kimliği olarak tanımladığımız IP adresidir.

Bu durum hakkında delil başlangıcı olarak sunacağınız mahkeme ne denli teknik bilgi sahibi olacaktır onu bilemediğimden deneyebileceğinizi düşünüyorum ve sonucu da bizlerle paylaşabileceğinizi düşünerek merakla bekliyorum

Şimdi ise biraz var olan uygulanan hukuka bağlı kalarak beyin cimnastiği yapacak olursak öncelikle her ne kadar MSN' de yapılan görüşme kayıt altına alan kişinin görüşmesi de olsa, yine de görüşme yapılan kişinin izni olmadan alındığı için, ki bu durum TCK' da yer alan bu tür görüşme ve kayıtların delil olarak sunulabileceği (hakaret, tehdit vb.) gibi suçlardan olmadığından, haberleşme gizliliğinin ihlali suçu kapsamına girebileceğini düşünüyorum.

Bir hata ettiysek affola.. Saygılar.